kapat
28.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

ASLI AYDINTAŞBAŞ


Farklı bakışlar

Abdullah Gül'ün Washington gezisindeki ilginç anlardan biri, Gül ve Colin Powell'ın öğlen yemeği yedikten sonra Amerikan Dışişleri Bakanlığı'nın önündeki mikrofonlara gelip düzenledikleri minik basın toplantısıydı. Adet gereği önce iki lider de birer açılış konuşması yaptı. Kırmızı bir kordonun arkasındaki gazeteciler, her zaman oldugu gibi bağrışarak sorularını duyurmaya çalışıyordu. Powell'ın söz verdiği ilk gazeteci, Liberya'ya asker gönderilmesi konusunda bir soru sordu. Ardından Hamas ve barış süreciyle ilgili sorular geldi. Türk heyetindekiler kıkırdamaya başladı. Yani ortada asker gönderilmesi, tezkere gibi hayati konular varken, Liberya da nereden çıkmıştı.

"Türkiye'ye muhtaçlar"
Daha sonra olayı tartıştığım bir Türk diplomat, bu sahneyi Amerikan hükümetinin dış politika gündeminde ne kadar sıkıştığı şeklinde yorumlayarak adeta "Türkiye'ye muhtaçlar"ı ima ediyordu. Oysa ben, tam tersine o tabloyu Türkiye ve Türkiye'nin Irak'a katılımının ABD dış politika gündeminde ne kadar gerilediği şeklinde yorumladım. Türkiye, artık Amerikan dış politika gündeminin en önemli maddelerinden değil. Belki de o yüzdendir ki Gül'ün gezisiyle ilgili Washington Post'ta bir makale dışında pek bir şey çıkmadı Amerikan basınında.

Bu, genel tablo. Yine de Gül'ün gezisi, birçok anlamda başarılıydı. Süleymaniye meselesi "kapanmış" kabul edildi. Dışişleri Bakanı, insan ilişkilerindeki başarısı sayesinde karşısındakilerle iyi diyalog kurdu. Rumsfeld, Cheney ve diğer Amerikan hükümet yetkilileri, iki ülkede de yaşanan onca gerilim ve hayal kırıklığına rağmen, bir yetkiliye göre "şeker gibi tatlı" konuştular Gül'le.

Türkiye'nin Bağdat ve kuzeyine asker göndermesi konusu ister istemez gezinin en önemli (ama Amerikalılar tarafından en az telaffuz edilen) gündem maddesiydi. Bu konuda ABD'nin tavrı net İstiyor. Amerikan askeri yerine Türk askeri ölsün diye değil, böyle bir katılım uluslararası camia ve Amerikan iç politikasındaki siyasi sembolizmi nedeniyle. Ve Türk askeri, diğer söz konusu birliklerden daha güvenilir olduğu için.

Müzakere başladı
Buna karşın, Amerikalı yetkililer ısrarla "Türk askerini istiyoruz ama muhtaç değiliz. 1 Mart öncesi benzeri uzun bir müzakere sürecine yanaşmayız" diyorlar. Kuşkusuz Türkiye'nin asker gönderme karşılığında Irak'ta Amerikan tarafından alabileceği tavizler var. Bu müzakere ister istemez başladı. Ama Ankara'nın kendi elinin gücünü iyi bilmesi gerekiyor. Bana öyle geldi ki, Ankara'da bir kesim, Türkiye'nin 1 Mart'ta tüm ciddi kozlarını kaybettiğini kabul etmek istemiyor.

Türkiye tabii ki asker gönderme karşılığında Irak'ta söz sahibi olacak duruma gelebilir. Ama Ankara'nin eli, "Bremer'in yardımcısı Türk olsun", "Irak'taki yeni anayasal düzen bizim istemediğimiz biçimde düzenlensin", "Kürtler silahsızlandırılsın" gibi koşulları dayatacak kadar kuvvetli değil. Hatta askerlerin kimin komutasında olacağı konusunda bile kamuoyunu tatmin edecek bir formül geliştirilmesi kolay gözükmüyor.

Bu kısıtlı koşullar çerçevesine Ankara, tam olarak Irak'ta ne isteyeceğinin analizini iyi yapmalı. Mesele Irak denklemine girebilmekse, talepler ivedi ve gerçekçi olmak zorunda.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Sarı Sayfalar


Sizinkiler
TEMA

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır