kapat
20.08.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

ALİ KIRCA


Yaz sonu!

Eskilerin deyişi, son yıllarda pek yerli yerine oturmuyor.. "Ağustos'un yarısı yaz, yarısı kış" değil artık..

İşte şimdi ayın ikinci yarısındayız ve çöl sıcakları ortalığı kasıp kavuruyor.

Sanki yaz yeni başladı gibi..

Meteoroloji sıcak havaların devam edeceği konusunda uyarıyor..

Belli ki eylül ayında da güneşin sıcaklığını hissedeceğiz iliklerimizde..

Belli ki sonbahar da gecikecek..

Ekinler sararıp yapraklar kızarıp dökülmeye başlasa da, güz mevsimine damgasını vuran serin ve yağışlı havalar için daha bir süre beklemek gerekecek..

Son yıllarda hep böyle oluyor kuzey yarımkürede..

Yaz uzuyor, sonbahar gecikiyor..

İklimlerdeki bu değişimin "tabii" sonucu olarak doğadaki çoğu varlıkların "geçici ölümü" sayılan kış mevsimi de rötar yapıyor..

Yani hayatın, bütün hücreleriyle "kıpır kıpır" oynaştığı ve varlığını kanıtladığı mevsimler uzarken, ölüm gecikiyor..

Sanki doğa da insana uymuş, "anti-aging" yapıyor..

Kendi yaşlanmasını ve kendi ölümünü geciktiriyor..

****

Anti-aging çağrıştırması hiç de yabana atılır gibi değil..

Aslında her şey nasıl da benziyor insanın ömür macerasına..

Evet, "Ağustosun yarısı kış, yarısı yaz" değilse artık, Cahit Sıtkı'nın "ölümsüz" şiiri de bir anlam taşımıyor modern zamanlarda..

Yani, "Yaş otuzbeş yolun yarısı" etmiyor şimdilerde..

Aslında koca şairin kasdı, "otuzbeş yaş yolun yarısıysa, tamamı da yetmişe" gider filan değildi.. (Zaten o yıllarda ortalama yaş da o kadar uzun değildi..)

"O"nun söylediği daha çok "otuzbeş"ten sonrasının "seyr-ü seferi"yle ilgiliydi..

Cahit Sıtkı'ya göre, otuz beşten sonra artık yolculuğun son menziline hızla akılıp gidiliyordu.

O yüzden şöyle devam ediyordu şair

"Hayata beraber başladığımız dostlarla da yollar ayrıldı bir bir..."

Otuzbeşten sonra, cenaze namazları için cami avlularına yapılan ziyaretler sıklaşıyordu..

Belki de Cahit Sıtkı, "ölüm duygusuyla" fazla haşır-neşirdi.. Belki çok takmıştı kafasına.. Hissettiği gibi "erken" de gitti zaten..

Lakin, yalnızca o muydu o yıllarda böyle düşünen?

Büsbütün kökleri kurumasa da, erkenden dökülüyordu yaprakları bütün çınar ağaçlarının..

Ölüm kapıya da dayanmasa da hemen; gençliğe veda mektupları yazılmaya başlanıyordu tez elden..

****

Artık ne ağustosun yarısı yaz, yarısı kış; ne de otuzbeş yaş yolun yarısı ediyor!

Şimdi doğada ve insanda "anti-aging" çağıdır..

Ve doğadan da "ders" almanın zamanıdır..

Kimileri hani şu meşhur "anti-aging" yöntemleriyle "yazılı-yazısız" ömürlerini; "ölümsüzlük" iksirini ararcasına ve "umarsızca" uzatmaya çalışırken, birkaç ay sonra "tabiat"ın harikulade görüntüsüne bakıp düşünmelidir kendi kendine

Yaz uzadı ama sonbahar yine de geldi işte..

Kurudu ağaçların gövdesi, öldü börtü-böcek..

Lakin yine de güzel kızılın binbir rengiyle donanmış bu "kimliği meçhul ressam"ın sahipsiz resmi!

Sonuçta..

Kaçış yok yani.. Her şey ve herkes fani..

Aslolan..

İkinci yarıyı "mutluluğun resmi"ni yaparak ve "yaşlanmadan yaşayarak" tamamlamaktır. "Anti-aging" de o zaman "mana"sını bulacaktır..

Nereye kadar giderse artık!

****

Birileri ne çok kızmıştı hani şu meşhur mezarlığın kapısındaki yazıya

"Her canlı ölümü tadacaktır!" diyordu galiba..

Niye alındılar ki?

"Her insan" demiyordu ki yalnızca.. Her "canlı" diyordu işte..

Öteki canlıların "can"ı yok muydu ki seslerini çıkarmadılar?

Aslında..

Onlar bugünlerde tadını çıkarıyorlar uzayan yazın..

Bence siz de aynısını yapın..

Ötesini de fazlaca takmayın!


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır