kapat
16.08.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

EMRE AKÖZ


'Sizi burada görmek ne güzel'

Perşembe günü Ürgüp'teydim. Ürgüp Belediyesi'nin düzenlediği karikatür yarışmasının ödül töreni vardı. Bu konuya daha sonra gireceğiz... Ben şimdi jüri başkanı, usta karikatürcü Semih Balcıoğlu'nun laf arasında değindiği bir noktadan bahsetmek istiyorum.

Balcıoğlu diyor ki "Tuhafıma giden, hatta bazen beni sinir eden klişe laflar var." Nedir bunlar?

Birincisi "Kendinize iyi bakın." Amerikan İngilizcesi'nden çeviri olan bu söz epeydir (yaklaşık 5 yıldır) kullanılıyor. Soğuk, bana da itici gelen bir laf... 'Soğuk' çünkü gerçek bir samimiyete gönderme yapmıyor. Plastik. Yapay. Ötekinin iyiliği, esenliği, sağlığı seni 'hakikaten' ilgilendirmiyor. 'Başının çaresine bak' demenin bir başka biçimi.

İkincisi "Size döneceğim." Bu da Batı dillerinden apartma. Daha çok 'aracı' konumundaki kişiler kullanıyor. Halkla ilişkiler sektöründe çalışanlar ya da sekreter gibi... Örneğin, "Müşteriyle konuşup sizi ararım" demek yerine "Müşteriyle konuşup size dönerim" diyorlar. 'Ararım'dan, 'dönerim'e geçmeye niye ihtiyaç duyuldu bilemiyorum. Bir 'jargon' yaratma çabası olduğunu sanıyorum. Kendi pozisyonunu güçlendirme, vazgeçilmez kılma; daha doğrusu 'öyleymiş gibi gösterme' amacını taşıyor.

Balcıoğlu'nun taktığı üçüncü klişe ise şöyle "Sizi burada görmek ne güzel." Ben buna dikkat etmemiştim. Bana karşı pek söylenmez; (yaşım ve statü icabı) herhalde o yüzden. Sahne gözümün önüne geliyor... Diyelim ki Balcıoğlu eşiyle birlikte bir serginin kokteyline gidiyor. Galerinin sahibi ağzı kulaklarında onların yanına yaklaşıyor ve "Aman efendim, sizi burada görmek ne güzel" diyor. Niye? Neden "Ooo, hoşgeldiniz, şeref verdiniz" filan demekle yetinmiyor. Çünkü Balcıoğlu saygın bir isim. Birçok tanıdığı var. Onlara bu sergiden söz edebilir. Bir bakıma 'reklamını' yapabilir. Yani bu sözde ben bir 'ellerini ovuşturma' havası seziyorum. Ama aynı anda bir 'uzaklık' da dile getiriliyor. Sık sık görüşülmediği belli. Hatta farklı alanlardan olmanın altı çiziliyor.

Kelimeler aslında aysberge benziyor. Açık, görünen, ortada olan anlamlarının ötesinde bir gerçekliğe sahipler. Ve o 'öteki gerçeklik' hiç de sıcak, samimi, dostça, sevgi dolu olmayabiliyor.

OGS cihazı; Dert üstüne dert
Geçenlerde Boğaz köprülerinden ve otoyol gişelerinden geçilirken kullanılan OGS cihazından söz etmiştik. Bu konuya değinmemize Erkan Çelebi'nin OGS pilleriyle ilgili, Hürriyet'teki haberi vesile olmuştu. Birçok okurumuz benzeri şikayetleri olduğunu belirtti. Bunlardan biri de endüstri mühendisi olduğunu belirten Can Çakıroğulları... Bakın neler diyor

****

Bu etiketlerin (OGS cihazı) içinde kullanılan pil çok yüksek kapasiteye sahip, Alcatel'in sahibi olduğu Fransız SAFT firması tarafından üretilen bir şarjsız lityum pildir (kapasitesi en iyi kalem pilin en az 10 katıdır) ve kolay kolay bitmesi söz konusu değildir. Geçen sene 6 kere kaçak geçiş yapıp 300.000.000 (yazı ile üçyüz milyon lira) ceza yedikten sonra içini açıp bu etiketi inceledim.

'Pilin bitmesi' sanılan problemin aslı, bu pilin yollardaki çukurlara dayanamayıp yerinden çıkması ve etiketin 'geçici' hafızasını kaybetmesi olarak tanımlanabilir. Halbuki SIM kartlardaki gibi kalıcı bir 'Flash' bellek kullanılsa idi, etiketteki pil yerinden çıksa dahi yerine lehimlemek ya da pil biterse yenisini takmak söz konusu olabilecekti. Yerinden çıkma sorununun esas çözümü ise bu pilin kutu içine sünger veya plastik kasanın yeniden dizaynı ile sıkı bir şekilde tutturulmasıdır.

Bunlar yapılmadığı ve bu basit etiketi ithal ettiğimiz için sadece bir kullanıcı olarak ben 2 yıl içinde 3'üncü etiketime geçen hafta transfer oldum. Önceki iki etiketin bozuk olduğunu tesbit için bir defa FSM köprüsüne ve bir defa İzmir Tahtakale'deki Karayolları şubesine uğradım. Oralardan aldığım 'kağıt parçalarını' Merter Ziraat Bankası'na getirip OGS'yi alırken o uzun süreci (yaklaşık yarım saat) tekrar yaşadım. Bu kadar zamanı normal gişelerden geçsem harcar mıydım bilemiyorum, fakat kesin olan bir şey bu etiketin Türkiye şartlarında test edilmeden kullanıma sürüldüğüdür.

Yazınızda belirttiğiniz şekilde, ya bu etiketlerin Türkiye'de servisi verilmelidir ya da yerli üreticilere ihale açılmalıdır. Bu yapılmazsa faturayı 10 dolarlık bir plastik kutu için 40-50 dolar bedel ödeyen ve bu şartlarda OGS kullanmayı caydırıcı bulan Türkiye otoyollarının kullanıcıları olarak biz ödemeye devam edeceğiz.

****

Okurumuz bunları söylüyor. Ben böyle teknik konulardan anlamam. Ancak bildiğim kadarıyla söyledikleri gayet makul geldi. Ayrıca şu nokta da apaçık Binlerce tüketici 'resmen' kazıklanıyor. 'Resmen' diyorum çünkü kazığı atan devlet!

Olması gerekeni bir daha özetleyelim

1)OGS cihazı ucuza satın alınmalı.

2)Her yerde satılmalı.

3)Tamir servisleri olmalı.

4)Daha gelişmiş bir teknoloji kullanılmalı.

İnadına aşık olmak
Geçen gün Demir Özlü'nün İş Bankası Yayınları'ndan çıkan 'Kentler, Kadınlar, Yazarlar' adlı deneme kitabını okudum. Kitapta ilginç ve önemli saptamalar, çeşitli yazarlardan alıntılar var. Bunlar içinde en çarpıcısı kitabın hemen başında yer alıyordu. İşte Demir Özlü'nün, Lermontov'un 'Zamanımızın Bir Kahramanı' adlı yapıtından yaptığı alıntı "Erkeğini paylaştığını sandığı kadını çileden çıkarmak için nelere başvurmaz kadınlar. Hiç unutmam, bir defasında, sırf başka bir kadına aşığım diye bir kadın aşık olmuştu bana."


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır