kapat
22.09.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ
limasollu
TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL



GREENCARD

EMRE AKÖZ


Bilardo el geometrisidir

Çorum Valisi Erhan Tanju okullarda 'incelemelerde bulunurken' yolu İnönü Lisesi'ne düşmüş. Bir de bakmış kantinde bilardo masası var. Öğrenciler saati bir buçuk milyon lira ödeyerek bilardo oynuyormuş burada. Vali Tanju bunu görünce köpürmüş. "Bari rulet oynatın da daha fazla para kazanın" demiş.

Sakın "Niye öğrencilerden para alıyorsunuz; bu oyun niye bedava değil" diye kızdığını sanmayın. Hayır, sinirlenmesinin bununla alakası yok.

Onun derdi bilardo oynanmasıyla. Vali Tanju'nun zihninde 'bilardo eşittir kumar' diye bir denklem var. Zaten bu yüzden "İyi bari rulet oynatsaydınız" diyor.

****

Burada tavlayı tartışırken, laf arasında "Türkler yaptığı işin mantığını, felsefesini, teorisini bilmez" demiştim.

İşte yarı espri, yarı ciddi biçimde ileriye sürdüğüm bu iddiaya nefis bir örnek. Adam vali olmuş ama oyun ile kumar arasındaki farkı bilmiyor.

O halde öğretelim...

Bilardo kendi başına kumar değildir. Normal olarak iki kişinin becerilerini yarıştırdığı bir oyundur.

Ruletten farkı şudur Rulette beceri yoktur. İki kişi, eğer işin içinde bir kazanç (ya da kayıp) yoksa rulet oynamaz. Çünkü rulet 'kendi başına' hiçbir zevk vermez. Heyecan, gerilim, yarışma olması için işin içine paranın filan girmesi gerekir.

Bilardo, tavla, satranç ve değerleri... Bütün bu oyunlar ise insana haz verir. Çünkü, yukarıda da belirttiğim gibi, oyuncular 'becerilerini yarıştırırlar'. Bu oyunlar kendi içinde bir değerdir.

****

İnsanlar hemen her şeyi kumar oynamanın vesilesi haline getirebilir. Köşeyi dönen ilk aracın plakası tek mi, çift mi?.. Derbide ilk golü kim atacak? Ve daha binlerce örnek...

Dolayısıyla her oyun kumar olabilir. Örneğin teorik olarak içinde 'şans' bulunmadığı için kumarla hiçbir alakası olmadığı sanılan satranç... Siz ne diyorsunuz yahu, ben bugünün parasıyla 100 milyon liradan 'yıldırım' (hızlı satranç) oynayanlar gördüm. Diyelim ki 8-2 kaybettin; vereceksin 600 milyonu!

Bizim valinin kafasıyla hareket ederseniz okullardaki satranç kollarını, kulüplerini filan da kaldırmanız gerekir. Halbuki, biliyorsunuz, devlet satrancı destekliyor Satranç Federasyonu var ve uluslararası turnuvalar düzenleniyor ülkemizde.

Gelelim bilardoya... Vali Tanju'ya tepki gösteren şampiyon Semih Saygıner'in de belirttiği gibi Türkiye'de bir Bilardo Federasyonu bulunuyor. Yani devlet tarafından resmen tanınmış, faydalı bulunmuş bir 'zihin ve el' sporudur bilardo. İyi bilardo oynamak için müthiş bir hesap gücüyle, el-kol becerisini harmanlamanız gerekir. Bilardo el geometrisidir! Pratiğe dökülmüş matematiktir.

****

Nasıl, tavlayı şanstan ibaret sananlar 'kahvehane zihniyetinin' uzantısıysa... Bilardoyu kumar sananlar da 'küt kafa devletçilik' zihniyetinin devamıdır...

Soralım Hayattan ve bilimden haberi olmayan... İlgilendiği, fikir yürüttüğü konuyu anlamayan bu tür valileri kim, nerede yetiştiriyor? Bu soruyu sormak hakkımız; malum, kararlarıyla hayatımızı etkileyen o valilerin maaşı bizim vergilerimizle ödeniyor.

'Kadınlara Mahsus Gazete'
Geçenlerde Kadıköy Çarşısı'nda dolaşırken bir sahafta Münir Süleyman Çapanoğlu'nun kaleme aldığı, 'Basın Tarihine Dair Bilgiler ve Hatıralar' adlı kitabı gördüm. 1962'de yayımlanmış. Hemen aldım. Gerçekten ilginç bilgiler var kitapta. Geçmişle bugünü karşılaştırma açısından çok yararlı.

Örneğin şu sıralarda kadın gazeteciler filan tartışılıyor. Bu konuda fikir yürütenlerden bazıları, "Çalıştılar, çabaladılar; nihayet üst konumlara geldiler" diyor. Bunu okuyunca aklınıza ne gelir? Şöyle bir tarihsel çizgi "Eskiden basında hiç kadın yoktu... Derken bu mesleğe girenler oldu... Engellerle karşılaştılar... Ve bunları aşarak zirveye yürüdüler... Yayın yönetmeni filan oldular..."

Bu yaklaşımın diğer bir uzantısı da şöyle "Kadına haklarını veren Cumhuriyet'tir... Osmanlı'da kadınlar ikinci sınıf insandı... Kadın gazetecilerin yükselişi Cumhuriyet sayesindedir..."

****

Halbuki bu anlatım kesinlikle yanlıştır!

Biraz abartarak da olsa şunu dahi söyleyebiliriz Kadınların gazetecilik mesleğinde yükselmelerini Cumhuriyet engellemiştir!

Durun! Hemen itiraz etmeyin. Gelin Çapanoğlu'na kulak verelim. "Türkiye'de İlk Kadın Dergisi" başlıklı bölümde bakın neler diyor

"Şimdi de var. Ama sayıları o kadar kabarık değil. II. Abdülhamit devrinde ve meşrutiyet yıllarında kadın yazarlarımız, şair hanımlarımız pek çoktu."

Böyle dedikten sonra dönemin kadın yazarlarını ve yayından sorumlu kadınlarını sayıyor Fatma Aliye, Leyla, Nigar binti Osman, Makbule Leman, Halide Edip, İhsan Raif, Müfide Ferit hanımlar...

Kadınlar için çıkan 'Hanımlara Mahsus Gazete' ki müdiresi Şadiye hanımdır. Ondan önce de imtiyaz sahibi Arife hanım olan 'Şuküfezar' isimli kadın dergisi vardır.

Bu gazete ve dergilerin genel amacı 'kadınların haklarını ve menfaatlerini' korumak ve geliştirmekti. Münir Süleyman Çapanoğlu daha birçok kadının ve yayının adını sayıyor kitapta.

****

Özetle Bence kadın ve basın dediğimizde çizgisel bir gelişim tarihinden söz etmek mümkün değil. Abdülhamit'in ülkeyi modernleştirme çabaları sırasında kadınlar basına giriyor. 1908'de İkinci Meşrutiyet'in ilanıyla bu süreç hızlanıyor.

Ancak Cumhuriyet yönetimi, kadını kendisine bağlı bir güç olarak kullanmaya kalkışıyor. Seçme ve seçilme gibi haklar veriyor ama kadın devlet kadroları dışında kendine yer bulamıyor. Öğretmen, hemşire, doktor, avukat, akademisyen filan oluyorlar ancak son derece 'serbest' ve 'bireysel' bir meslek olan basından uzak kalıyorlar. Yani Cumhuriyet'in olumlu hamleleri, kendi olumsuzluğunu da yaratıyor.

(Not Farkındayım; konu kısa kaldı; yine döneriz.)

AKIL NE, ZEKA NE?
Sırası gelir, arkadaşlarla "zeka" ve "akıl" arasındaki farkı konuşuruz. Benim bu iki kavrama ilişkin kendimce tanımlarım vardır. Aynı tarifi yapan pek az kişi gördüm şu hayatta. Meğer Radikal yazarı Türker Alkan tam da böyle düşünürmüş "Akıl kişilikle, toplumsal değerleri özümsemekle, felsefi ve ahlaki ölçütlerle ilgili bir vaziyet alıştır. Bir bakıma, 'Akıl, toplumsal, psikolojik, felsefi boyutları olan zekadır' diyebiliriz. Zeka problem çözme yeteneğiyse, akıl o yeteneğin kullanılış biçimidir." Altına imzamı atıyorum.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Destek Paketi
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır