kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Euro 2004
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Bir piknik cenneti Haliç, Sadabad
Bir piknik cenneti Haliç, Sadabad
Padişah sarayları nasıl inşa edildi?
Bu yaz bitmeden

Bir piknik cenneti Haliç, Sadabad


Lale Devri'nde Sultan III. Ahmed'in hükümdarlığında yapılan köşkler saraylar ve bahçeler, büyük şair Nedim'in dizelerinde hayat bulmuş
Üst üste iki kez, aynı hafta içinde Haliç'teyiz. Rahmi M. Koç Müzesi Haliç'in nasıl bir cazibe merkezi olabileceğinin habercisi gibi. Konuklar Haliç'in şanslı bir yerinde zevkle yerleştirilmiş yapıların arasında gün batımının serinliğini gözlüyorlar. Yerli ve yabancı davetliler mevcud estetik manzumeyi kanıksamışlar. Oysa çok değil 20 sene önce burası "no man's land" idi. Artık hep oradaydı gibi hissedilmekte. Peki ama, daha da eskilerde Haliç'in sahillerinde, sırtlarında neler vardı? Gerçekten bilen var mı? Bırakın dünü... Ya bugünü? İşte o iki günden birinin vesilesi bu. TAÇ Vakfı (Türkiye Anıt Çevre Turizm Değerlerini Koruma Vakfı), İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş'ın himayesinde "Geçmişten Günümüze Beyoğlu" adlı kitabını sunuyor konuklarına.

Kitabın basılabilmesini sağlayan Koç Holding'in tüm üst düzey yöneticileri orada. Rahmi M. Koç kente sahip çıkmanın yolunun onu bilmekten geçtiğini anlatıyor. Anıları ile süsleyerek. "Aman yarabbi" diyorum. Bu anlattıkları tamamen elimizden kaydı gitti. Bu ne meşum 20 yıl. 1960- 1980 arası. Beyoğlu'nu "dönüştüren" vicdansız zamanı dinliyoruz. Sonra Topbaş konuşuyor. Hemşehrilik bilincinin çerçevesini çiziyor: Nihayet, TAÇ Vakfı adına kitabın sahibi Sinan Genim çıkıyor, "tevazu" ile anlatıyor, "hevesle" bitiriyor: Daha Beyoğlu için yapılacak çok şey var! Bahçeye çıkıyoruz. Karşımda Nurhan Hoca. Kitabın anlı şanlı yazarlarından. 70 yıl artı iki gün yaşında. İki gece önce, Türk Sanat Tarihi'nin son dönemdeki en çalışkan isimlerinden Prof. Nurhan Atasoy'un doğumgününü kutlamışız: Yine aynı müzenin avlusunda. Hoca'ya muhabbetle bakan yerli yabancı konuklar, torununun verdiği bilançoyu işittikçe malumun ilanından bir kez daha hayrete düşüyorlar: Bir insan bu kadar işe nasıl yetişiyor?

Oysa Nurhan Hanım bütün bu işleri gergin akademik ruh hali ile de yapmıyor. Her daim şen şakrak. Hayat dolu; ailesine, dostlarına koşturmaktan geri durmuyor. Belki de elindeki zamanın eski masallardaki gibi dolup taşması da bu yüzden... Nurhan Hoca'nın TAÇ Vakfı'nın Beyoğlu Kitabı'nda yeralan "Bahçeler" makalesinden bilmediğimiz neleri görüyor, öğreniyoruz. Düşünün bir kez, İstanbul'un meskun, en yoğun semtlerinden birisi dahi bir "piknik cenneti" gibi: "Cevdet Paşa Tarihi'nde de Sultan II. Ahmed dönemi Kağıthane eğlenceleri anlatılmıştır: "Çeşitli mermerlerden yapılmış tarhlar, renk renk lalelerle süslenip geceleyin kandillerle donatılarak ve kaplumbağaların sırtlarına mumlar konup lalezarlar içine bırakılarak Çırağan sefaları tertip olunurdu. İbrahim Paşa Beşiktaş'ta yaptırdığı Çırağan Yalısı'na her sene padişahı ve şehzadeleri davet edip haftalarca Çırağan seyri tertip ederlerdi."; "Bazen de Helva sohbetleri için Paşakapısı'na gidilip beş altı gün eğlenilirdi." "Kağıthane, devlet ricaline paylaştırılarak altmış kadar saray ve bahçeler yapıldı. Sadabad Kasrı yaptırılıp çağlayan kurdurularak çırağanlarla süslendi. Gerçi devletin şanını ecnebilere göstermek için hükümdara böyle bir gönül açıcı yer lazımdı ama, Kağıthane'deki sefahatler haddini aşmıştı. Lale çeşitleri genişleyip gül ve lale manzumları yapılarak şairlere büyük sermaye oldu. Lakin lale soğanı pahaya çıkıp, hatta mahbup tesmiye olunan lale 500 altına satılmaya başlandı...

Velhasıl zevk ve safa bakımından İstanbul'un en parlak devri idi." Kağıthane'nin en parlak dönemini yaşadığı 1720'lerde; "Lale Devri"nde Sultan III. Ahmed ile çevresindekilerin yaptırdıkları saraylar, köşkler ve nefis bahçeler, dönemin büyük şairi Nedim'in dizelerinde canlanmıştır: "Bir safbahşedelim gel şu dil-i nş Gidelim serv-i revım yürü Sâdâbâd" Doğu bahçeleri geleneği ile birleştirilen bu sarayın önüne Fransa kralı tarafından hediye edilen 40 kadar portakal fidanı da dizilmiş. Biliyor musunuz? O gece Haliç'e düşen dolunay bana bir de mutasavver parfüm taşıdı: Portakal çiçeği...
DİĞER GÜNCEL HABERLERİ
 Allah rızası için sanat
 Bir gün kaçmak isterseniz...
 Belediyeden kamp ödülü
 At yarışlarında bahis sıkıntısı
 Kadıköy tiyatroya doyuyor
 Tatil Cumhuriyeti Antalya
 Her ihtiyaca cevap veren tesis var
 Şili'nin en büyük yüreği
 Manisa'da Atlantis buluşması
 Cazın duyarlı ustası
 Soğukkanlı itiraflar iki ülkeyi birden karıştırdı
 Savaşın sorumlularını asla bağışlamamalıyız
 Türkler'in dövüş sanatı Sayokan
 Çocuk şubesi mucize yaratıyor
 Modada bir devir daha sona eriyor
 Kapalı kapılar ardında sergi
 Rüzgarın dalgalarla dansı
 Sinema dünyası 'Baba'sız kaldı
 Hacker'lık sanatının incelikleri
    Aktüel Pazar Yazarlar
  » Güncel
    Hobi
    Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
MEHMET ALTAN
Kadınlar ve Külkedisi
Türk eğitim sisteminin kaderine...
Yemek yarışmasından Kapadokya mutfağına
Sula Bozis'in kitabı "Kapadokya Lezzeti"nde, Kapadokyalı Rumların Yemek Kültürü...
Ucuz ve lezzetli yemekler moda
Birkaç yıl öncesine kadar en pahalı yemeğin aynı zamanda en iyi olduğu inancı...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.