kapat
24.10.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

HINCAL ULUÇ


Üstü açık Cadillac!..

Elvis Presley'e ne imrenmiştim, o üniversite yıllarında.. Hangi filmiydi şimdi aklımda değil, ama sahne aklımda.. Bir üstü açık Cadillac.. Hava atmak isteyenler, klima denen şeyin olmadığı yıllarda (Dinozorlar devri gibi geliyor değil mi, sadece 40 yıl öncesi arabalarda klima yoktu..) yaz gelince üstü bir düğmeye basınca açılan arabalara Convertible derlerdi. Şimdi Cabrio diyorlar.. Biz üstü açık derdik sadece..

Hem de nasıl bir statü sembolü idi. Araba sahibi olmak statü sembolü idi. Üstü açık araba sahibi olmak iki misli.. Çünkü bu iki arabanız olduğu anlamına gelirdi. Çünkü üstü kapansa bile kışın soğuktan yeterince korumadığı için bir de kışlık arabanız olurdu..

Hele bu üstü açık araba Cadillac ise.. Hele de Cadillac ise..

O zamanın en itibarlı arabası..

Elvis'e çok imrenmiştim ya hani.. İşte bir üstü açık Cadillac'ta gidiyordu.. En arkaya, baş konacak yere oturmuş. Ayakları koltukta. Dizleri üzerinde bir gitar.. Üstü açık arabanın geri kalan yerleri dünya güzeli kızlarla dolu..

Kızlara değil tabii.. Arabaya gıpta etmiştim. Böyle araban oldu mu, kızları doldurmak zor değildi ki..

Kızılay'dan, Farabi sokağa doğru, Ankara'da (Şehir orada biterdi) pastanelerden birinin önüne arabayı park edip girerken, masalardaki kızların başları çevrilirdi.. Boş bir masaya yaklaşır, arabanın anahtarlarını büyük bir gürültü ile masanın ortasına fırlatır atardınız.. Az sonra da etraftaki kızların biri, birkaçı ile dolaşmaya çıkardınız.

Gençliği bu hava atanları izlemekle geçmiş Hıncal'ın, üstü açık Cadillac'a kızları doldurmuş giden Elvis'i hem de nasıl kıskandığını artık anlamışsınızdır.

Kendi çıplak gözlerimle ilk üstü açık Cadillac'ı gene o yıllarda Adana'da gördüm.. Adana'nın zenginleri, o zamanlar İstanbul'a taşınmamışlardı. Ülkenin metre kareye en çok milyoner düşen yeriydi. (O zaman milyonu olmak, efsane olmaktı.. "Okulu bitirince milyoner olacağım" derdim, üniversite kantininde.. Kızlar gülerdi. Sözümü tuttum, oldum bakın.. Milyonu katladık, milyarder olduk. Trilyonerliğimize az kaldı.) Bir de Amerikan üssü vardı. Amerikalı askerler, Adanalı zenginlerin siparişi ile kendileri içinmiş gibi araba getirir, hemen devrederlerdi. En sükseli araba Cadillac ya.. Her zengin Cadillac getirtiyor. Anlatırlar.. O zaman bir araştırma yapılmış dünyada.. Metre kareye en çok Cadillac düşen yer Adana çıkmış..

Adanalılar birbirlerine "Senin araban ne marka" demezler, "Senin kadillah ne marha" derlerdi.. Yani araba Cadillac kesin de.. Hangi model..

Şimdi niye uzun uzun bu Cadillac nostaljimi anlattığımı merak ediyorsunuzdur herhalde..

Çarşamba gecesi Aspendos'ta gene rüya gibi bir gece geçirmiş çıkmıştım ki, bir baktım.. İnanamadım bir daha baktım.. Sonra bir daha..

Bir dev Amerikan arabası.. Hem de nasıl gök mavisi..

Hem Cadillac..

Hem de üstü açık..

Markası da 1964!..

Tam benim üniversite yıllarımda ağzımın suyunu akıtan, içimde ukde kalan araba beni bekliyor.

Hem de hangi konserden sonra?..

Elvis Presley Show!..

Yani bu kadar olur mu?..

Olur.. Bazan rüyalar 40 yıl sonra gerçekleşir böyle..

Robinson Otelleri Türkiye Genel Müdürü Dieter Scheng bu tatlı sürprizi hazırlamış bana.. Arabanın yanına geldik.. Bir rüzgar ceketi verdi.. Bir boyun atkısı.. Bir de şapka.. Rüzgarımız bol ya.. Püfür püfür gideceğiz işte.. Her şey en ince detayına kadar bu kadar düşünülür işte.. Almanlar bu işi (Aslında her işi) niye biliyorlar sanıyorsunuz?.

Bastı gaza.. Çıktık Antalya'nın yollarına.. Ver elini Belek!..

****

Gündüz Alanya'da, gece Aspendos ve devamında Robinson Clup'te çok güzel saatler geçirdim. Gördüklerimi anlatacağım tabii.. Bütün bunları, sonunda size anlatmak için yaşıyorum ya.. Hani kendim içimse namerdim.. Onlardan.. Efem..

Yarın, başlayarak..

İstanbul'un sahiplerine iki soru..
Zaman zaman İstanbul'un sahipsiz olduğunu düşünüyor, hatta görüyor, fena halde umutsuzluğa kapılıyorum.. Öyle şeyler oluyor ki, sanırsınız dağ başı.. Ani olur geçer, hadi neyse.. Devam ediyor..

Oysa İstanbul'un iki sahibi var. Biri atanmış Vali.. Öteki seçilmiş Belediye Başkanı..

Şimdi bu iki sahibe, daha evvel yazdığım iki soruyu, ola ki görmemişlerdir diye, bu defa resmi dilekçe olarak sunacağım.. Resmi yanıt bekleyen iki açık dilekçedir bunlar..

****

Sayın Muammer Güler,

Vali

İstanbul.

Bir Çirkin İsviçreli, Çırağan Oteli genel müdürlüğüne geldiği günden beri, bu otel dahilinde çalışan bir Türk kuruluşu Q Caz Bar'ı yok etmek için her şeyi yapıyor. Konuyu mahkemeye götürdü, ama yetinmedi. Türk mahkemelerini "Bunlar 40 yılda karar veremez" diye aşağılayarak "Bizzat ihkak-ı hak"a girişti ve yasa dışı uygulamalar başlattı. Elektrikleri kestirdi, klimaları kapattırdı, kulübün üzerindeki odaların tesisatları ile oynayarak kulübü suların basmasına sebeb oldu. Otel odalarına koyduğu ve saray girişinde elden dağıttığı ilanlarla Q Caz Bar'ın tehlikeli bir yer olduğunu, yerli yabancı konuklara ısrarla duyurdu.

Yaz sezonunun başlayacağı gün, birinci sınıf SİT alanı, Boğaz kenarındaki kulübün yazlık yerini hiçbir kuruldan izin almadan keyfi kararı ile kazdırdı. Ve daha neler..

Başaramadı.. Şimdi Deli Dumrulculuk oynuyor.

Çırağan Otel oto parkına arabanızı 24 saat bırakmanız 20 milyon lira.. İlave bir ücret koydurdu. Gece 1 ile 5 arası, yani tam Caz Bar saati, girip çıksanız bile 24 saat parası 20 milyon lira..

15 milyon liraya içki satan yere, 20 milyon otopark parası.. Hem de oto parkın en kullanılmadığı, en boş olduğu saatlerde.. Niyet çok açık değil mi, Sayın Vali..

Peki burası dağ başı mı?.

Ben de Ortaköy yolunu kesip, gelip geçenden 5-15 milyon Allah ne verdi ise alabilir miyim?.

Bir Çirkin İsviçreliye karşı Türkün hakkını korumak, size düşmüyorsa, Sayın Vali, kime düşüyor, söyleyin oraya baş vuralım!..

****

Sayın Ali Müfit Gürtuna,

Ortaköy'de Boğaz yolunda yani birinci derece SİT alanında, eski Ziya Binası'nın ön görünümünün tamamı, ortadan kaldırıldı ve dolar bazında bir devasa bilboard yapıldı, sahibini zengin ediyor. Evi Boğaz'a bakan herkes ön görünüm bölgesini bu emsalle yok edip, ilan tahtası yaparsa, İstanbul ne hale gelir, sorduk.. İstanbul Belediyesi iki yıldır, tam iki yıldır cevap bile vermiyor. Sorarsanız, başka cinayet ölçüsünde ilan yerleri de yapıldı, onları da gösteririm, Ziya'yı seçmem en canlı örnek olduğundan.

Belediye zabıtalarınız hergün bunun önünden geçiyor ve sadece bakıyorlar?.

Turgut Özal "Benim memurum işini bilir" demişti. Öylesi olmalı.

Ayni zabıta, Taksim Meydanı'nı kör karanlık olmaktan çıkarıp, çağdaş metropol meydanlarına benzeten bir iki ışıklı tavan reklamı, ya da tabelasına göz dikmiş bulunuyor.

Israrla Cartoon Otel ve Sofra London'un kapısını çalıyorlar ve "Ya yıkın, ya yıkacağız" diyorlar. Efendim deprem, meprem.. 500 tonluk beton, koskoca dev binayı depremde üzerine konan 500 kiloluk plastik neonlar yıkacaksa, vay halimize..

Çağdaş belediyecilik meydan renklenmesini teşvik etmeli iken, işe bakın..

İstanbul'un tavanları, dev reklam ekleri ile dolu.. Hangi deprem uzmanı, hangi üniversite ölçüyor da "Yıkılacak" kararı çıkıyor, Sayın Gürtuna..

Yoksa gene "İşini bilen memur" meselesi mi?.

****

İstanbul'un Valisi de, Belediye Başkanı da, bu açık sorularımı yanıtlayacaklardır, sanırım..

Karanlığın Gözleri
Yolunuz Haliç'e düşer mi?.. Hani o ünlü karakolu ile Cibali'ye.. Orada bir tütün fabrikası vardı.. Şimdi çağdaş bir üniversite.. Kadir Has.. Orda bir galeri var, galeride de bir sergi..

Karanlığın gözleri..

Hat sergisi.. Tükenmekte olan sanatlarımızdan biri daha..

Ethem Çalışkan.. Benim sevgili meslektaşım.. İlk gazetecilik yıllarımda Öncü'de nasıl omuz omuza vermiştik.. Ben ona "Tembel Ethem" diye takılırdım. Oysa müthiş çalışkandı adı gibi.. Hep de öyle devam etti..

Atatürk'ün Büyük Nutku'nu el yazması yazdı, sonuna dek. Mevlid'i, Yunus Emre Divanı'nı ve Kur'an'ın türkçesini el yazmasına çevirdi..

"Ressam.. Hattat.. Gazeteci" yazar kartında..

Sergide onun hatları var..

Bir de Ali Toy'un..

Ethem Güzel Sanatları bitirdi, Ali Toy, İTÜ İç Mimarlık..

Ethem de klasik hatlar var. Ali Toy modern hat çalışmaları ile dikkati çekiyor.. İkisini bir arada görmek ayrı bir hoşluk..

TEBESSÜM
Fıkra Cenk Mulu'dan

Bizim Temel, bir TV kanalında yarışmaya katılır. Kazandığı parayı eksik verirler.

Temel sebebini sorar.

"E öyle, vergi kesiyoruz"

cevabını alır.

Temel, avukata başvurur. Avukat "Televizyonu mahkemeye ver" der. Aradan zaman geçer avukat yolda Temel'i görür ve sorar.. "Televizyonu mahkemeye verdin mi?"

"Verdim ama ertesi gün geri getirdim onu.. İnsan yine de televizyonsuz yapamıyor!

SEVDİĞİM LAFLAR
Her güçlük, içinde aynı büyüklükte veya daha büyük bir faydanın tohumunu barındırır.

Napoleon Hill

BİZİM DUVAR
AB yasasına göre sigara paketlerine sigara öldürür yazılacak.

AB uyum paketlerine de süründürür yazılsın.

Ünal Turgut


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
hibe destekler

Sarı Sayfalar
GreenCard
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır