kapat
06.07.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

'Devletin' gerçeği ile 'piyasanın' gerçeği

Birkaç gün önce İstanbul'da Karadenizliler Gecesi vardı. Eski Bakan'lardan Mehmet Ali Yılmaz, Başbakan'la aynı masadaydı.... Yanyana oturuyorlardı.

Yemekte bir ara Mehmet Ali Yılmaz sordu

- Sayın Başbakan... Nasıl gidiyor?

Başbakan soruya soruyla yanıt verdi

- Mehmet Ali bey, siz nasıl görüyorsunuz?

- Sayın Başbakan... Resmi rakamlara ve Ankara'nın açıklamalarına göre enflasyon düşüyor.

- Doğru... Enflasyon iniyor Mehmet Ali bey.

- Siz iniyor diyorsunuz... Fakat piyasada hergün, herşeye zam geliyor... Bu bir çelişki değil mi Sayın Başbakan?

- Mehmet Ali bey, iyi olacak... Arkadaşlarla uyum içinde çalışıyoruz... Koşuyoruz... Verdiğimiz bütün sözleri yerine getireceğiz... Bunu da herkes görecek.

***

Mehmet Ali Yılmaz'la konuştuk.

Resmi açıklamalar ve piyasa gerçeği arasındaki çelişkiyi sorduk.

Yılmaz'ın yanıtı

- Ben müteahhitim... Demiri geçen ay 467 bine alıyordum, şimdi 537 bine alıyorum... Hani enflasyon iniyordu... Nerede?

***

- Mehmet Ali bey... Demirden başka örneğiniz var mı?

- İnşaat sektörünün, yüzlerce sektörle bağlantısı var... Kablo, çimento, seramik, asansör, boya, doğrama, ampul, cam... Yavuz bey bunlardan birinde fiyatın gerilediğini duydunuz mu?.. Hepsine sürekli zam, zam, zam... Hani enflasyon düşüyordu.

***

Mehmet Ali Yılmaz

- Tabii semt pazarında domatesin, soğanın, karpuzun fiyatı düşüyorsa... Ve enflasyon hesabı da kavuna, patatese göre yapılıyorsa... Orasını bilemem.

***

- Mehmet Ali bey... Başbakan'a bunları da söylediniz mi?

- Hayır... O kadar ayrıntıya girmedik... Yemekte, bir nezaket konuşmasıydı... Ama bazı gerçekleri de hemşehri olarak söylemek görevimiz.

- Mesela?

- Mesela, büyüme konusu... Resmi göstergelere göre, Türkiye büyüme sürecine girdi... Önemli oranda büyüyor... Ama gerçek farklı.

- Sizce büyümüyor mu?

- Yavuz bey, eğer Türkiye gerçekten büyüyorsa, bizim firmalara başvuran işsizlerin sayısı neden azalmıyor?.. İşsizlik katlanarak büyürken, ben resmi göstergeye nasıl inanırım?

***

Sahi, kime inanalım?

Resmi açıklamalara mı?

Yoksa Mehmet Ali Yılmaz'a mı?

En iyisi, yarından tezi yok, çarşıyı, pazarı, perakendeciyi, toptancıyı dolaşmak.

Yarının Büyükelçileri neler sordular?
Cuma, öğle sonunu Dışişleri'nde geçirdik. Eğitim Merkezi'nde.

Merkezde aday meslek memurlarına hizmet içi eğitim veriliyor.

Altı ay süren bir eğitim.

Değişik üniversitelerden Türk ve yabancı bilim adamları geliyor.

Emekli veya görevde olan büyükelçiler geliyor.

Bazen bir eski Bakan (örneğin Hikmet Çetin) geliyor.

Mükemmel bir uygulama.

KIBRIS'TAN GAP'A KADAR
Dersler hep Dışişleri'nde olmuyor.

Sık, sık dışarı da çıkılıyor.

Örneğin...

Genelkurmay'a gidiliyor.

Harp Akademileri'ne...

Kıbrıs'a...

GAP'a...

Merkez Bankası'na...

Hazine'ye...

TOBB'a.

KONU ÇOK
Birgün bir uzman, Osmanlı ve Türkiye'de Ermeni Sorunu'nu anlatıyor. (Prof. Dr. Baskın Oran.)

Birgün bir başka uzman Türkiye'nin Ekonomik Durumu'nu. (Prof. Dr. Bilsay Kuruç)

"Okulda" Uluslararası Terörizm "dersi" de var.

Protokol dersi de.

Başka dersler de.

Örneğin

Bu hafta Kavaklıdere Şarapları'ndan Eyüp Demirel, "Şarap Kültürü" üzerinde konuşacak.

DENİZ UZMEN
Dışişleri Eğitim Merkezi Başkanı Büyükelçi Deniz Uzmen "geçen yıl" rica etmişti

- 2003'te bir öğle sonunu bize ayıracaksınız.

Tarih bile belirlemişti

- 16 Mayıs.

O tarihte yurt dışındaydık.

Ve yeni bir tarihte anlaştık

- 4 Temmuz... Öğleden sonra 14.15 ile 17.15 arası.

ATEŞ GİBİ
Hizmet içi eğitim programının uygulandığı "salona... Sınıfa" girdik.

36 aday meslek memuru vardı.

2 de hukuk müşaviri.

"Kadın, erkek oranı" yarı yarıyaydı.

İyi okullarda okumuşlar.

İyi dereceyle mezun olmuşlar.

Dışişleri'ne girebilmek için yazılı sınavı kazanmışlar. Mülakatı aşmışlar.

Yabancı dil biliyorlar.

Bunlar yarının büyükelçileri.

Pırıl, pırıl gençler.

Ateş gibiler.

SÖYLEM
Uzun, uzun konuştuk.

İletişim patlamasından...

Medyanın artık dış politikada bir eylem aracı haline geldiğinden...

Medya ayağı noksan olan diplomasinin, başarı şansının azalacağından...

Türkiye'nin, anlatım-tanıtım özürlü bir ülke görüntüsü verdiğinden bahsettik.

Türk büyükelçileri, görev yaptıkları ülkenin TV'lerine çıkmalı.

Gazetelerine, dergilerine yazı yazmalı.

Ve içlerinde "Bakan ne der?.. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'na göre suç mu işliyorum" endişesi olmamalı.

Ankara "böyle görevlere getirdiği insanlara" inisiyatif tanımalı.

Bunları anlattık. Eğitim dedik.

Araştırma dedik.

Ve sonra da...

Sorularını bekledik.

VE SORULAR
Bazı toplantılarda, soru sormak için söz alan kişi nutuk çekmeye başlar.

Dışişleri'nde böyle birşey olmadı.

Ayrıca...

Sorular kısaydı.

Soru soranın "üslubu... Türkçesi... Sorduğu konuya hakimiyeti" mükemmeldi.

Ve bizim için en ilginç olanı ise...

On sorudan sekizi "medyadaki kavgalara... Gazete ve TV sahiplerinin diğer işlerine... Medyanın siyasetle çıkar ilişkilerine" dairdi.

Bu bağlamda "Türk medyası tam bağımsız mıdır" diye soran da oldu.

"Devletle çıkar ilişkileri içindeki medya, yolsuzlukların üzerine yeterince gidebilir mi" diye soran da.

SÜREÇ
Her soruya yanıt verdik.

Ama evrensel doğruları öne çıkararak.

Ve güncel gerilimleri... Sürtüşmeleri kaşımayarak.

Özetle, söylediğimiz şu oldu

- Siyaset-Medya... Siyaset-Para... Siyaset-Din... Siyaset-Asker ilişkileri yerli yerine oturmadıkça, ne sağlıklı demokrasiden söz edilebilir ve ne de bugün yaşanan sorunlar çözülebilir... Şu anda böyle bir süreçteyiz.

SON SORU
Saat 17.15.

Artık veda zamanı.

Yarının büyüklerine başarılar dileyerek ayrıldık.

Ama o "son" anda bile bize sorulan sorular aynıydı

- Medya... Kavga... Çıkar ilişkileri... Saygınlık...


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır