kapat
04.11.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

HINCAL ULUÇ


Biz nasıl "Millet" olacağız..

Hiç Amerika'da 4 Temmuz yaşadınız mı?.. Ya da bir 14 Temmuz'da Fransa'da bulundunuz mu?..

Çetin Ağabey Fransa'da çok yaşamıştır, 14 Temmuzları muhakkak bilir..

Peki o zaman nasıl kalkar da 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nın muhteşem bir coşku eylemini "Türk'ün Türke propagandası" diye ufaltmaya çalışır?..

Bu ülke insanı, yani son zamanlarda ısrarla "Türkiyeli" diye ayrıştırılmaya çalışılan insanları "Millet" yapacak eylemlerden niçin bu kadar korkuyor, niçin bu kadar karşı çıkıyoruz?.

Bu ülkede ayrılıkçılar var.. Bölücüler var.. Etnik kökenleri durmadan kaşıyarak, Türkiye üzerinde devletçikler kurmak, ayrı bayraklar altında yaşamak isteyenler var..

Bütün bu çabalara karşı çıkmanın tek yolu "Millet olmak" değil mi?.

Millet, kan bağı, gen dizimi değildir.. Öyle olsa, 200'e yakın ayrı kökenin bir arada yaşadığı Amerika Birleşik Devletleri'nden Amerikan milleti çıkar mıydı?.

Bizim gibi yüzlerce, hatta binlerce yıl değil, daha dün bir araya gelen 200'e yakın etnik köken "Amerikan" ortak paydasında nasıl birleşiyor görmek isterseniz, gidin bir 4 temmuz yaşayın orada..

Nasıl bir coşku.. Nasıl bir görkem.. Nasıl muhteşem gösteriler.. Milyonlarca dolar harcanıyor.. Paranın hesabı yok.. Sular seller gibi harcıyorlar..

Niye?..

İnsanlar sokaklara dökülsün.. Coşsunlar.. Ortak coşku.. Şarkılar marşlar söylesinler.. Amerika şarkıları.. Amerika marşları..

Beyazı, Zencisi, Kızılderilisi.. Vietnamlı, Koreli, Çinli, Japon, Afrikalı, Avrupalı, Meksikalı, Eskimosu.. Aklınıza ne millet gelirse o.. Türkler, Ermeniler, Rumlar.. Yahudiler, bin çeşit Hıristiyanlar, Müslümanlar, şamanistler, ateistler..

"Amerika.. Amerika" diye bir şarkıları var, milli marş gibi, nasıl hep bir ağızdan, bir yürekten söylüyorlar?.. Böyle Amerikan milleti oluyorlar.

4 Temmuz hepsinin ortak coşkusu olmuş.. Sokaklara dökülüyor, o görkemli şovları izliyorlar. Katılıyorlar.. Kol kola, omuz omuza Amerikalı oluyorlar..

Milli bayramları, onlara bir millet olduklarını hatırlatmak, beyinlerine kazımak için düzenleniyor..

Biz, milli bayramları nerdeyse unutmuştuk, kimse de şikayetçi değildi. Ne zaman ki son yıllarda, hatırlamaya başladık, ne zaman ki son yıllarda her pencere, her balkona bir bayrak asılmaya başlandı, ne zaman ki, ortak coşkuyu yaşatacak sokak eylemleri başladı.. Aaa.. Birden şikayetçiler ortaya çıkar oldu..

Nedir?..

Millet olmamız mı istenmiyor?..

Millet olarak sokaklara dökülmemiz, etnik kimliğine bakmadan, ayni ortak duygularla coşmamızdan rahatsız mı olunuyor?..

Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, harika bir eylem gerçekleştirdi.. Etnik kökenlilerin en yaygın olduğu kent İstanbul'da binlerce insanı "Tek Bayrak" altında ortak coşku ile topladı..

Mecidiyeköy'den Taksim'e uzanan albayrak altında, o bayrağı tutarak, taşıyarak yürüyenler arasında Ermeni, Yahudi, Rum, Kürt, Laz, Çerkez, Arnavut ve daha kimbilir nerden gelmişleri gördünüz mü?..

Ben gördüm.. Tanıdım..

Beşiktaş Belediye Başkanı Yusuf Namoğlu'nun meşaleli yürüyüşü de böyleydi.. Her kökenden, her dinden inanıştan olanlar, ellerinde Cumhuriyet Meşalesi ile yürüdüler, şarkılar söyleyerek..

Böyle oluşumları artırmamız gerek..

Atatürk "Ebediyete akıp giden her on yılda.." demiş.. 80. yıl bu bakımdan önemliydi. Ama görüyorum ki yetmez.. Her on yılda değil, her yıl, daha da artan bir coşku ile kutlamalıyız.. Bu milleti, bu bayrak altında sokağa dökecek ve coşturacak eylemleri, her yıl bir evvelkinden daha görkemli gerçekleştirmeliyiz.

Bayrak gururu, bayrak sevgisi, bayrak coşkusu vermek için her şeyi, ama her şeyi yapmalıyız..

Bu ülke, tarihinin en derin bölücü eylemlerine muhatap iken, bir millet olduğumuzu hatırlatacak, bizi millet yapacak her eyleme fena halde ihtiyacımız var..

Bu ülke insanının morale, bu ülke insanının gurura, bu ülke insanının coşkuya ihtiyacı yok mu?..

Ne demektir, Türkün Türke propagandası Çetin Ağabey?..

İlle ağlayarak, yas tutarak, arabesk şarkılar söyleyerek "Ne olacak halimiz" diye rakıya dalarak mı bir araya gelmeliyiz biz?..

Başarılar, zaferler anlatılmayacak mı?. Görkemler, coşkular yaratılmayacak mı?.

Bir bayrak altında toplanmayacak mıyız?.

Biz "Millet" olmayacak mıyız?..

Ali Müfit Gürtuna'ya..
İstanbul Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna'ya bir açık dilekçe yazmıştık..

Bütün dünya metropolleri ışıklandırma yarışında iken, zaten mezarlık loşluğundaki Taksim Meydanı'nın bir iki ışığını da söndürmeye kalkmanın nasıl bir belediyecilik olduğunu sormak için..

"Basın Danışmanlığı" diye altında isim yazmayan bir yanıt geldi.

"Efendim, bizimle ilgisi yok. Kararı alan Beyoğlu Belediyesidir" diye..

"Kabahat gelin olmuş" başlığı ile açıklamayı naklettik ve anında Beyoğlu Belediyesi'nden faks aldık.. Belgeli.. 3 Nisan 2003 yılında Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Beyoğlu Belediyesi'ne yazı yazmış ve 26 renkli ışıklı çatı reklamını birer birer sayarak, yıkılmasını istemiş. Bunların arasında, örnek olarak veregeldiğim "Tarlababaşı caddesi Cartoon Hotelüstü" onuncu sırada yer alıyor.

Yani yıkılmayı isteyen Beyoğlu değil, Anakent Belediyesi'nin ta kendisi..

Sayın Ali Müfit Gürtuna,

Gerçeğin çok kolay ortaya çıkacağı bilindiği halde, adamlarınız bu yalana neden gerek gördüler, birinci sorum bu..

İkincisi.. Adamlarınıza değil, martta yeniden aday olmayı düşünen size bizzat soruyorum..

Dünyayı gezdiniz.. Dünya metropollerini gördünüz.. Oralarda meydanların hava kararır kararmaz nasıl ışıklandırıldığını, rengarenk, ışıl ışıl, cıvıl cıvıl olduğunu da gördünüz herhalde. O zaman size soruyorum. Kişisel fikrinizi soruyorum..

Siz Picadilly, Times, Etoille gibi sabaha kadar ışıldayan, yaşayan, canlı meydanlardan mı yanasınız, yoksa, üzerine ölü toprağı serpilmiş, suça davet eden, adam kesseniz görülmez Taksim gibi sönük alanlardan mı?.

Sizden bu sorunun yanıtını bizzat alana kadar yazacağım, Sayın Gürtuna..

Adamlarınız belki benim gibi sizi de kandırıyorlardır..

Bu yüzden, gerçek fikrinizi, bu sütunlarda yayınlamak üzere, bana "Yazılı" bildirme zahmetine katlanır mısınız acaba?.

Atina'ya gideceklere..
Olympiakos maçını izlemek üzere yolu Atina'ya düşeceklere iki CD tavsiyem var.

Birincisi Stelyos Kazancidis'in bir plağı..

Bizim ünlü türküleri Rumca yorumlamış Stelyos ve de ne hoş olmuş. Ben Altın Yunus Barba'da izlemiştim. Çok sevince, işletmeci Nurten Gökçe bir kopyasını yolladı, sağ olsun.. Siz orijinalini alın.

CD, Çadırımın Üstüne ile başlıyor.. Neler yok ki..

Oğlan Oğlan Kalk Gidelim.. Hani de Benim Elli de Gram Pastırmam.. Her Yer Karanlık.. Hamsi Koydum Tavaya.. Daha bir yığın..

Düzenlemeler güzel.. Tam bir keyif plağı.. Koy müzik setine coş..

İkincisi..

Mario Frangulis.. Sometimes I Dream..

CD'de 12 parça var, ama albüme adını veren 3 numaralı Sometimes I Dream muhteşem. İnsan dinlemeye doyamıyor.

Frangulis, Puccini'nin dünyalar güzeli "E lucevan le stelle" aryasını kendi bestesi şarkının içine öyle güzel yerleştirmiş ki..

Son zamanlarda bu kadar keyifle dinlediğim, defalarca dinlediğim bir plak daha yok..

Mario Frangulis'in plağı, aslında tüm dünyada piyasaya çıktı. Ben Paris'ten getirttim. Türkiye'ye gelmiş de olabilir.

Dinlerken bir yandan da üzülüyorum.

Bizde sesi Frangulis'ten de öte bir Dr. Ferhat var.. Q Caz Bar'da söylüyor uzun süredir.. Bocelli'yi bile sollar.. Ama bırakın uluslararası piyasayı, daha Türkiye'de dillere düşecek bir çalışma yapamadı.

Bu ülkenin sıkıntısı helva yapacak adamı bulamamak..

Ferhat da, Frangulis'i alsın da el oğlu neler yapıyor görsün!..

BİZİM DUVAR
Devekuşu döneri yapılmış.

Yok deve.

Ünal Turgut

SEVDİĞİM LAFLAR
Şurası şaşmaz bir gerçektir ki, birisi ne kadar az şey yapmak zorunda ise, onları yapmak için bulacağı zaman da o kadar az olur.

Lord Chesterfield

(1694- 1773)

TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan

Adam karısı ile kaldırımda yürürlerken karşı yönden gelen bir fıstıkla karşılaşmışlar, kız geçer geçmez "Kadınları anlayamıyorum.." demiş karısı, "Gümüş gerdanlık, iki bilezik, telkari küpeler takmış, tırnaklarına cutex oje sürmüş, kulak arkalarına Chanel 5 sıkmış, Yves Saint Laurent çantası var.." "Hepsine nasıl dikkat ettin yahu?" demiş adam, "Şu kadınlardan korkulur.."

"Sen dikkat etmedin mi sanki?"

"Yoo.." demiş adam, "Sadece uzun bacakları, küçücük poposu var, gögüsleri dolgun ve yüzüğü yoktu..!"


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır