kapat
   
SABAH Gazetesi
 
    Yazarlar
    Günün İçinden
    Ekonomi
    Gündem
    Siyaset
    Dünya
    Spor
    Hava Durumu
    Sarı Sayfalar
    Ana Sayfa
    Dosyalar
    Arşiv
    Günaydın
    Televizyon
    Astroloji
    Magazin
    Sağlık
    Cumartesi
  » Aktüel Pazar
    Bilgi ve Yaşam
    Otomobil
    Sinema
    Çizerler
    Kampüs
Bizimcity
Sizinkiler
emedya.sabah.com.tr
Google
Google Arama
 
Onun tek aradığı, namuslu insanlar ülkesi gerçek ABD
Bush'un korkulu rüyası

Michael Moore, "Fahrenheit 9/11" filmi ile hem Cannes 2004'e hem de sinema tarihine damgasını vurdu. Geçtiğimiz yıl "Benim Cici Silahım" filmiyle de adından söz ettiren yönetmen, sadece Bush'a değil, siyasetle sermayenin tüm kirli ilişkilerine de saldırıyor. "Tek istediğim namuslu ve demokrat Amerika" diyen Moore, cesaretiyle daha çok konuşulacak gibi.

***

Onun tek aradığı, namuslu insanlar ülkesi gerçek ABD

Moore, aslında iyi bir Amerikalı. Çünkü vatanında yanlış bulduğu şeyleri eleştiriyor, hem de en ağır biçimde. Ve bunu boş sözler söyleyerek değil, tümüyle belgelere dayanarak yapıyor
Michael Moore... Birden dünyanın gündemine giren ve kolay kolay da çıkmayacak gibi gözüken Amerikalı sinemacı. Cannes 2004'e damgasını vuran filmi "Fahrenheit 9/11"le, Le Monde gazetesinin başlıkta dediği gibi "George Bush'u Washington'dan kovmak için ona savaş açan adam." Demek ki yalnızca sinema açısından değil, siyaset açısından da günün adamı. Onunla başbaşa bir görüşme için elimden geleni yaptım. Randevu da alındı. Ama tam o sırada Moore ortadan kayboldu, tüm randevuları da iptal oldu. Nedeni, Amerikan ailesinin gözyaşartıcı bağlılığıydı.

Yönetmen kızının mezuniyet törenine katılmak için iki günlüğüne ABD'ye gitmişti. Sonra geri döndü ama tüm özel randevular da yattı. Onu iki basın toplantısında (film için yapılan ve de ödül sonrası yapılan) izleyip aldığım notları vermek istiyorum. O gerçekten de tanınması gereken çağın ilginç kişilerinden biri... 23 Nisan 1953 doğumlu Moore, ABD'nin Michigan eyaletinin küçük Flint kasabasında doğmuş. Sinema eğitiminden sonra 1989'da "Roger ve Ben"le uzun belgesel yönetmenliğine soyunmuş. Ardından "Köpekler ve Et", "Kanada Salamı" ve onu asıl dünyaya tanıtan "Bowling for Columbine- Benim Cici Silahım" gelmiş. 2002 Cannes şenliğinde gösterilen ve 1954'ten beri yarışmaya katılan ilk belgesel olan bu film, bilindiği gibi ABD'de çok yaygın olan silah düşkünlüğünü eleştiriyordu.

Cannes'da bir ödül alarak tüm dünyaya satıldı, bu arada bize de geldi. Moore ayrıca bizde de yayınlanan çok popüler bir TV programını da sürdürüyor. Moore, aslında iyi bir Amerikalı. Çünkü vatanında yanlış bulduğu şeyleri eleştiriyor, hem de en ağır biçimde... Ama bunu işkembeden atarak değil, tümüyle belgelere dayanarak yapıyor. Son filminde gerçekten insanın tüylerini ürperten bölümler var; film gösterildiğinde uzun uzun üzerinde duracağız...

Örneğin, Bush'un kazandığı seçim üzerindeki derin şüphe bulutlarını, özellikle baba Bush'un ABD'deki Suudi sermayesiyle ve bu arada Bin Ladin ailesiyle sıkı-fıkı ilişkilerini, başkan Bush'un 11 Eylül saldırısını haber aldıktan sonra uzun dakikalar boyu hiçbir şey yapmadan, bulunduğu ilkokul töreninde vakit geçirmesini ve de Irak işgalinde ABD'deki büyük petrol tesislerinin etkisini en inandırıcı biçimde göreceksiniz ve kanınız donacak.

MAHALLENİN DELİSİ
Böylece Moore, sadece Bush'a savaş açmakla kalmıyor. Uluslararası teröristlere, büyük petrol şirketlerine, siyasetle sermayenin son derece kirli ilişkilerine ve daha birçok şeye de saldırıyor. Filmin bir sahnesinde George Bush ona "Adam ol, git kendine gerçek bir iş bul" diye çıkışıyor. Ama Michael Moore'un bir işi var: Bush ve onun kişiliğinde yanlış Amerikan politikalarını anlatmak, dünyayı kana bulayan savaşın gerçek içyüzünü göstermek, ülkesinin ve biraz da dünyanın vicdanı olmak... Bundan önemli iş olur mu? Moore konuşurken sempatik, hayli de sıkılgan gözüküyor. Kimilerinin dediği gibi, biraz da "mahallenin delisi" o ama doğruları söyleyip insanları sürekli uyaran bir deli...

Filmlerinde siyaset yapmadığını, sadece insanları düşündürmek istediğini söylüyor. Ama bunu yaparken eğlendirmeyi de amaçlıyor: "Haftasonu yanına kız arkadaşını ve pop-corn külahını alan da filmi keyifle izleyebilmeli. Mizah çok önemli. Bunu en çok bu filmde başardım çünkü George Bush gibi iyi bir komedyen vardı elimde!"... Filmdeki belgeler çok çeşitli kaynaklardan geliyor: Askeri, siyasal, özel... Ama hepsi gerçek belgeler ve bunlar Amerikan halkına ilk kez ulaşacak. "ABD'de yüzlerce kanal var ama hiçbirisi gerçekleri göstermiyor" diyor. Ve özellikle başında Bush'un bir akrabası bulunan Fox News haber kanalını eleştiriyor. Moore'a göre, filmlerini izleyenler arasında yapılan soruşturmada yüzde 70 kadarının daha önce hiç belgesel izlemediği saptanmış. Böylece o, belgesel denen türün ufuklarını ilk kez böylesine genişletiyor. Moore'a göre, ABD Bush gibi bir başkanı hak etmiyor: "O gençlerimiz için hiçbir kaygı duymuyor, binlerce askeri sırf yakın çevresindeki bir avuç sermayecinin çıkarları için ölüme gönderiyor." Bu savaşın hiçbir onurlu yanı yok ona göre...

Son çıkan işkencelerin de bunu kanıtladığını belirtiyor. Moore, Amerikan halkının medya tarafından sürekli kandırıldığını söylüyor: "Evde silah bulundurun, savunmanız için gerekli... Irak'a ordu gönderelim, ülkemizin çıkarları öyle gerektiriyor. Irak'ta nükleer silahlar var, Irak yönetimi El Kaide ile işbirliği içinde...Tüm bunlar yalan. Bu sadece bir çıkar savaşı." Moore Fransa'ya özel bir kompliman yapıyor: "Fransızlar kuruluş savaşımızda da bize yardım ettiler. O özgürlük anıtını boşuna göndermediler... Son savaşta da Fransa bize gerçek dost gibi davrandı, acı gerçekleri söyledi. Almanya ve başka ülkeler gibi. Blair'e gelince, Bush'la aynı diş macununu kullandığını söyleyerek övünüyor. O Bush'un Londra şubesi". Moore, Bush'un Irak'a demokrasi getireceği yalanına da inanmıyor: "Demokrasi nasıl gelir? Tarihi açıp baksınlar. Ya Fransa gibi devrim olur, ya kıraliyet ailesi kovulur, ya Güney Afrika gibi dünya çapında bir kampanya desteği sağlanır ya da yumuşak geçişle olur. Irak'ta bunların hiçbiri yapılmıyor. İşgal güçleriyle demokrasi gelir mi?"

ÖLDÜRÜCÜ SİLAH
Ve "Amerikan-düşmanı" olarak nitelenmesine karşı şöyle diyor: "Benim tek istediğim, sevgili gerçek vatanımı, dürüst, namuslu, barışçı ve demokrat Amerika'yı yeniden bulmak. Bunun önündeki şimdilik en büyük engel Bush. Eğer filmim onun yeniden seçilmesine engel olursa, çok mutlu olacağım". "Fahrenheit 9/11" bize belki unuttuğumuz bir şeyi, sinemanın aynı zamanda nasıl keskin, vurucu, hatta öldürücü bir silah olduğunu hatırlatırken, Michael Moore da son yıllarda çiçek-böcek anlatıp duran belgesele eski önemini iade ediyor. Onu gerekli, hatta yaşamsal bir sinema türü yapıyor. Bu film daha kendinden çok söz ettirecek, bu kendine özgü iyi aile babası çılgın ve cesur yönetmen de...
DİĞER RÖPORTAJ HABERLERİ
 Kendimi bazen dev aynasında görüyorum
 CHP'ye gitseydim eşim boşardı
 Sertleşme sorunu mutlu bir yaşama engel değil
 Dünyayla yarışan göz hastanesi
 Önce ceza sonra ödül
 Otuzumda kanseri bekliyordum 4 yıl sonra iki göğsümü...
 Gelecek kokulu telefonlarda
 Bu Bayhanca bir albüm, ne pop ne arabesk
 Çocuklarını kalbinde büyütüyor
 Pozitif ayrımcılık herkese gerekli
 Haliç'e cam köprü
 8 yıl önce bu kadar şuurlu değildim ve bu beni utanmaz...
 Ahmet Uluçay
 Şımarıklıktan hoşlanmam
 Arabesk deyimi beni tanımlamaya yetmez
 Çok iyi kol böreği açarım
 Sezer'in Erdoğan'la uyuşmadığı biliniyor
 İki yılda yedi yakınımı kaybettim nasıl aşk albümü...
 Kan Kokulu Topraklar
    Aktüel Pazar Yazarlar
    Güncel
    Hobi
  » Röportaj
    Gurme
    İyi Yaşa
İstanbul'a eğlenmeye gelecekler
İstanbul'a eğlenmeye gelecekler
Bir Fransız turizm şirketi İstanbul'a eğlence turları başlattı. Hafta...
Onun silahı yalnızca fotoğraf makinesi
Onun silahı yalnızca fotoğraf makinesi
Türkiye'nin ilk kadın savaş foto muhabiri Bikem Ekberzade, 1995'ten...
Osmanlı Kudüs'teki kahveyi kontrol ediyordu
Açıkçası "Türk kahvesi" ilk uluslararası markamız. Hem biz...
Bodrum'da tatil başkadır
Göltürkbükü'ndeki Divan Palmira, geçtiğimiz yıllarda olduğu gibi bu...
Gökyüzünde saniyelerle yarışıyorlar
Belçika'da 1800'lü yıllarda başlayan ve dünyaya yayılan posta güvercini...
Fethiye'ye ilk marina
Ülkemizin en modern marinalarından biri olan Fethiye Körfezi'ndeki Ece Saray...
 
    Günün İçinden | Yazarlar | Ekonomi | Gündem | Siyaset | Dünya | Televizyon | Hava Durumu
Spor | Günaydın | Kapak Güzeli | Astroloji | Magazin | Sağlık | Bizim City | Çizerler
Cumartesi | Aktüel Pazar | Bilgi ve Yaşam | Sarı Sayfalar | Otomobil | Dosyalar
   
    Copyright © 2003, 2004 - Tüm hakları saklıdır.
MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş.