kapat
20.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMÄ°


TÃœRKÄ°YE
DÃœNYA
POLÄ°TÄ°KA
SPOR
MEDYA
SERÄ° Ä°LANLAR
METEO
TRAFÄ°K
ÅžANS&OYUN
ACÄ°L TEL



SAVAÅž AY


Babalar ve patronlar!..

Birkaç zaman önceydi. Ormanda gizlenirken bulunan pejmürde kılıklı, yaşlı adamın eski bir Japon askeri olduğu anlaşılmıştı. Her nasılsa savaşın (2. Dünya Savaşı) bittiğini öğrenemeyen yaşlı adam kendini hala cephede sanıyor (sayıyor) ve yine yok edecek ya da saklanacak düşmanları kolluyordu...

Sanırım bir avuç kalabilmiş kadrolar, yani biz gibiler için durum biraz da o hesap. Çünkü çoktan tedavülden kalkmış bir gazetecilik ekolünün, Bab-ı Ali ekolünün; kimine göre kılıç artıkları, kimine göre de son mohikanları gibi çarpışıp duruyoruz.

Babalık zenaatı!..
Burada paylaşmak istediğim "Aah ah!.. Ne günlerdi o günler!" sızlanması değil. Sadece bir meslek sosyolojisinin racon cımbızlamaları.

Örneğin bizim meslekte ve eski gelenekte "Patron", handiyse aile reisine tekabül ederdi. Müşfik ya da hırçın. Cömert ya da pinti. Şöyle ya da böyle... Ama ille de ailenin orta direği, yüklendiği anlama yaraşır ölçüde de "Baba."

Allah bana 30 yıllık meslek yaşantım boyunca Bedii Faik Akın (Dünya), Şevket Rado (Hayat-Ses), Numan Esin (Vatan), Kemal Ilıcak (Tercüman- Bulvar), Kadri Kayabal (THA), Ercüment Karacan-Aydın Doğan (Milliyet), Dinç Bilgin (Sabah- atv), Erol Simavi-Erol Aksoy ( Tempo-Hürriyet), M.Emin Karamehmet (Akşam) ailelerinde çalışmayı nasip etti...

Sessiz sitemsiz
Buralarda işveren olarak sıraladığım isimler arasında bakış boşluğu yaşadığımız, el sıkışma ve "naber nasılsınız?" kısır laflamalarından gayrı ilinti kur(a)madığımız "baba"lar olmuştur, amenna. Ama yalnız benim değil, tüm çalışanlarının, sevgiyle temellenmiş bir saygıyla ve koşulsuzca inandığı, güvendiği, güç aldığı, hadi şunu da ekleyelim; zaman zaman da şımardığı "Baba"lar da olmuştu elbette...

Artık bir nostalji parantezi içine yerleştirdiğimiz o eski sosyolojiye göre, gazetesinde "iyi babalık" eden basın patronu çok kişinin sanacağı gibi akçalı konularda elini bol tutan anlamına denk gelmez. "Ya nedir peki?" derseniz yanıtı "işi bilen kişi" olmaklığıdır. Mürekkep kokusuna bağımlı, rotatif homurtusuna sevdalı, mürettiphaneyi mabed sayan, haberi, fotoğrafı, diziyi, eki, sporu, magazini, falı, bulmacayı, promosyonu "olsa olsa" yöntemiyle değil, "böyle iyi olur, olursa" kıratında bilecek, icabında öğretecek adamdır baba basın patronu.

Kim kaldı ki?
Bu evsafta, bu dokuda, bu yapıda yanim bu babalıkta kaç patron kaldı? Kimdir bunlar, ne yaparlar? sorusunun cevabını bizim alemin insanları bugün kendi kendilerine bir düşünsünler hele. Ben yarın kötü kalemim ve yarım aklımla iki satır çiziktirip, birilerini birilerine, birilerininkinden değil, kendi gözümden ve bir başka şekilde anlatırım kısmetse. Hülasa efendimler, kendi çapında bir şenlik başlıyor, he he heee!..

HÃœZÃœNGEN RASTLANTI!..
Nasıl çok mühim değil. Şans yardım etti öylece ilk ben girdim diyelim. Nereye mi? Dün sabaha karşı vakitlerde, Neve Şalom Sinagogu'nun ta içine. Olaydan sonra tüm medyaya kapalı tutulan sinagogda yaşadığım sarsıntıyı ve şoku hafta sonu ekine yazdığım yazıda uzunca anlattım, okursunuz inşallah. Ama bugün ıskalamamam gereken bir hüzüngen rastlantı fotoğrafını paylaşmalıyım sizinle. Siyah mermer üzerinde işlenmiş bir liste var girişteki duvarda. 1986'daki ilk saldırıda yaşamını yitirenlerin adları yazıyor. En altta ise "Ruhları şad olsun" deniyor. İşte tam bu yazının önünde ayaklı bir saat var. O saat de, ikinci saldırının yapıldığı Kanlı Cumartesi günü ve o anda durmuş. Tam 09.16'da yani. Sizi bilmem.. Ama dedim ya; çok hüzüngen bir rastlantı olarak sızdı içime bu görüntü...


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır