kapat
04.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

ALİ KIRCA


Susmak!..

Konuşmak ne kadar kolay aslında..

Konuşmak için herkesin anladığı dillerden birini bilmeniz yeterli işte..

Oysa susmak ne kadar zor!..

Dilinize kilit vurmak; bazen beyninizin, bazen yüreğinizin o kilidi kırabilmek için demir keskilerle yaptığı zorlamalara karşın..

Uygarlıklar tarihi, insanoğlunun konuşma özgürlüğü için verdiği mücadelelerin de tarihidir bir bakıma.. Ancak, konuşma özgürlüğünün uygarlığın en büyük kazanımlarından biri olarak hayata geçirilmesi; her şeyin de doludizgin, ya da dizginlerinden boşanmışcasına konuşulması anlamına gelir mi?

Konuşma özgürlüğünü kazanan insanoğlunun; aslında o özgürlükle birlikte "susma" özgürlüğünü de kazandığını kabullenmek gerekmez mi?

Konuşmak kadar susmak da bir hak değil midir insan olana?

Ve bazen susmak, konuşmaktan daha büyük bir erdem değil midir anlayana?

****

Zorlu ve dayanılmaz işkenceler altında susanlar hep en soylu kahramanıdır direniş tarihinin.. İşkenceler altında dili çözülenlerse, o işkencenin verdiği acıların binde birini bile çekmemiş olanların gözünde bile "haksız mahkumiyetler"in ve "yersiz mağduriyetler"in kurbanı olur..

Ama susanlardır ki; bir yandan "deli-divane"ye çevirirken "işkenceci"sini; bir yandan da gizli bir hayranlığın karanlık odasında bekler işkencecinin "itiraf" saatlerini..

Lâkin konumuz değildir en yaman "fiziki işkenceler"in cenderesinde "susma özgürlüğü"nü kullananların erdemi..

Asıl ve en az onun kadar zor olanı; hayatları boyunca "konuş-konuş" çığlıklarının muhatabı olmuşken, ağızlarına ölünceye dek "inatçı" fermuarlar çekenlerin amansız direnişidir..

"Anlat bildiklerini, anlat yaşadıklarını, anlat gördüklerini, anlat, anlat..Gizli kalmasın hiçbir şey güneşin altında.."

Bazen yalnızca tek yanlı çağrılarla da kalmaz bu ısrarlı ve davetkar yakarışlar..

İşin içine buram buram "provokasyon" kokan "masum" tuzaklar da girer... "Anlat" denilenin anlatacaklarından bir tutam "bilinen" serpilir yağmur bulutlarının üstüne.. Ardından kırık ikindi sağnakları gibi yağacaktır nasıl olsa her şey hatıralar galerisinden.. Tuzağa düşenler düşer.. Yağdırdıkları yağmur, düştüğü yerde tozlara bulanır.. Ve gerisi malum hikaye..

****

"Susmanın dayanılmaz çekiciliği" önünde bir kez daha eğdik başımızı geçen hafta.. Nebil Özgentürk'ün "Bir Yudum İnsan"ın da Latife Hanım'ın öyküsünü dinlerken..

Elli yıl, tam elli yıl kapısını çalan bütün gazetecileri çevirmişti..

Bir tek sözcük dahi alamamışlardı hayatının "sadece" kısa bir bölümünü paylaştığı Atatürk'e dair.. O bir tek sözcük belki sarsabilirdi "bilinen" kişisel bir tarihin silsilesini... Belki de zerrece etkilemezdi zihinlerde silinmez bir fotoğraf olarak resmedilmiş "adam"ın hikayesini..

Bunu hiçbir zaman bilemeyeceğiz.. Çünkü "o" hiç konuşmadı.. Tam elli yıl, tam yarım asır, insanlığın belki de en büyük kazanımı olan "susma özgürlüğü"nü kullandı..

Sonuna kadar.. Ölünceye kadar!..

****

Hatıralarını yazanlar ve "hatıralarını yazmaya zorlananlar" hep aynı "tartışılmaz(!)" gerekçenin gölgesine sığınırlar

"Bilmek hakkınızdır, bilmek hakkımızdır!" Kimi zaman dillerinin barajındaki menteşeleri "arsızca" gevşeterek bulanık sel sularına boğarlar ortalığı.. Kendileriyse, "pir-ü pak" kalırlar ister istemez..

Öznelerinde binlerce "ben" bulunan sayfalardan nasıl çıksın ki samimi "itiraf"lar? Sonuçta "dostun bir fiskesi yareler" seni..

Latife hanım; "yarım asırlık sabrı"ndan damıtılan derste der ki "Bilmek hakkımızdır" diyenlere

"Hayır, bilmeye hakkınız yoktu asla!"

"O benim hayatımdı, o bizim hayatımız!"

Ve hep "öyle" kaldı susarak.. Ve hep "pir-ü pak!"


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır