kapat
20.08.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

EMRE AKÖZ


Bilim hurafeden eğlencelidir (3)

Geçen gün bilimin hurafelerden daha eğlenceli olduğunu yazdık ve bu arada iki gırgır mantık sorusundan söz ettik ya... Meğer okurlarımızdan Galatasaray Lisesi birinci sınıf öğrencisi Seda Meşeli de bu tip mantık bilmecelerine meraklıymış. Aşağıda onun gönderdiği soruyu ve cevabını bulacaksınız. Bildiğim kadarıyla yeni değil. Ama hatırlamakta fayda var

****

Bir kral ülkesindeki filozoflardan hangisinin daha iyi olduğunu anlamak 3 filozofu sarayına çağırmış. Onları, en öndeki kimseyi göremeyecek... Ortadaki en öndekini... Ve en sondaki de önündeki ikisini görebilecek şekilde oturtmuş. Sonra eline üçü kırmızı, ikisi siyah olmak üzere beş şapka almış. Bu şapkaları filozofların başına gelişigüzel yerleştirmiş. Filozofların hiçbiri kendi kafasındaki şapkayı göremiyormuş. Kral üç saniye içinde kendi şapkasının rengini bilen ve bunu mantıklı bir şekilde açıklayabileni altına boğacağını söylemiş. Üçüncü saniyenin sonunda filozoflardan biri kafasındaki şapkanın rengini bilmiş ve bunu mantık çerçevesinde açıklamış. Bu hangi filozoftur ve açıklaması nasıldır?

Karmaşık bir akıl yürütme
Cevap; İlk bakışta en öndeki filozofun hiçbir şapkayı göremediğini ve dolayısıyla da en dezavantajlısı olduğunu düşünebiliriz. Ama en öndeki filozof şöyle düşünmektedir

"Eğer benim şapkam ve ortadakinin şapkası siyah olsaydı, geriye siyah şapka kalmadığı için en sondaki başındakinin kırmızı olduğunu söylerdi. Bunu söylemediğine göre ya ortadakiyle benim şapkalarımızın ikisi de kırmızı ya da birimizinki kırmızı, diğerininki siyah. Eğer benim şapkam siyah olsaydı, ortadaki kendi şapkasının da siyah olması halinde sondakinin 'kırmızı' diyeceğini bilir, ama en sondakinden ses çıkmayınca kendi şapkasının kırmızı olduğunu tahmin edebilirdi."

Bunun üzerine en öndeki, üçüncü saniyenin sonunda şapkasının kesinlikle kırmızı olduğunu söyler, bunu yukarıdaki gibi açıklar ve altınları kapar.

Biraz uzun ve ilk okumada kavraması oldukça güç olabilir ama gerçekten zekice ve okurlarınızın ilgisini çekebilir.

****

Hadi ben de bir iki yorum yapayım

Not 1 Mesajdaki kral ve filozoflar sahnesini özetledim. Ödülü olduğu gibi bıraktım, ceza bölümünü es geçtim. Adamcağızlar bir soruyu bilemediler diye niye asılıyorlar canım!

Not 2 Felsefeyle mantık arasında elbette alışveriş vardır. Ancak mantıkçılarla filozoflar nihayetinde iki farklı işi yaparlar. Dolayısıyla kralın filozoflar yerine mantıkçıları (ve matematikçileri) sınava tabi tutması daha 'mantıklı' olurdu.

Not 3 Arkadaki filozoflar bir şey söyleyemediği için en öndeki soruyu biliyor. Ama ya, örneğin en arkadaki de bütün bunları düşünüp, yarışmayı kaybedeceğini anlayıp 'Ya tutarsa' diyerek 'sallama' bir cevap verseydi? Ve bu da doğru çıksaydı! Di'mi?

Not 4 Mantık ve matematik elbette büyüleyici güzellikte sistemlerdir. Sosyoloji okumama rağmen bunun farkındayım çünkü uzun yıllar satranç oynadım. Ancak 'hayat' çoğu zaman o soyut mükemmelliğe uymaz. Buna ilişkin eğlenceli bir örneği yarın vereceğim.

Feministler görmesin
Bilirsiniz, reklamlara 'kapitalizmin sanatı' diyenler vardır. Boşuna söylenmemiş bu laf. Madem sanat zekayı ve bilgiyi kullanarak duyguları harekete geçirme uğraşısı... Eh reklamlar tam da bunu yapıyor. Tabii bazı reklamlar hınzır mı hınzır. Hatta cinsiyetçi! İşte yabancı reklamlardan iki kışkırtıcı örnek. Bunlara bakıp da sinir olmayacak feminist pek az çıkar herhalde.

Balık kokoreçi
Geçen akşam İstanbul Kireçburnu'ndaki balık lokantası Set'e gittik. Balıklar her zamanki gibi taze ve nefisti. Ama beni asıl balık kokereçi çarptı. Muhteşem bir lezzet. Fırsat çıkarsa deneyin!

Şilte telaşı

İşte tatil köylerine ilişkin tipik görüntülerden biri. Beton ya da ahşap iskelelerin üzerine bu özel şiltelerden yayılıyor. Gündüzleri millet bunlara yatıp güneşleniyor. Ama güneş batmaya başladığında görevlileri alıyor bir telaş. Hem yemek ve bar masalarına yer açmak, hem de fırtınaya yağmura karşı korumak için şilteler kaldırılıyor.

Bu fotoğrafı Fuga Tatil Köyü'nde çekmiştim. Birer ikişer taşıyarak kısa sürede bu işi kotarmak mümkün olmadığı için 'beach boy' denilen delikanlılar sekizer onar sırtlıyor şilteleri. Üstelik bu gördüğünüz bir şey değil 'Sadece' 6 şilte bulunuyor başının tepesinde. Tam iki katını taşıyanlar var ama onların fotoğrafını çekmek mümkün kısmet olmadı.

YİNE ŞU 'YAŞANAN'
Şu 'yaşanan' tabirine taktığımı biliyorsunuz. Bir örnek vereyim "Enflasyonda düşüş yaşandı..." Bu ve benzeri anlatımlara niye itiraz ettiğimi bir kez daha açıklamak isterim Enflasyon istatistiki bir durumdur. Yani insanların 'yaşadığı', 'deneyimlediği' bir şey değildir. Bazı malların fiyatı artar, bazıları sabit kalır, bazıları düşer. Biz bütün verileri bir araya getirerek enflasyon adını verdiğimiz bir soyutlama yaparız. Enflasyon 'olur'... Fiyatlar 'düşer'... Ülke krize 'girer'. Ama enflasyon yaşanmaz. Ekonomik kriz yaşanmaz.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır