kapat
16.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

YAVUZ SEMERCİ


2000 yıllık sırrı bile pazarlayamıyoruz

Günlerdir uygun ortam kollayan askeri birlik, saldırdıkları yerleşim biriminde bırakın insanı, yenilecek tek bir buğday tanesi bile bulamamıştı. Komutan Ceasar, öfkeden çılgına dönmüş, keşif timinin komutanını fırçalıyordu "Daha bir gün önce halk tarlalarda çalışıyor diye rapor vermediniz mi? Tüm gün gözlem altında tuttuğunuz yüzlerce kişi; yaşlı, kadın, çocuk nasıl olup da bir gece yarısı kaçtılar? Tek bir atları bile yok dememiş miydiniz?"

Ceasar'ın öfkesi 30 kilometre çapındaki bölgenin tüm köy ve kasabalarına yapılan baskınlarda daha da artıyordu. Bölgede yaşayan tüm halkı öldürme talimatı ile gönderilmişti. Bırakın öldürmeyi, esir alınacak yaşlı bir insan bile yoktu.

Binlerce insan nereye gitmişti? 3 ay boyunca askerler Melegüp'te karargah kurmuşlardı ve yiyecekleri tükenmeye, homurtular artmaya başlamıştı. Hele arazide keşif askerlerine yapılan ölümcül saldırılar da huzursuzluğu artıyordu...

Bölgedeki 15 kuyunun aynı anda artık su vermez olması, 'yeni bir dine inandıkları için imha edilmesi gereken bölge halkının ilahi bir güç tarafından korunduğu ve görünmez hale getirildiklerine dair efsaneleri' güçlendiriyordu. Komutan Ceasar, çaresiz geri dönme emri verdi. Binlerce askerden oluşan birlik; Melegüp, Eregüp ve Güple'de hayatın yeniden başladığını öğrendiğinde, bırakın geri dönmeyi, hızını artırarak, bölgeden uzaklaştı.

300 yıl boyunca düşmanı hissettikleri anda kayboldular. Askerler gidince hayatlarına geri döndüler.

Yöre halkı yüzyıllar boyunca 'yokoluşlarının' sırrını yabancılara anlatmadı. Barış dönemlerinde bile sır dillendirilmedi.

Komutan Ceasar'ın (O dönemki olayları böyle hayal ettim. Böyle bir komutan yaşadı mı bilmiyorum.) bulunmadığı kavmin sırrı, tam 1700 yıl sonra, bir Türk çocuğunun 1962 yılında bahçedeki kuyuya düşmesiyle gün ışığına çıktı. Minik cansız bedeni almak için kuyuya girenler, insanoğlunun inşa ettiği en büyük yeraltı şehrini buldular. Bir cami imamı 1972 yılında bahçesinde kuyu kazarken bir başka yeraltı şehrinin şaraphane bölümüne ulaştı. Bulunan 36 yeraltı şehrinin sadece 12 tanesinin ilk katlarına ulaşıldı. Kilometrelerce uzaklıktaki şehirlerin birbirine yeraltı tünelleriyle bağlı olduğu anlaşıldı.

Birçoğunuz anlamış olabilirsiniz... Bahsettiğim yer Kayseri, Aksaray ve Niğde ile sınırlanan ve Nevşehir'i içine alan Kapadokya bölgesi.

Hristiyanlığı kabul ettiği için Roma İmparatorluğu'nun zulmünden kaçanların dinlerinin serbest bırakıldığı 310 yıllarına kadar saklandıkları, dinlerini geliştirdikleri, binlerce misyoner yetiştirdikleri bölge. Yapımı İsa'dan önce başlayan (İlk kazmayı Hititler'in vurduğu sanılıyor), daha sonra Hristiyanlarca genişletilerek hem gizli ibadet yeri hem de depo ve sığınak olarak kullanılan yeraltı şehirlerinden birini gezmek bile pazarlama konusunda dünyanın en zeka özürlü milleti olduğumuzu anlamak için yeterli.

Türkiye'ye her yıl gelen turistlerin (10 milyon) sadece yüzde 10'u bölgeyi ziyaret ediyor. Mezhepleri ne olursa olsun dini bütün her Hristiyan'ın dikkatini çekmek bizim görevimiz. Onlara gerçekler ile yoğrulmuş hikayeler satmalıyız. İsa'nın Hristiyanlığı ilan ettiği tarihten, Roma İmparatoru Constantinus'un Roma'nın başkentini Byzantion'a (İstanbul) taşıyarak, Hristiyanlığı serbest bırakmasına kadar geçen 300 yılın öyküsünü magazinleştirmeliyiz.

Onlar için de bir Asmalı Konak yapmalı, belki de peri bacalarının içine oyarak, dinlerini geliştiren Nezeli Aziz Gregorios'u, Aziz Basileios'u yeni baştan hatırlatmalıyız. 1071 yılından sonra Anadolu'ya gelen Selçuklular'ın Hristiyanlar'a tanıdığı dini özgürlüğün, yeraltı şehirleri ve gizli ibadet dönemini tamamen kapattığını anlatmalıyız. İyi bir Hristiyan, yeraltı şehirlerini gezmeden ve Kapadokya bölgesinin önemini kavramadan ölmemeli!

Bu toprakların tarihsel derinliği ve kültürel zenginliği Türkiye'nin dünyaya satacağı en değerli ürün. Her yıl ülkesine 20 milyon turist çekebilir ve AB standartlarını yakalayabilirse Türkiye'nin bıktırıcı gündemi de değişecek.

Dünya, Türkiye'yi AB'ye girmek için kaygan zeminde patinaj yapan, IMF'den para almak için dilenen değil, medeniyetlere beşiklik ettiği için kıskanarak, imrenerek izlediği bir ülke olarak tanımalı. Bu toprakların herkesi büyüleyecek hikayelerini bulup çıkarmak ve anlatmak için kimi bekliyoruz?


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır