İktisat Kongresi bildirgesinde, gelir dağılımına müdahalenin mümkün olduğu belirtilerek, bir ulusal mücadele stratejisi oluşturulması istendi.
Dördüncü Türkiye İktisat Kongresi Sonuç Bildirgesi'nde, gelir dağılımı ve yoksulluğun Türkiye'nin en temel sorunları arasında bulunduğu kaydedildi. Kongrenin sonuç bildirgesi, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener tarafından açıklandı. Şener, toplumdaki en yoksul kesimin işsizler olduğunu belirterek, işsizlikle mücadelenin yoksullukla mücadelede en etkili yol olduğunu kaydetti. Bu mücadelede emek yoğun sektörlerin önemine dikkat çekti. Bildiride, kısa vadede yoksulluğun alt sınırı olarak kabul edilen ''mutlak yoksulluk sınırının'' altında hiçbir vatandaşın kalmamasının temel hedef olduğu, orta vadede gelir dağılımındaki düzelmeyi Portekiz'in bugün bulunduğu seviyelere kadar getirmenin amaçlandığı, uzun vadede ise yoksulluk ve gelir eşitliğinde AB ülkeleri ortalamasına ulaşılmasının kaydedildiği bildirildi. Ulusal yoksullukla mücadele stratejisinin oluşturulması gerektiği de belirtildi. Sonuç bildirgesinde, gelir dağılımını düzeltmek amacıyla gelirin piyasa koşullarına göre dağılımına, ekonomik ve sosyal dengeler dikkate alınarak müdahale etmenin mümkün ve gerekli olduğu kaydedildi.
POLİTİKA DEĞİŞTİRMEYİN Bildiride, sağlık ve eğitim hizmetlerinin hem büyümeyi destekleyen, hem de gelir eşitsizliğini azaltan etkisi olması nedeniyle beşeri sermayeye ve sosyal hizmetlere yatırım yapılması gerektiği üzerinde duruldu. Ekonomide kısa vadede şoklar ve dalgalanmalar olsa bile orta ve uzun vadede temel makro ekonomik politikaların önem kazandığının vurgulandığı bildiride " Bu bağlamda uygulanan politikaların sık sık değiştirilmemesi önemlidir'' denildi.
AB İÇİN ACELE EDİLMELİ Bildirgede, yapısal reformlar alanında faiz dışı fazla hedefini destekleyen alanlara öncelik verilmesi gerektiği belirtildi. Ayrıca, 2004 yılı Aralık ayında toplanacak AB zirvesinde Türkiye ile müzakerelerin açılmasına karar verilmesi halinde ülke için zorlu ve yeni bir sürecin başlayacağı, AB'ye 1 Mayıs 2004 tarihinde üye olan ülkelerin tecrübeleri de dikkate alınarak, müzakere sürecine yönelik hazırlıkların vakit geçirilmeksizin başlatılması gerektiği kaydedildi.