kapat
20.08.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

HINCAL ULUÇ


Açık havada doğal klima..

Düşünebiliyor musunuz, ben, Bodrum'da sokağa ancak gece onda çıkabilen Hıncal, Çeşme'de öğlen onikiden üçe kadar, yani güneş tam tepemizdeyken dolaştım.. Saatlerce..

Neden?..

Çünkü Allah Çeşme'yi özenmiş de yaratmış.. Oraya bir doğal klima vermiş.. Püfür püfür.. Gündüz rahatsınız.. Gece üşüyorsunuz hatta..

80'li yıllarda Ahmet San, dünyanın en güzel festivallerini Işık Biren Amiral'in desteğinde yaparken, Mustafa Hocamla en az 10 gün geçirmeyi adet etmiştim, her yıl Çeşme'de..

Benim tatilimde güneşin altında yatıp kavrulmak yoktur. Güneşi de sevmem, denizi de.. Beni eğlendirecek sosyal ve sportif aktiviteler olmalı ki, tatil olsun, kafam dinlensin.. Tatil kafa dinlenmesidir. Vücudun dinlenmesi için sekiz saatlik uyku yeter, bilimsel olarak.

Çeşme'de dünyaca ünlü vedetler, gruplar konserler verirdi. Ahmet San bu ülkenin ilk ve hala benzeri olmayan diskosunu burada açmıştı. Unutulmaz günler, geceler yaşardık.

Sonra Halkçı, Sosyal Demokrat Belediyeler geldi. Festivalleri burjuva eğlencesi ilan edip yasakladılar. O harika diskoyu, tam ortasından yol geçirip imha ettiler. Çeşme'yi durdurdular..

Bunca zaman kaybedildi.. Ama önlemeye güçleri yetmedi.. Allahın "Tatil" için dünyada yarattığı cennet istemeseler de patladı.. Ve sonunda Bodrum'a fark attı..

Çeşme şimdi 24 saat yaşıyor.. Bodrum'dan çok daha dengeli ama Bodrum'dan çok daha keyifli yaşıyor. Deniz imkanları olağanüstü. Dünyanın en güzel sörf koylarından biri burada.. Denizin neredeyse içinde termaller, ılıcalar burada.. Birbirinden harika beach kulüpler burda.. Ve de geceler nasıl dolu dolu.. Çeşme'ye yaklaşırken yol kenarında ilanları görüyorsunuz.

30 yıl önce yaz geldi mi, tüm Türkiye'nin starları Fuar'a taşınırdı. Onu da öldürdüler ya.. Burjuvalar Fuar'ı eğlence merkezi haline getirmişler. Oysa Fuar ekonomik bir olaymış.. Sevsinler.. Koca CHP niye battı sanırsınız?.

Fuar şimdi Çeşme'de.. Kimi ararsanız orada.. Ama kimi ararsanız.

Bir restoranlar.. Bir kulüpler.. Bir diskolar.. Yediden yetmişe tüm gençlik orada..

Çeşme yaşıyor.. Püfür püfür yaşıyor..

Gittim.. Altın Yunus'ta kaldım beş gün.. Beş harika gün geçirdim.. Doyamadım.. Paris dönüşü bilgisayarımı alıp gideceğim. Oradan yazacağım bu kez ve bir beş gün daha kalacağım..

Tadı damağımda kaldı çünkü..

Yarın benim aslında spor günüm.. Ama bu harika Çeşme'yi yazmak için sporu kaldırdım. Perşembe ve cuma da Çeşme'yi yazıp Paris'e uçacağım.. Hemen yazmalıyım ki, tatilin son haftaları.. Belki, karar değiştirir, bu dünyalar güzeli tatil beldesinde bir iki gün geçirirsiniz.. Dönüşte yazmaya bıraksam geç kalır, yazık olur..

BİR TAVSİYE

7 milyon dolarlık adam!..
Yooo.. Bir bilim kurgu kitabından ya da milyon dolarlarla oynayan bir yöneticinin biyografisinden söz etmeyeceğim!..

Ülkesine hizmet etmek için çırpınan, ateş hattında ve adeta kelle koltukta mücadele eden, bunun karşılığında siyasetin kirli dişlileri arasındaki iktidar kavgalarının kurbanı olan bir bürokratın acı öyküsünü anlatan bir kitabı tanıtacağım!.

Dünün ve bugünün devlet yönetiminde büyük sorumluluklar yüklenen yüz elliye yakın bürokratın, adalet önüne çıkarılmasının hazırlıklarının yapıldığı bugünlerde, hem onları adalet önüne göndermeye hazırlanan siyasetçilere, hem de karar verecek olan adalet dağıtıcılarına etkili mesajlar taşıyan bir kitabı ve "Tarihe Havale Edilen Adli Hata" adlı kitabın kahramanını anlatacağım!..

Türkiye'de adli bir hataya kurban gittiğine inandığı ve onun inandığına birçok üst düzey hukukçunun da inandığını gördüğü için, adli hatayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne götüren bu bürokratın adı; M. Kemal Işık!..

Süleyman Demirel'in Tüpraş Genel Müdürü yaptığı ve her türlü teşekküre layık gördüğü ama Tansu Çiller'in, Başbakanlık Teftiş Kurulu'nun herhangi bir işlem yapılmasına gerek bulunmadığı yönündeki raporuna rağmen mahkeme önüne yolladığı Kemal Işık!..

Bilirkişi raporlarının "Sorumluluğu ve ilişkisi yoktur" şeklindeki görüşlerine ve devletin uğradığı zararın, zarara uğratan kuruluşlar tarafından peyderpey karşılanmasına rağmen önce 24 milyon dolara, sonra da Yargıtay'ın insafa gelip indirdiği 7 milyon dolarlık tazminata mahkum olan ama neden mahkum edildiğini hala anlamamış olarak adli hatanın kitabını yazan ve de AİHM'ne başvuran Kemal Işık!..

Kemal Işık'ı, 1970'li yılların ikinci yarısında kanlı ve karanlık terör günlerinde tayin edildiği İzmir Aliağa Rafinerisi Müdürlüğü'ne geldiği günlerde tanıdım.. Ülkesi için ölüm tehditleri altında görev yaptı ve rafineriyi terör bataklığına saplanmaktan kurtardı!.

Çeyrek asır sonra, dürüst, mert ve cesur bu Anadolu insanını, siyasetin ne hale getirdiğini görmek ve yaşamak beni çok üzdü; üst üste geçirilen by-pass'lar dahil 3-4 ameliyat, şeker, hiper troid, yüksek tansiyon ve her gün alınan bir avuç ilaç ile hala ayakta dimdik durmasını bilen, kahkahalar atabilen ve eğilmeyen bir adamdı Kemal Işık ve bana "Türkiye'ye karşı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmek aklımın ucundan bile geçmezdi ama beni mecbur ettiler" derken çok üzgündü!.

Çocuklarına miras bırakacağı adını, adli bir hata ile gölgelenen adını temize çıkarmakta kararlıydı!.

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı M.Siret Atalay "...Genel Müdürün kendisine düşen özeni gösterdiği herhangi bir kusurunun olmadığı açıkça ortadadır. Bütün bu nedenlerle tazminattan sorumlu tutulmaması gerekir. Buna rağmen mahkemece verilen kararın bir bölümünün Yargıtay'ca da onanması eski bir hakim olarak beni tatmin etmemiştir" diyordu!.

İçlerinde yakından tanıdığım çok temiz, dürüst ve vatansever insanların bulunduğu yeni 150 bürokratın yargı önüne gönderileceği bugünlerde, bu kitabı okumayı herkese öneririm!.

Öncelikle de milletvekillerine, hakimlere ve de gazetecilere!..

ocaluluc@beko.net

Gazete!..
Mehmet Barlas ince ince dokundurmaya devam ediyor.. Dün de "Bakarsınız bir gün de halk medyanın sorunlarını dinlemeye karar verir. Belki buna daha fazla ihtiyaç vardır" demiş.

Ben Mehmet kadar ince yazamıyorum. Kelimelerim daha kalın..

Benim canım artık gazete okumak istemiyor. Hatta içimde yazmaya karşı eski coşku da kalmadı..

Halit Ağabeyim!..
Bodrum Rotary, tatilini 30 yıldır Bodrum'da geçiren Halit Ağabeyime (Kıvanç) onur ödülü vermiş. Resimde dört kişi var, üçü Halit Ağabeyimden genç. Ama en yakışıklı gene benim ağabeyim. Kıskananlar çatlasın..

Nice 30 yıllara sevgili ağabeyim.. Nice Bodrum tatillerine..

Ödülü ile sahneden inen Halit Ağabeyimin etrafını genç kızlar çevirmişler..

"Ah kızlar, ah" demiş, Halit Ağabey..

"Siz otuz yıl önce burada olacaktınız.."

"Bodrum Bodrum'ken mi" demiş, kızların en Asuman Krause'si..

"Hayır" demiş, ağabeyim.. "Halit, Halit'ken.."

Şaka mı?. Hangi şaka?.
Turİzm Bakanı Erkan Mumcu, Perge Antik kenti mezarlığındaki kazı çalışmalarını sürdüren Prof. Haluk Abbasoğlu'na "Sizin mesleğinizin ataları mezar hırsızları mı" demiş.. Hafiften bir kıyamet kopmuş medyada.. Sonunda "Şakaydı, makaydı"ya getirmişler..

Ne şakası..

Arkeoloji ilmi mezar hırsızlığından doğmuştur. Bu ilmin kurucusu olduğu söylenen Schliemann Truva'yı soyup soğana çeviren, mezarlardan çıkardığı hazineleri kaçıran ve bu sayede servet sahibi olan baş soyguncudur.

Arkeoloji ilmi Mısır'da gelişti. Geliştirenler, firavunlar başta eski Mısırlı zenginlerin servetleri ile gömüldüğünü öğrenen mezar soyguncularıdır. Mevcut her şeyi tahrip ederek, sadece altın için kazan ve yok eden bu adamları, açın arkeoloji tarihlerini kahraman gibi okursunuz..

Ya bugünkü arkeologlar.. Bunların hepsinin sütten çıkmış ak kaşık olduğunu iddia edenler varsa, gelsinler görüşelim..

SEVDİĞİM LAFLAR
Tarih üzerinde anlaşılmış masaldır.

Napolyon Bonaparte (1769- 1821)

TEBESSÜM
Fıkra Duygu Duysak'dan

Adam doktora gider

"Doktor Bey, galiba karımda işitme kaybı başladı. Ne yapabiliriz?"

Doktor

"Eve gittiğiniz zaman karınızın arkasında, biraz uzakta durun. Normal bir sesle ona sorun. Eğer sizi duymazsa biraz daha yaklaşın ve sorunuzu tekrarlayın. Hangi mesafede duyduğunu tespit edelim, ona göre bir tedavi uygularız."

Adam eve döner. Karısı mutfakta yemekle uğraşmaktadır.

Adam mutfağın kapısında durur ve normal bir sesle "Hayatım, ne yiyoruz bu akşam?" diye sorar.

Karısı cevap vermez.

Adam bir iki adım atar ve bir kez daha sorar

"Hayatım ne yiyoruz bu akşam?"

Karısı yine cevap vermez. Adam kadının dibine kadar gelir ve tekrarlar

"Hayatım, ne yiyoruz bu akşam?"

Karısı cevap verir

"Üçtür köfte diyorum ya!"

BİZİM DUVAR
Enflasyon sıfırın altında ama her nedense

pazar filelerinde hâlâ gol yiyoruz.

(Ünal Turgut)


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2003, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır