kapat
   
SABAH Gazetesi
 
  » Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
    Aktüel Pazar
    Bilgi ve Yaşam
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Nebil Ozgenturk @ SABAH
 
Hayatı senaryo ve roman!
Yavuz hırsız evsahibi hikayesi

Hayatı senaryo ve roman!

Bülent Abi'nin (Oran) hayatı nihayet kitap olmuş.. (Yazarı, İbrahim Türk). Adını da, Senaryo Bülent Oran koymuşlar.... Ne
güzel. Bana kalırsa geç bile kalınmış.. Sahiden de hayatı senaryo, hatta, "roman" olan bir adamdır Bülent Oran.. Kitabı okuyunca, ekip olarak "Bülent Oran imzalı bir filmi" seyretmemizin ardından montaj aralarında yaptığımız "derin" Yeşilçam analizlerini, şakalarımızı, gülmekten kasıklarımızın ağrıdığı anları hatırladım..
Bir Yudum İnsan'ın pek çok bölümünde "kaynak" olarak kullanmak durumunda kaldığımız Bülent Oran senaryolu filmlerin, kimi zaman şeytana pabucunu ters giydirecek cinliklerini, romantik ama oldukça komik sahnelerini, kör ya da kötürüm olurken, ani bir şokla iyileşen "esas oğlanlar"ı, "esas kızlar"ı ve daha neleri neleri!

***

Bülent Oran demek, "Yeşilçam'ın siyah beyaz yılları demek"ti aslında!
Biraz hatırlatmaktan ne zarar çıkar ki... Hani, hayatımızın film olduğu, ahali olarak topyekün "film insanlar" gibi davrandığımız, kederden burnumuzun sızladığı, neşeden ağzımızın kulaklarımıza vardığı, zamanı unutup tutamadığımız ve hatta, hem siyah beyaz, hem de ağırlaşan hayatlara bir an ara verdiğimiz yılları. Yani benim için, 60'lar, 70'ler (Çocukluk yıllarımı!)

***

Sahi, hangimiz unutabiliriz ki o filmlerden akıp geçen "dünyevi ve uhrevi deyimleri, özdeyişleri, sinema repliklerini!"
"Size baba diyebilir miyim, amca! "Bana bunu nasıl yaparsın kahpe" "Vücuduma sahip olabilirsin ama ruhuma asla" "Senin annen bir melekti yavrum!!" "Bir zamanlar kapıdan kovduğunuz fakir ama onurlu bir genç vardı ya, işte o benim!" "Bu miras bize Mısır'daki dayıdan kaldı yavrucuğum!" "Biz ayrı dünyaların insanlarıyız!"
Peki, film başlar başlamaz, perdede karşımıza çıkan şu satırlara ne demeli..
Kitapsız ilim, Ahmet Tarıksız film olmaz! Sadri Alışık, şakayla karışık. Hüseyin Baradan çekilin aradan!
İşte, Bülent Oran, bu ve benzeri ve de unutulmaz replikleri, Türk sinemasına armağan(!) eden bir kaç senaryo yazarından biridir...
Hem kişisel, hem mesleki yaşamında olup bitenlerden de onlarca senaryo konusu çıkar Bülent Oran'ın... Bunu gelip geçen satırlara sığdırmak el- bette mümkün değil. (Kitaba göz atmak lazım!)
Ama "Pazar keyfi" niyetine, dostlardan dinledi- ğim, Oran'ın dost meclislerinde anlattıkları ve kayıtlara geçenlerden bir iki örnek verelim isterseniz!

***

Bülent Oran'ın babası Cevat Rıfat Atilhan, Kurtuluş Savaşı kumandanlarından.. Ancak, Cevat Bey, savaş sonrası "bir kahraman" olarak Cumhuriyet yıllarına geçişinin ardından Yahudi bir kadına aşık olup annesini terketmiş, kadının casus olduğunu öğrenmesi üzerine de ondan ayrılıp ardı ardına yetmişe yakın ve "Yahudilere öfke dolu" kitaplar yazmaya başlamış!.. Derler ki Bülent Oran, buna tepki olarak gençlik yıllarında soyadını değiştirmiş. Bir daha da babasıyla görüşmez olmuş!..
Yine senaryolarını besleyen bir gençlik öyküsü.. Bülent Oran, hukuk öğrencisiyken Bakırköy Bez Fabrikası'nda çalışan bir kıza tutulur. Evlenmeye karar verirler ancak Oran'ın aristokrat ve zengin ailesi (anne, anneanne, teyze) bu aşka karşı çıkar. Bülent Oran dinlemez onları, hatta kızın yaşadığı gecekondu mahallesinde bir ev tutar, ardından evlenirler, hatta eşinin çalıştığı fabrikada "hamal" kadrosundan işçilik dahi yapar! Bakınız; Biz ayrı dünyaların insanlarıyız! Fakir kız, zengin oğlan!

***

Bir dostunun el vermesiyle sinemaya adım atan ve pek çok filmde önemli roller üstlenen, bu arada mütevazı, beyefendi kişiliği, paraya pula önem vermeyen tavrı, babacan içten halleriyle kendini sine- ma ortamına sevdiren Oran, "yazı" yeteneğinin keşfi üzerine de malum senaryoları yazmaya başlar.. Türk sinemasında, yılda üç yüz -dört yüz filme "motor" dendiği zamanlar! Fakir kız-zengin oğlan aşkları, esas oğlan- esas kızlı, fakir ama onurlu gençleri, annesi melek olan yavruları senaryolarında sıklıkla işleyen Oran, tam bir yazı makinesine dönüşür ve "aranan kan" gibidir artık!
Ve öyle günler gelir ki aynı anda dört senaryo yazmak zorundadır. On günde bir filmin çekildiği dönemlerdir ya, kimi zaman da senaryoları yetiştiremez olur, bu yüzden de prodüktörlerden bir anlamda "sıyırmak" için kahveleri mesken tutar.. Yapımcılar yerini tesbit ettiklerindeyse mesela Cihangir kahvesinden, Tarlabaşı kahvesine transfer, pardon kaçış(!) yapar, senaryo bittiğinde de teslim yeri ocakbaşıdır artık!
Oran'a dair bir hikaye de fotoroman dünyasından.. "Siyah beyaz filmlerin devr-i şahanesi kapanmış, oyuncular, rejisörler, ışıkçılar ve dahi pek çok sinemacı, fotoroman çekmeye başlamıştır! Bülent Oran da tabii..
Yönetmenliğini Arda Uskan'ın yaptığı bir fotoromanın "senaryosu" çalışılmaktadır.. Fotoğraf makinesine basacak olan da, yönetmen de, senarist de, oturmuş bir günlük gazetenin fotoromanını "çarpıcı" bir dille anlatacaklar..
Oran, yazıyor, Arda Uskan diyaloglara katkıda bulunuyor vs.. Derken.. (O kadar beyefendi o kadar nazik ve yaptığı işi sadece olarak görüyor ki demek ki) Bülent Abi, Uskan'ın kaleme aldığı ve fotoromanın jönüne söyleteceği bir cümleyi, kibar ve "reyting"i az buluyor! Dönüyor ve "Arda"cığım, lütfen biraz daha adileşelim!" diyor..
Sen çok yaşa Bülent Abi, kitabın hayırlı olsun. Son söz.. Bilin ki "dünyanın tüm yazanları ve çizenleri" hayattan ve hayatından beslenir! Ve hayatlarımız kısa filmlerimiz uzundur!
Not; Bu arada Bay Sinema Türker İnanoğlu'nun kitabı ve muhteşem film müzikleri üstadı baba-oğul Ali-Nedim Otyam'la ilgili notlarım ve duygularım da bir sonraki yazıya...

YAZARIN ÖNCEKİ YAZILARI
 Bir İstanbul Masalı'ydı!   / 05-06-2004
 Aspendos'taki çınar ağacı   / 30-05-2004
 Anı yazmanın Türkçe'si!   / 29-05-2004
 Hayatı senaryo ve roman!   / 23-05-2004
 Athena'cılar birleşin!   / 22-05-2004
 Soykırım davaları!   / 16-05-2004
 Beyrut'tan geliyorum!!   / 15-05-2004
 Barbarlığın tarihi!   / 09-05-2004
 Yılın Annesi?   / 08-05-2004
 Dünyayı çocuklara verelim!   / 02-05-2004
ERDAL ŞAFAK
Normandiya'dan Ege'ye
Fransa'nın yılın büyük bölümünde...
AHMET HAKAN COŞKUN
Kürtçe
İLK TANIŞMA.. Daha önce de yazmıştım:...
MEHMET BARLAS
Yalnızken ve ıssız bir yerde kalp krizine...
ÖMER ÇELİK
KOBİ'ler ve güçlü demokrasi
OECD üyesi olan ülkelerle,...
NEBİL ÖZGENTÜRK
Cihangir'deki dertleşme...
Aynı toprağın evlatları...
SAVAŞ AY
Bakandan da itiraz var müdürden de!..
Diyarbakır Emniyet...
REFİK DURBAŞ
Ege'de barış rüzgârı...
Kurtuluş Savaşı'ndan hemen...
HINCAL ULUÇ
Gel dosta gidelim gönül!..
Selmi'nin bestesini Esin Kız...
Nazar boncuğu: 1-2
Nazar boncuğu: 1-2
Dünya üçüncüsü olduğumuz statta oynanan maçta Hakan'ın şık golüyle...
Ümitler'i Çin çarptı
Ümitler'i Çin çarptı
Ümit Milli Takım, Çin karşısında 75'te Umut'la öne geçti ancak son...
Uzan'a kışla gözüktü
Uzan'a kışla gözüktü
Yurtdışında çalıştığını beyan ederek bedelli askerlik yapan Cem...
Verheugen: Karar verildi
Verheugen: Karar verildi
AB'nin genişlemesinden sorumlu üyesi Günter Verheugen,...
Ben bu kanseri yeneceğim
Ben bu kanseri yeneceğim
Houston'da özel bir klinikte tedavi gören ünlü oyuncu Filiz Akın...
Güneşli günlerde çocuklar dışarı çıkmasın
İngiltere'nin Derby şehri ilginç bir uygulamayla gündemde!...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar | Arşiv
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.