kapat
13.08.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

EMRE AKÖZ


İştah açan kitaplar

Her yazar tüm eserlerinin okurlarınca beğenilmesini, çok beğenilmesini, hem de eşit oranda çok beğenilmesini ister! Bu da normaldir. Ancak böyle okur pek azdır. Genellikle yazarın bazı kitaplarını daha fazla severiz.

Örneğin Selim İleri... Bugüne kadar birçok roman, öykü, anı ve deneme yazdı. Ben çoğunu okudum bunların. Yuvarlak hesap 25 yıldır takip ederim İleri'yi...

Şöyle bir bakıyorum da... Onun roman ve öykülerinden ziyade anılarını ve denemelerini seviyorum. Hele yemek üzerine olanları!

Aman! Sakın aç karnına okumayın. Öyle güzel anlatıyor ki, kitabı bir yana bırakıp soluğu mutfakta alabilirsiniz.

Hani ben Günaydın Extra'da, cuma günleri yeme içme mevzularına giriyorum ya... Ohooo, Selim İleri'nin bu konudaki yazıları yanında benimkiler çocuk karalaması gibi.

'Evimizin Tek Istakozu' ve 'Oburcuğun Edebiyat Kitabı'nı ağzımızın suyu aka aka okumuştuk. Şimdi yine benzeri bir kitapla çıkageldi 'Rüyamdaki Sofralar' (Doğan Kitap).

İleri'nin yazdıkları, yemeklerden ve içkilerden ibaret değil elbette. Bu anılarda biz Türkiye'nin son 50 yıldaki değişimine de şahit oluyoruz.

Örneğin 1950'lerde kendini iyice hissettirmeye başlayan Amerikan kültürü... Cihangir'de oturan Dr. Cemil Bey ile eşi Cemile Hanım'ı anlatıyor İleri. Dahiliye mütehassısı Dr. Cemil zamanla beslenme uzman kesilir. Ve her cümleye "En yeni Amerikan literatürüne göre..." diye başlar

En yeni Amerikan literatürüne göre konserveler çok tehlikelidir... En yeni Amerikan literatürüne göre taze sebzeyle birlikte unlu şeyler yenmemelidir... En yeni Amerikan literatürüne göre pırasalı, ıspanaklı ya da kabaklı börek yapmak yanlıştır. En yeni Amerikan literatürüne göre, patlıcan ancak püre şeklinde yenilmelidir... En yeni Amerikan literatürüne göre kereviz, domates ve salatalık gaz yapar... Velhasıl Dr. Cemil Bey'e kalsa insan pek az şey yiyip sofradan kalkacaktır.

Selim İleri kitabın bu bölümünü şöyle bitiriyor

"Kırmızı ete, hatta tavuğa, balığa da itirazlar konduran Dr. Cemil ile Cemile Hanım'ın nasıl olup da şişmanladıkları, kimseler tarafından anlaşılmaz; bunun da en yeni Amerikan literatürünce açıklanması gereken bir problem olduğu düşünülürdü."

Nikâhtan önce 'evlenmişlerdi'
Geçen gün mimar Metin Kaşo ve avukat Taner Köğenli ile sohbet ediyorduk. Söz döndü dolaştı Reyyan Uzuner ile Bilal Erdoğan'ın nikahına geldi. "Dikkat ettin mi, gençler salona ele ele girdi" dediler. Evet, gördüm dedim. "Peki ya Belediye Başkanı Gürtuna'nın sorusuna ve ona verilen cevaplara dikkat ettin mi?" O sahneyi kaçırdığımı belirttim. Anlattılar

Gürtuna, "... ile evlenmeyi kabul ettin mi" diye sordu. Gelin de, damat da "Ettim" cevabını verdi.

Gerçekten de nikah için alışılmış bir soru-cevap değildi. ".... ile evlenmeyi kabul ediyor musun" diye sorulur, taraflar da "Evet" ya da "Ediyorum" cevabını verir.

Kaşo ve Köğenli bu iki ayrıntıya bakarak şöyle düşünmüşler İslami kesimden insanlar evlenmeden önce el ele tutuşmazlar. Demek ki aslında salona girdiklerinde çoktan evlenmişlerdi. Yani dini nikah yapılmıştı. Gürtuna da bunu bildiği için soruyu "Ediyor musun" şeklinde değil, "Ettin mi" diye formüle etti.

İlginç bir ayrıntı ve makul bir yorum Bir olayın meydana gelişine bizzat şahit olmasanız dahi, böyle küçücük işaretler onun varlığının kanıtı olabilir.

Teraslar püfür püfür
Dün TRT'de yayımlanan 'Kent ve Yaşam' programında "tatile çıkmak ve İstanbul'da eğlence" üzerine kısa bir sohbet yaptık. Ne zamandır yazmak istediğim bir konuyu orada dile getirdim

Son birkaç yıldır minder modası vardı. Mekana uysa da, uymasa da işletmeciler sağa sola büyük minderler koyuyorlardı. Hatta bazı yerlerde sandalyeleri azaltarak bunu yapıyorlardı. Sosyeteden haberler veren dergilere baktığımızda, çok komik manzaralarla karşılaşıyorduk. 60 yaşlarındaki bilmem kim hanım, bir eline yemek tabağını, diğerine şarap kadehini almış... Mindere oturmuş. Eteği açılmış, her şeyi görünüyor Ben diyeyim selülitleri, siz deyin külotu... Bu faullü durumu hissettiği için de kameraya tedirgin bir şekilde bakıyor!

Neyse... Bu yıl ise 'terasa çıkma' modası var. Geçen yıllarda başlayan bu eğilim hız kazandı. Teraslar, çatılar doldu. İmkanlı ve elbette manzaralı damlar; bar, lokanta, kafe oldu.

Bu akımdan ben çok memnunum. Çünkü teraslar havadar; sıcak yaz geceleri püfür püfür esiyor. Manzarası değişik; yaşadığın kente yukarıdan bakıyorsun. Bilmiyorum ama müzik de çevreyi daha az rahatsız ediyor olabilir.

DAUM İÇİN BİR ÖLÇÜT
F.Bahçe'nİn hocası Daum'u değerlendirirken, bundan sonra (ve tabii mevcut kadroyu göz önüne alarak) bir tek şeye bakarım Tuncay'ı nasıl oynatıyor? Raşit Çetiner bu 'tay'dan faydalandı. Tuncay, Federasyon Kupası'nda Şenol Güneş'in en büyük silahı oldu. Karşılaştırma yapabilmemiz için önümüzde serbest oynatıldığından, İspanya gibi zorlu bir ligte yıldızlaşan Nihat Kahveci örneği de var. Lorant ve Oğuz Çetin, sağ ya da sol kulvara hapsederek Tuncay'ın randımanını düşürmüştü. Şimdi sıra Daum'da Dahi mi, deli mi; göreceğiz.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır