|
 |
|
Savaşa değil, maça...
İzmir Valisi Yusuf Ziya Göksu'ya sorduk Geçen yıl Denizli Valisi iken, futbol sahasındaki tel örgüleri kaldırma işini nasıl becermiştiniz?
"Hizmet içi eğitimle" dedi.
- Nasıl?
- Önce araştırma yaptık... Sonra, tansiyonu düşürmenin çarelerini aradık... Ve bu arada amigolarla konuştuk.
- Kim konuştu?
- Ben.
- Ne dediniz?
- Savaşa gider gibi maça gidilmez... Amigoları eğittik... Ardından seyircileri... Ve Denizli geçen sezon örnek il oldu.
****
İstanbul Valisi Muammer Güler de "aynı şeyleri" söyledi
- Savaşa gider gibi maça gidilmez... Birlikte maç seyredemeyen toplum, birlikte yaşayamaz... Türkiye artık bunu başarmaya mecbur... Stadyuma girmeyi beceremezsek, AB'ye nasıl gireceğiz?
****
Futbol "Serhat Hürkan'ın kitabına verdiği isimle (Ümit Yayıncılık-2000)" gerçekten bir "Yıkılmayan İmparatorluk."
Kitapta bir "olay" anlatılır.
Sene 1901.
Kadıköy'de birkaç genç, bir araya gelirler.
Reşat Danyal, Mehmet Ali, Kemani Nuri, Fahri, Nurettin, Hafız Mehmet, Hafız Mustafa, Emced, Mazhar, Şevki beyler.
Takım kurarlar.
İlk maçlarını Rum Elpis takımıyla yaparlar.
Ve 5-1 yenilirler.
Bu aynı zamanda son maçlarıdır.
Zira "müsaadesiz cemiyet teşkil ederek, kaleler kurup, karşılıklı top endahtı" suçundan, maçtan sonra tutuklanıp, "Zaptiye Nezareti'ne götürülürler."
"Kulüpleri" de kapatılır.
****
Futbol, yüz yıl önce de kitleleri heyecanlandırıyordu.
Bugün çok daha fazla heyecanlandırıyor.
Ve toplumun "en çok ilgi duyduğu alanlardan biri" halini alıyor.
İstanbul Valisi'nin söylediği gibi
- 32 yıllık idarecilik hayatımda şunu gördüm... Türk insanı, iki konuyu çok iyi bildiğini düşünüyor... Siyaset ve futbol.
****
Muammer Güler
- Tel örgüler elbette kalkacak... Ama önce kafalarımızdaki, kalplerimizdeki tel örgüleri kaldıralım... Birlikte maç izlemekten zevk alalım.
Vali Bey "yine 32 yıllık deneyimi ile" şunları söyledi
- Yasaklar, olumsuzluğu tetikliyor... Tel örgü, kafalardaki olumsuz devreleri tamamlayan bir nevi iletken oluyor.
****
- Vali Bey... Süper Lig başlarken... Hangi önlemleri aldınız?
Muammer Güler "uzun konuştu."
Sözlerinden "birkaç başlık" çıkaracak olursak...
* Misafir takım rahatça seyircisini getirecek... Tam bir rekabet ortamı olacak... Marifet seyirci almamak değil, iki takımın seyircisini, tel örgüsüz bir arada tutmak.
* Tabii, misafir seyircinin bulunduğu bölümde, fiziki önlem alacağız.
* Stadyumda nezaret odası ve polis değerlendirme odası bulunacak.
* Görüntü sistemi kuruldu... Maçı adam gibi seyretmeyen tespit edilecek... Artık şunu yapalım... Adam gibi seyretmeyeni bir daha maça sokmayalım... Magandanın, maçta işi yok.
****
Sayın Donat.
Bir grup amigo var.
Bunlar 90 dakikanın 7-8 dakikasında maçı izliyorlar.
Geri kalan sürede, oyuna sırtlarını dönüyorlar... Seyirciyi tahrik ediyorlar.
Bunlar kulüp yönetimlerini baskı altında tutmaya çalışan, farklı beklentileri olan insanlar.
Ne olur bu kesimle kimse ilişkiye girmesin.
****
Perşembe, saat 15.00.
"Konuyu" İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu ile de konuştuk.
İşte söyledikleri
- Herkese görev düşüyor... Valiye, emniyete, kulüp yönetimine, hakeme, futbolcuya, seyirciye, medyaya... Herkes görevini hakkıyla yerine getirsin ve Türkiye güzel bir futbol sezonu geçirsin... İleride bir şeyin daha gündeme gelmesi şart Artık stadyumlarda polis değil de, özel güvenlik örgütleri görev yapsın... Avrupa'da olduğu gibi.
****
Yeni sezon hayırlı olsun.
Haydi "savaşa değil, maça..."
Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya
tıklayın
|
|
|
|
