kapat
13.08.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

ALİ KIRCA


İçinden İstanbul geçen deniz!

Bundan birkaç ay önce, Gülhane'deki bir etkinlik için benden bir sayfalık bir "İstanbul yazısı" istediklerinde aklıma ilk bu sözcükler düşmüştü..

El yazımla yazıp verdim.. (Öyle istiyorlardı çünkü..)

El yazısıyla ak kağıda not düşmenin belki daha "içten" olduğunu düşünüyorlardı.. Ben de öyle düşünüyordum.. İki yıl öncesine kadar ben de "tükenmez kalemle" yazıyordum yazılarımı..

Belki de o nedenle, o yılki yazılarım hala "tükenmezmiş" gibi geliyor bana..

Belki de bir önyargı, kimbilir?

Her neyse; el yazısıyla kaleme alınmış "İstanbul yazısı"nın başlığı buydu işte

İçinden İstanbul geçen deniz!

Herkesin çok iyi bildiği gibi, deyişin aslı tam tersiydi bu sözcüklerin..

Genelde "İçinden deniz geçen şehir" diye tarif ederlerdi İstanbul'u.. İstanbul için yazanlar da, İstanbul'a sevdalananlar da..

Oysa, kulağa hoş görünse de; bu sözcükler, bence İstanbul'dan çok denize vurgu yapıyor, İstanbul'dan çok denizi öne çıkarıyordu..

Oysa deniz her yerde varsa da, İstanbul her yerde yoktu..

Ve başka hiçbir denizin içinden İstanbul geçmiyordu..

****

Birçok konaklar, köşkler, malikaneler gördüm ki, içindekiler bedbaht ve mutsuzdular..

Şarkı boşuna söylenmemişti ki

"Neyleyim köşkü, neyleyim sarayı

İçinde salınan yar olmayınca!"

Konaklar, köşkler ve malikanelerinde mutlu ve "sevdalı" olamayanlar, kendilerine bu kez de işyerlerinde "saraycıklar" kuruyorlardı..

Yine olmuyordu..

Şirket üstüne şirket, dehşet üstüne dehşet.. (Her fazla şirket, kendi hayatlarının mülayim akışı üstüne dehşetin biberini saçmak demekti çünkü..) Ve biraz da başkalarının "başlarına basmak" fütursuzca; yükselmenin başka yolu da yoktu ki!

Bir de kaçmak yaşadıkları şehirlerden..

Gittikleri diyarlarda, "bodrum"larda, teraslarda ve hatta yatlarda filan "aynı" umarsız arayışlar..

Talihi ters dönüp te birbiri ardına "çöken"lerden söz etmiyorum, asla... Tam tersine çökenleri "bodrum"larında ve teraslarında "el an" seyran edenlerdir ki maksadım; ne çoktur onlardan.. İrili ufaklı; tüccarı, mühendisi, sanayicisi, şarkıcısı, kumarbazı, serbest meslek erbabı, reklamcısı, doktoru, aktörü, demircisi, "medyacı"sı kunduracısı ve kasabı!

Bir tek ortak yanları vardır sonuçta

Heyhat! İşleri tıkırındayken de hepsi yine mutsuz, yine bedbaht! Ve her şey, "her şeye rağmen" ne kadar iç daraltıcı, ne kadar bunaltıcı..

Ve o "hüzzam şarkı "Neyleyim köşkü, neyleyim sarayı.."

(Belki de hüzzam değildi o şarkı, ne bileyim; bana öyle gibi geldi..)

Sonuçta.. ahhh!

İçinden aşkın geçmediği "evler"de yaşayanlara acısın Allah!

****

İstanbul, bu yazının neresinde derseniz... İstanbul bu yazının her köşesinde..

Şu kavurucu sıcaklarda, Necef çöllerine "asker gitsin, gitmesin"diye tartışıp dururken herkes; aşkın ve insana dair her türlü "hissiyat"ın şarkısını çağırmak daha nahif bir teşebbüs gibi geldi bize..

Ve sual etmek bir de

Her şehirden deniz geçebilir; lakin, her denizden İstanbul geçer mi (ya da aşk)?

Ne demişti Ümit Yaşar

"İnsan bir kere sevmeye görsün, anladım

Nereye gidersen git, orada İstanbul.."

Sizin İstanbul'unuz nerelerde?

Ya da...

Hiç İstanbul geçiyor mu denizinizden?


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır