|
|
 |
 |
 |
|
| İstanbulspor'a ben talibim
|
|
Aykut Kocaman Boğalar'dan ayrılış nedenini "Oyuncuların önünü açmak istedim" diye açıklıyor. Kocaman, "Bütün risklerine rağmen, verseler İstanbulspor'u hiç gözümü kırpmadan ben satın alırım. Ama ortada verecek kimse yok" diyor.
***
Bugün İstanbulspor'u gözümü kırpmaz alırım
Aykut Kocaman İstanbulspor'dan niye ayrıldığını anlattı:"İş öyle bir çözümsüz hale gelmişti ki, oyuncuların önünü açmak istedim" "Eğer koşulların değişeceğine dair ufak bir ışık görsem, dönerim. Ayrıca takımı verseler bütün risklerine rağmen bugün satın alırım".
Bir cuma gecesi trafiği. Önümde uçusuz bucaksız uzanan kırmızı ışıklar var. Otomobillerin sonunu göremiyorum. Yaklaşık 2 saatir yoldayım. Balmumcu'dan Yeşilyurt'taki Polat Otel'e ulaşmaya çabalıyorum. Dakikalar geçiyor, biz bir metre bile ilerlemiyoruz.
Ağlamak üzereyim. Telefon üzerine telefon ediyorum. "Aykut Bey ben şu anda Bakırköyde'yim. Biliyorum aslında 10 dakika uzaklık ama trafik önümde kilit, ne yapacağımı bilmez durumdayım." Erken çıkmama rağmen Polat'a, sözleştiğimiz saatten ancak 45 dakika sonra girebiliyorum. Nefes nefese koşturuyorum, binbir özür, gülümseme, şirinlik, İstanbul trafiğine göndermeler... "Bir şey içer misiniz Aykut bey, ben bir bardak su içeceğim de..." Karşımda anlayışlı gözükmeye çalışan, ama yine de olduğundan fazla ciddi pozlar takınan Aykut Kocaman cevap veriyor, gülümsemeden "Ben çok içtim bu saate kadar, siz için!"
Ben "İşte Balçiçek al, 1-0 yenik başladın röportaja. Ne olurdu üç saat önce çıksaydın? Hatta mümkünse bir gece önce otelde kalsaydın. Hepsi senin suçun. Hem adamdan röportaj istiyorsun, bugün olmazsa olmaz diyorsun hem de 45 dakika bekletiyorsun. Yani olacak şey mi bu?" düşünceleriyle meşgulken, röportaja başlıyoruz. Daha az gergin bir söyleşi atmosferinde daha iyi mi sonuç çıkardı açıkcası bilemiyorum. Aykut Kocaman zaten fazlasıyla temkinli.
Söyleyeceğini en az üç kez düşünerek söylüyor. Ağzından istemediği halde bir kelime kaçtığı zaman ise "Şimdi siz bunu başlığa çıkarırsınız" diyor. "Olur" diyorum "Çıkarırım, siz yeter ki isteyin."
SEFALETİN GÖRÜNTÜSÜ
* Ne oluyor İstanbulspor'da? Futbolcuların gazetenin üzerinde yemek yiyen bir görüntüsünü hatırlıyorum.
Keşke o görüntü hiç olmasaydı. Zaman zaman spor yazarları tarafından eleştirilere uğradık. Aynı gün bir oyuncunun Mercedes ile poz vermesi olayını biliyorsunuz. Yaşadığımız o masa bugüne ait bir görüntü değil bizim genel görüntümüz. Bu yokluğun görüntüsü değil, İstanbulspor'u İstanbulspor yapan görüntüydü aslında. Yani sefaletin yansıması değil.
* Yani her takımda yemek böyle mi yeniyor? Siz Fener'deyken böyle mi sofralarınız olurdu?
Her kulüpte böyle mi yeniyor bilmiyorum ama FB'de yoktu. FB'nin kendine ait bir restoranı vardı.
* O fotoğraf belki de bir isyanın fotoğrafıydı. Sizin de istifanız bu nedenlere dayanmıyor mu?
Evet doğru. Bir ses getirmeye çalıştım. Kamuoyuna her şey güllük gülüstanlık gitmiyor demek istedim. Biz sıkıntımızı belli etmiyoruz ama olayların bir de bu yönü var. Ama tabii sefalet olarak algılanan fotoğrafla Mercedes fotoğrafı bir araya gelince sanki bir oyun oynanıyormuş gibi bir izlenim çıktı ortaya. Ben buna üzülüyorum. Ortada bir oyun yok.
* Nedir İstanbulspor'un durumu peki? siz para almıyorsunuz peki ya oyuncular? Onlar da mı bir şey kazanmıyorlar?
Yok öyle bir şey yok. Genel olarak bakıldığı zaman futbol piyasası için çok az denilebilen paralar alıyorlar. Belki normal insanların kazandığı paralardan çok daha üstte paralar ama teşbihte hata olmaz futbol piyasası için çekirdek parası bunlar.
* Kaç paradır bu çekirdek parası?
Yani şimdi ikişer üçer milyar, bilemediniz beşer onar milyar. Bu paralar kulübe giriyor ve oyunculara dağıtılıyor. Ama bizde sadece oyuncu yok ki bir taraftan vergi borcu, bir taraftan genel giderler, personel, kamp, deplasman ve maç masrafları var. Ayrıca oyuncularımızı satma imkanımız da yok. Tek başına Adnan Sezgin'in imzası maalesef yetmiyor. İkinci imzayı atmaları gerekenler yani takımın gerçek sahipleri ortada yoklar. Korkunç bir kilitlenme var. Ben de tüm bunları düşünerek ve transfer dönemi olduğu için oyuncuların önünden çekilmek için istifa ettim.
* Çok mu yorgun hissettiniz kendinizi?
Yorulmadığımı söylersem yanlış olur. Gerçekten de özellikle ruhen çok yoruldum. Bütün herşey rağmen ben aslında zorluklardan yılmayan bir kişiyim. Bütün maddi sıkıntılara rağmen sonuna kadar gitme taraftarıydım.
RİSKLERİNE RAĞMEN
* Hâlâ İstanbulspor'un maçlarına gidiyorsunuz değil mi?
Evet. Gidiyorum. Seyretmek ayrıca onlarla beraber olmak istiyorum. Aslında garip bir durum bu. Profesyonelliği düşünürsek çekildikten sonra hiç ilgilenmemem gerekir ama biz öylesine güzel bir ortam yarattık ki ben bunun uzantısını hala yaşıyorum.
* Oyuncuların size ihtiyacı var herhalde.
Bunu siz söylüyorsunuz, benim söylemem doğru olmaz. Kendi içselleştirdikleri olaylar vardır tabii ki. Çok sevdiğim takımdaş olduğum arkadaşlarım var. Ayrıca gözünü bu takımda açmış genç oyuncular da var Birbirine saygılı, sevgi dolu insanlar var İstanbulspor'da. Hepsini hala çok seviyorum o yüzden gidiyorum maçlarına.
* Sizin takımı satın alacağınıza dair söylentiler dolaşıyor.
Devredeceklerini bilsem bugün alırım. Bütün risklerine rağmen işin içine girerim. Aslında bunu böyle söylemek ne kadar doğru bilmiyorum ama vereceklerini bilsem gözümü kırpmadan kulübü alırım.
*Vermiyorlar mı?
Yok.
* Peki ne olacak?
İnanın bilmiyorum. Birilerinin alması için birilerinin de vermesi lazım ama böyle bir ortam oluşmuyor bir türlü. Demin bana yorulup yorulmadığımı sormuştunuz. Evet yordu, evet sıktı ama her şeye razıydım. "Ne yaparlarsa yapsınlar ben kenara çekileyim" diye düşünmedim. Hala beynimin tamamı "İstanbul spor nasıl kurtulur?" diye düşünmekle geçiyor.
KUCAK AÇAN TAKIM
* Bu aşk nereden geliyor?
8 yıldır burdayım. Ayrıca ben bir şekilde Fener'den dışlanmış bir insandım. Bana kucak açtılar. Çok güzel günler yaşadık beraberce.
* Belki size yüzlerce kez sorulmuştur ama ben yine soracağım, Fener'den niye gönderildiniz?
Ben de bazen düşünüyorum "Niye?" diye. Bilmeyi çok isterdim. Bu işi yapan kulüp değildi sadece bir kişiydi.
* Ali Şen'den bahsediyorsunuz herhalde.
Bu kişi, biliyorsunuz medyayı ve insanları çok kolay manipüle edebilen bir insan. Herkesi yönlendirebiliyor. Dolayısıyla bu anlamda vermek istediği bir mesajı, olaylar yokken dahi verebilecek bir insan. Bu insan bile çıkıp da diyemiyor ki "Şampiyon olmuş bir takımdan ben Aykut'u şu yüzden gönderdim." Eğer ortada bir gerekçe olsa, o kişi tarafından bu gerekçe sağır sultana bile duyurulurdu emin olabilirsiniz.
* Trabzon maçından sonra "Trabzonlu futbolculara üzüldüm" diye başlayan demecinizi gerekçe olarak göstermişlerdi.
"Minareyi çalan kılıfını da hazırlar" derler ya, bu da o hesap. Benim o dönemde yaptığım konuşmalardan hiçbir pişmanlığım yok.
* Peki nedir bu Sakaryalılar mevzu? Gerçekten siz Sakaryaspor'dan gelenler, aranızda tabir-i caizse bir çete mi oluşturdunuz? Yönetime karışan, istediği zaman oynayan ya da oynamayan?
Açıkcası bu soruya cevap vermek istemiyorum. Çok yıllar geçti. Geçmişi de konuşmanın etik olduğuna inanmıyorum. Farklı şeylerden konuşabiliriz. Bu tip insanları bu röportajların içine sokmanın anlamı yok yani. Bu tip insanlar bir şekilde gündemde var olmak istiyorlar. Hayatımdan çıkmış insanların en azından benim gündemimde yer almasını istemiyorum.
|
|
|
|
|
|
|
|
|
|
