kapat
13.08.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

GREENCARD

İLKER SARIER


Düğünün analizi

Başbakan Erdoğan'ın oğlu evleniyor ya, sanırsınız kıyamet koptu.

Medya teyakkuza geçti.

Rant ortamını kaçırmak istemeyen zevat-ı muhterem ise davetiye telaşına kapıldı.

Bana da gelir mi acep?

Postacının yolları gözlenir oldu.

Davetiyesine kavuşanlar, koştular, 10 bin kişinin arasına tıkıştılar.

Maksat, görünmek!

"Adam yerine konma" sendromu!..

Hele hele basında bu kovalamacanın modası hiç geçmez.

İsmet Paşa tarafından "fevkalade müsaadeye mazhar" kalemler, bu imtiyazlarından nasıl pek mutlu oluyorlardı ise, bugün de devam ediyor aynı dürtüler.

Saray edebiyatçılığından beri devam eder bu gelenek.

Özal'ın "yatak odasına" kadar kabul edilmekle övünenleri, "Semra Hanım beni gecelikleriyle karşıladı" diye böbürlenenleri de gördü bu basın...

Bu dürtüler galiba insanın doğasında var.

"Adam yerine konulmaktan" hoşlanıyor insanoğlu...

Adem Baba'mız da, Havva Ana'nın basit bir pohpohlaması ile hart diye ısırmadı mı elmayı?

Yıllardır hangi yavelere el çırptığımıza bir bakın

Amerika Türkiye'siz yapamaz... Fransa bize adeta tapıyor... Helga, Türk erkeklerine bayılıyor, falan filan...

Aslını ararsanız, George Bush bize özgü politika yapmasını bilmiyor.

Beyaz Saray'ın bahçesine çıkıp, "Ortadoğu'daki en güçlü dostumuz, canımız ciğerimiz Türkiye olmasa, biz bir hiçiz" dese, o gazla aniden bir sevgi manyağı haline gelir de, bütün gücümüzle Kuzey Irak'tan dalıp Japonya'dan çıkmaz mıyız, söyleyin Allah aşkına...

Bizim ruhumuza işlemiş bu duygusallık.

Bana göre, Erdoğan'ın düzenlediği nikah töreni, "kalabalık" ama aslında "sade" bir törendi.

O sade töreni "muhteşem" hale sokan medyadır.

Projektörlerini "törene" çevirdiği için...

Tek tek gazeteciler ve yazarlar bakımından da, bu tören ya "çok önemli" bir etkinlik olarak algılandı ya da söylediğim gibi "sade bir tören" olarak algılandı.

VİP olmayı, VİP muamelesi görmeyi önemseyenler açısından, bittabii ki "davet edilmiş olmak" hayati bir meseleydi.

Bizim içinse, iki gencin nikahlandığı sade bir tören.

Bana davetiye gelmedi. Gelseydi de büyük ihtimalle gitmezdim.

Çünkü ağır biçimde sıkılırdım.

Resmi birleşimleri, gösteriye yönelik toplanmaları sevmiyorum. Beni daha ziyade çeken, az sayıda kişiyle samimi sohbet ortamlarıdır.

Ayrıca, bu kadar inatla sergilenen "muhafazakârlık" atmosferlerinin "boğucu"luğu da cabası, doğrusu o ya, biraz da sinir bozucu...

Genelkurmay resepsiyonunda da bulunamamıştım, aşırı "resmiyeti"ndan ötürü sıkılırım diye...

Bunlar benim kişisel tercihlerim.

"VİP" görünmekten, "VİP" zannedilmekten hoşlanmıyorum.

Konumları ve değerleri ile "VİP" duranları yadırgamıyorum ama "VİP" görünmeyi, bir "titr", bir "unvan" gibi algılayanlarla karıştırılmaktan da korkarım.

Ne yaparsınız ki hayat böyle, kimisi duygu ve değerlerin, kimisi de rantın peşinde ömür tüketiyor.

Çelimsiz omuzlarına yüklenen "izdiham"a rağmen, nikahtan yara almadan kurtulan iki gence mutluluklar diliyorum.

Baba ve annelerinin de mürüvvet sevinçlerini tebrik ediyorum.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
Sarı Sayfalar
GreenCard


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır