kapat
26.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

MEHMET BARLAS


Acaba bizi 'tavla mantığı' mı yanıltıyor?

'Kim 500 Milyar İster' yarışmasına katılan Fırat Zengin, son soruyu doğru cevaplasa, 250 milyar lira kazanacak.

Yanlış cevap veriyor ve 16 milyar liraya razı olmak durumunda kalıp, yarışmadan eleniyor.

O anda, "Yarışmadan çekiliyorum. Bu soruyu cevaplamayacağım" dese, 125 milyar lira almayı hak etmiş durumda.

Sade insanların değil, toplumların da hayatında, böyle kararlar vardır.

Yüzer yüzer, bir noktaya gelirsiniz.

Yeni bir kararla, ya elde ettiklerinize sahip olursunuz.. Ya kazandıklarınızı katlarsınız. Ya da, kazançlarınız tümden gider elinizden.

Bütün mesele, galiba biraz "Risk Hesabı" yapabilmeye bağlı.

Türk-Amerikan ilişkilerinin gelişimini düşünün mesela..

Müthiş bir dayanışmaya dönüşmüş Türk-Amerikan ittifakı..

Soğuk Savaş bitince, bu ittifakın öneminin azalacağı varsayılırken, tersi olmuş..

11 Eylül 2001'deki terörist saldırı, Amerika açısından Türkiye'ye daha değerli bir konum getirmiş..

O kadar ki, Avrupa Birliği'nin "Yeni Dünya Düzeni"ni anlamayan ülkelerine karşı, Türkiye'nin AB'ye girmesi için Amerika ağırlığını koymaya başlamış..

Sonuçta, coğrafyanız, aşırı biçimde değerlenmiş.

Bu çerçevede, Amerika'nın Irak'a askeri müdahale kararı aldığı günlere geliyorsunuz..

Bu noktada bir karar vermeniz gerekiyor.. Kendi konumunuzu, Amerika'nın kararlılığını, Saddam'ın direnme gücünü hesap edip, Amerika ile işbirliği yapacak veya yapmayacaksınız.

Sizi etkileyen düşünce odakları için, Saddam'ın durumu, Amerika'nın durumundan daha sağlam ve daha haklı.

Ayrıca, "Türkiye olmadan Amerika Irak'a müdahale edemez" diye bir de inancınız var.

Türkiye coğrafyasının, 11 Eylül terörist saldırısı sonunda değerlendiğini unutmuş gibisiniz.. Bu katma değerin, Amerika tarafından üretildiğini, adeta hatırlamıyorsunuz..

Amerikan ittifakının derinliği olmazsa, Türkiye'nin, İran, Suriye veya Ürdün gibi, herhangi bir Ortadoğu ülkesinden farkı kalmayacağını hesap edemiyorsunuz..

Sebep-sonuç ilişkilerini karıştırdığınız için, Türkiye'yi dünyanın merkezi ve "O olmazsa hiçbir şey olmaz ülke" şeklinde görüyorsunuz.

Ve Amerika'ya "Hayır" diyorsunuz, Irak harekatı başlarken.

Bir anda, o zamana kadar Türk-Amerikan ittifakından elde ettikleriniz, adeta sıfırlanıyor.

Her şeye yeniden başlamanız gerekiyor.

Havaalanlarınızı açıyorsunuz Amerikan askerlerine.. Dışişleri yetkilileriniz Washington'da kapı kapı dolaşıp, "Bu ittifakı yeniden nasıl canlandırırız"a cevap arıyor.

Bu durumda, coğrafyanızın gerçek değerinin, ancak o coğrafyayı kullanma biçiminizle anlaşılacağını anlamış olmanız gerekmez mi?

Ve önünüzde, coğrafyanıza değer katacak bir başka alternatif, "Avrupa Birliği Üyeliği"dir..

Ama hiç ders almamış gibi, Amerika ile ilişkilerinizde yaptığınız hatayı tekrarlıyorsunuz..

- Biz önemli ülkeyiz. Türkiye'nin katılması Avrupa'yı zenginleştirecek. Avrupa zaten bize muhtaç!.

Bu tür söylemlerle, Avrupa Birliği'nin şartlarına eksiksiz uymaya çalışmak yerine, Avrupa'nın Türkiye'nin şartlarını kabul etmesi için, kendinizce oyun kuruyorsunuz.

"Kopenhag Kriterleri"ne, paket paket yaklaşıp, sorunları hep daha sonraki paketlere erteliyorsunuz.

Kıbrıs konusunun, sade Avrupa için değil, Amerika için de artık kilit bir mesele haline geldiğini görmezden gelip, "KKTC'yi acaba kim tanır" benzeri arayışlara giriyorsunuz.

Acaba bizim düşünce sistemimizi, pek sevdiğimiz "tavla" oyunu mu bu hale getirdi?.

Hep yanlış oynayıp, marsın eşiğine gelmek ve hep düşeş gelmesini beklemek mi, bizim temel oyun teorimiz?

Sahi.. Şu Kuzey Irak'taki Kırmızı Çizgiler'i hatırlayan var mı?

ŞAKA

Savaşlar!..
2'nci Dünya Savaşı'ndan sonraki en kanlı savaş, Kongo Demokratik Cumhuriyeti'ndeki iç savaş olmuş. Bu savaşta, 3,3 milyon Kongolu ölmüş..

Herhalde Soğuk Savaş'tan sonraki en kansız savaş da bizde olmuştur.

TV kanalları arasındaki reyting savaşlarından söz etmek istiyoruz.

ÖNCELİKLER

Modernleşmek mi demokratikleşmek mi?.
NTV'deki "Gölge Kabine" programında konuk olan Abdullah Gül, İslam Ülkeleri Konferansı sırasında Tahran'da yaptığı çağrıyı hatırlattı..

Gül bu çağrısında, İslam Ülkeleri Konferansı'na üye ülkelerde, modernleşmeye ağırlık verilmesini hatırlatmıştı..

"Gölge Kabine" programında Gül, "İktidar olarak, Müslüman bir ülkenin de modern ve şeffaf olabileceğini göstermek istiyoruz" diyerek, AK Parti'nin hedefini hatırlattı..

Birkaç gündür bu konuyu işliyoruz.

İslam coğrafyasındaki ülkelerin temel sorunu, "Modernleşmek" değil "Demokratikleşmek"tir.

Her ülke ve her rejim, kendince modernleşiyor.. Suudi Arabistan'da kadınlar araç kullanamıyor ama, Suudi'lerin elinde çok modern araç ve gereçler var..

İslam, modernleşmenin engeli değildir.

İran'ın teokratik rejiminde, nükleer alanda çalışan bilginler yok mu sanki?

Saddam, modernist değil miydi?

Siyasetçiler, dinde reformu bırakıp, toplumu demokratikleştirebilirlerse, inananlar ve ruhban, zaten reformları yapıyor.

Türkiye'nin problemi, modernleşmek değil, demokratikleşmektir.

3'üncü Selim'den beri modernleşme süreci içindeyiz zaten.

Mesajlarınız için: mbarlas@sabah.com.tr


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, Bilgin Elektronik Yayıncılık ve İletişim A.Ş. - Tüm hakları saklıdır