kapat
26.06.2003
YAZARLAR
ATV
EKONOMİ


TÜRKİYE
DÜNYA
POLİTİKA
SPOR
MEDYA
SERİ İLANLAR
METEO
TRAFİK
ŞANS&OYUN
ACİL TEL

HINCAL ULUÇ


Gazetecilik de ölmüş, Galatasaraylılık da..

Pazartesi sabahı Sabah'ı okurken içim titredi..

Bir İstanbullu olarak önce.. Kentin çehresini değiştirecek bir projeydi bu.. Şişli'ye muhteşem bir park, İstanbul'a dünyalar kazandıracak bir kongre merkezi sistemi ve metroyu işler hale getirecek yerin altında yedi katlı otopark..

Sonra bir Galatasaraylı olarak..

Kulübün hem stad sorunu, hem de ne mükemmel bir çözüme ulaşıyor, ve de Galatasaray'a her yıl ortalama 25 milyon dolarlık bir gelir sağlanıyordu..

Galatasaray Olimpik Stad intiharından kurtulacak, kente çok yakın, E-5 ve TEM bağlantılı yeni stadı ve spor salonuna taşınana dek Ali Sami Yen'de oynayacaktı.

Mustafa Sarıgül, bir İstanbullu ve bir Galatasaraylı olarak, akıllara seza bir proje hazırlamıştı.

Ben saf, ben ahmak, ben geri zekalı Hıncal sandım ki, pazar günü yer yerinden oynayacak..

Ben hâlâ Türkiye'de yaşadığımı unutuyordum..

Aslında, hem de kendi özel haberi olmasına rağmen Sabah'ın haberi gizlemek, saklamak ve öldürmek için adeta elinden geleni yapmış olmasından işaret almış olmalıydım..

Pazar günü çalışan arkadaşların deneyim eksikliklerine verdim. Pazartesi günü tüm ekip işin başındaydı.. Sabah Spor Servisi Müdürü Altan dahil..

Artık haberi spor servisi ele alacak ve "Fikri takip"i onlar sürdürecekti..

Sürdürmediler.. Sabah Spor Servisi, Fener'in gecekondu stadı için yıllardır Allahın günü methiyeler düzen Sabah spor sayfaları ve yazarları bu olağanüstü projeyi yok saydılar..

Yahu çık ortaya "Deli saçması.. Mümkün değil" de.. De yahu.. Lanetle.. Bir şey de razıyım..

Yok..

Niye yok?..

Benim öğrendiğim tüm gazetecilik ilkelerine aykırı bir tutum.. Ya gazetecilik değişti, benim haberim yok.. Ya da genç arkadaşlar gazeteciliğin ruhunu da, temel kurallarını da unutmuşlar.. "Bilmiyorlar" demiyorum.. Çünkü bu servisi yönetenlere ben bildiğim her şeyi öğrettim, Gelişim Spor'da.

Galatasaraylı olarak üzüntüm daha da fazla..

Sarıgül'ün projesi bir peri masalı olacak kadar güzel.. Gökten bir sihirbaz inmiş, sopası ile omzunuza dokunmuş ve tüm sorunlar çözülmüş, etrafı güzellikler sarmış.. Aynen o..

Galatasaray camiasından çıt yok..

Kulübün başına gelmeden önce projeler oluşturan Özhan Canaydın, böyle bir proje ile nasıl ilgilenmez?.. Nasıl balıklama atlamaz?..

Bir tek şey geliyor aklıma.. Kıskandı.. Bu olağanüstü düşüncenin bir başkasından çıkmasını kıskandı.

Galatasaray'ı boş ver.. Çözümleri boş ver.. Yılda 25 milyon doları boş ver.. Yeter ki, kimsenin adı senin adının önüne geçmesin..

Bu mu Galatasaraylılık?.. Bu mu Sultani terbiyesi.. Bu mu Fair Play..

Fener'in fair play'i rüyasında bile görmemiş başkanını alkışla.. Sarıgül'e sırtını dön.. Yaşa be başkan..

Başta Doğan Hasol.. Galatasaray'ın mimarları var.. Nerdeler, niye seslerini çıkarmazlar..

Divan Heyeti.. Yıllanmış Galatasaraylılar.. Üzerinizde ölü toprağı mı var?.

Galatasaray tarihinin ve İstanbul'un en büyük projelerinden birini doğmadan öldürüyoruz..

Önce Sabah vurdu cepheden.. sonra da, hâlâ aklım almıyor, Galatasaray yönetimi ve camiası sırtından..

Etrafta bir değil, bin Brütüs var..

Sezar'ın düşme zamanı..

Beşiktaş Galatasaray'a hep beş basıyor!..
Serdar Bilgili "Cumartesi akşamı 100. Yıl balomuza bekliyorum" diye telefon edince, "Çok isterdim, ama o tarihte Paris'te olacağım" dedim.. "Milli Takım'ı izleyeceğim..

"Olma" dedi, Başkan.. "Bu yüz yılda bir gece.. Seni mutlak bekliyorum.."

Başta kavak yellerinin estiği günler.. Bir sevgilim var.. "Yarın gece buluşup sinemaya gidelim" dedi.. Ertesi sabah Paris'e uçuyorum, 3 gün için.. Kavak yelleri yıllarında Paris.. Hayali bile güzel.. Bir an düşünmedim "Tamam hayatım gideriz" demek için.. Bir an tereddüt etmedim..

"Yarın ben Paris'e gidiyorum, üç gün için.. Dönünce gideriz" desem ne olur ki?..

Olmaz.. Sevgi tercih, sevgi öncelik meselesidir. Paris'i daha çok seviyorsan, onu yeterince sevmiyorsun demektir.

Kavak yelleri Paris'i 3 günden ikiye indi. Hemen havayollarını aradım, uçak biletini sinema bileti ile değiştim..

O kızın haberi bile olmadı.. Olsaydı bu güzellikler olmazdı ki zaten..

Birden bunlar geldi aklıma..

Pazar gecesi Paris'te değil Beşiktaş'ın 100. Yıl balosunda idim..

Ben, Amerikan Başkanlarının katıldığı geceler dahil neler yaşadım, bu kadar güzel organize edilmiş, bu kadar görkemli bir gece görmedim.. Beşiktaş'la gurur duydum.. Fena halde de gıpta ettim..

Galatasaray, UEFA Şampiyonu olduğu, Galatasaray Avrupa'nın en büyük kupasını Real Madrid'i geçip kazandığı yıl böyle bir gece düzenlemeyi beceremedi.

Döndüm hatırladım..

Şifo Mehmet'in jübilesini.. Ben böyle bir jübile gördüğümü de hatırlamıyorum.. Şifo pırlanta bir insan.. Kardeşim yerindedir. Ama futbolda "Ulusal" düzeyde bile olamadı. Beşiktaş yıllanmış kaptanı için bir şov yaptı..

Oysa Hagi, Galatasaray'ı Avrupa'nın doruklarına taşıyanların başında gelen dünya çapında büyük, dünya çapında ünlü, efsane adam Hagi futbolu bıraktı, hâlâ jübilesi yok..

Önce jübile farkı..

Sonra o kutlama geceleri arasındaki uçurum..

Sahayı bilmem..

Ama saha dışında Beşiktaş, Galatasaray'a durmadan beş basıyor!..

Yalancının mumu!..
"Mustafa Denizli'nin arkasındayım.."

Denizli anında şutlandı.

"Lorant'ın arkasındayım.."

Lorant anında şutlandı.

"Oğuz Çetin'in arkasındayım.

Oğuz anında şutlandı.

"Kokain kullanmakla suçlanan birinin Fenerbahçe'nin başına getirileceğini yazabilmek bir gazetecilik ayıbıdır." Suçlanmayı geçin.. Saç tahlilleri kanıtladı. Adam mahkemede itiraf etti kokain kullandığını ve Fener'in başına geçti.. Şimdi bu durmadan "Sallayan" adam "Şubatta gidiyorum. İnanmıyorlar ama gidiyorum" diyor.. Her söylediğinin tersini yapan adama kim nasıl inansın ki.. Şubatta gider.. Şutlanırsa gider..

Ne olur korkma Şenol Hoca.. Ne olur korkma..
Yahu hemen atın.. Çabuk atın" diye bas bas bağırıyorum, bizim evin maç kalabalığı arasında.. Gol atmasını istediğim takım Brezilya..

Muzo "Yahu Hıncal ağbi" dedi, "Rakibin golü istenir mi?.."

"İstenir" dedim.. "Ne kadar erken atarlarsa, bize de o kadar vakit kalır. Brezilya gol atmadan biz normal oyuna geçmeyiz. Bunlar tek kaleye devam ederler, maazallah son dakikalarda yersek cevap veremez, yeniliriz.. Ben ne dedim sana maçtan önce.."

" 'Bize beraberlik yettiği için Şenol Hoca kalemizin önüne toplar herkesi, 0-0'a bağlamaya çalışır.. Golü son dakikada yersek gideriz' dedin.."

"Eee şimdi gördüğün ne?.."

Gördüğümüz aynen bu..

Bizim takım Majino hattı kurmuş.. İkinci Dünya Savaşı'nın delik deşik savunması.. 24 saat dayanmadı..

"Çanakkale geçilmez" yapsak, yapabilsek gider Şenol Hoca'nın elini öperim. Ama yapamıyoruz.. Biz savunma oynamayı bilemiyoruz.. Son dakikalarda kapanırken gol yemede üstümüze yok. İşte İsveç maçı.. İşte Kamerun maçı.. Kostarika maçınının son dakikasında Rüştü mucizeler yaratmasa bugün Dünya üçüncüsü Türkiye nerdeydi?..

Savunma futbolu önemli futboldur. Oynadın mı, rakibe fırsat vermezsin.. Hani bizimkiler sık sık şikayet eder ya.. "Kapalı savunmaları açamıyoruz.."

Bizim kapalı savunmalara bakın, dört yanı açık Nasrettin Hoca türbesi.. Yol geçen hanı.. Avrupa'nın üçüncü sınıf takımı Slovakya'ya kapalı savunma yaptık, yedi net pozisyon verdik..

Yahu olmuyor.. Kimse anlamıyor, anlatamıyorum.. Biz Dünya şampiyonlukları, Avrupa şampiyonluklarına layık bir yıldızlar topluluğuyuz.. Üstelik gidenlerin yerine daha iyilerin geleceğini de gösterdik.

Bu tesadüf, mesadüf değil..

Şenes Erzik, Ayhan Bermek ve Sepp Piontek ile başlayan bir tırmanışın son aşaması.. Bu üçlü iş başına geldiğinde Türkiye beşinci torbadan çıkıyordu, Dünya ve Avrupa kupaları elemelerinde, hepsi bizden iyi takımlarla oynamak zorunda kalıyorduk.. Önce sistem yerleşti. Sonra Fatih Terim ve onun A klasa gelen Ümit Takımı ile tırmanış başladı. Ardından Mustafa Denizli, Şenol Güneş'e, ikinci torbadan bir Türkiye bıraktı. İşler iyice kolaylamıştı. Dünya Kupası bizi birinci torbaya çıkardı. Şimdi Avrupa'nın en iyi sekiz takımından biriyiz..

1994'te ekilen ağaç, 2002'de en güzel meyvelerini vermeye başladı.

Şimdi durum şu..

Herkes bizden korkmalı. Herkes oyununu bize göre düzenlemeli.. Biz hala sanal gölgelerden korkup "Aman geri" taktikleri düşünmemeliyiz..

Kaldı ki.. İşte tabela.. İşte maçlar.. Biz savunma yapmayı da başaramıyoruz.

Türkiye Avrupa'nın sambacıları şimdi.. Hücumu en iyi yapıyor, iş savunmaya gelince dökülüyoruz.

İşte Brezilya maçı..

İbrahim ve Ergun'la, yani çift bekle tutmaya çalıştığımız sol kanat dökülüyor. Bu kanattan her akın gol pozisyonu getiriyor. İlk 20 dakikada skor 3-0, 4-0 olabilir, olmuyor.. Direkler var.. Genç Brezilyalılar'ın heyecanları, deneyimsizlikleri var..

Şenol Hoca, sol kanadın nasıl döküldüğünü de görmüyor.. (Sahanın en kötüsü Ergün ancak 70'te kenara alındı..)

Ve nihayet mucize.. Brezilya golü atıyor. Türkiye elenme zonuna giriyor ve Şenol Hoca korkunun ecele faydasının olmayacağını mecburen anlayıp, Okan'ı oyuna sokarak çift forvete ve hücum futboluna dönüyor. Dönünce de şaşırma sırası Brezilya'ya geliyor. Çünkü onlar da savunma özürlü bizim gibi.. İki atıyoruz.. İki daha atar, Brezilya'yı perişan ederiz..

Ama o kahrolası, yok olası korku, Şenol Hoca'nın yüreğini gene dağlıyor. O rezil Majino hattını 18 çizgisi üzerine diziyor, sekiz kişiyi geriye çekiyor ve oyunu Brezilya'nın en güçlü olduğu alanda oynamaya başlıyoruz. Brezilya'nın golü göstere göstere, bağıra bağıra, çan çala çala geliyor.. Görmeyen, duymayan, hissetmeyen tek adam Şenol Hoca.. Yüreği 195 attığı için, bunlar imkansız zaten. Allahtan, hem de ne Allahtan artık üçüncü golü yiyecek vakit yok.. Çünkü 2-2 de bize yettiği için Şenol Hoca kalan dakikalarla 11-0 taktiği ile oynayacak ve o golü de mutlak yiyeceğiz.

****

Ben doğruları "Dank" diye söyleyince, popülistler çıldırıyor ve bana saldırıyorlar.. Saldırsınlar.. Birileri benim ona buna taktığımı sanıyorlar.. Sansınlar..

Ben Türkiye'nin Dünya, Beşiktaş'ın Avrupa Şampiyonu gücünde olduğunu bildiğim için, altındaki minik zaferlerle tatmin olmuyor ve bu harika kadroları bu kadar korkak oynatarak, büyük zaferleri kaçıranların peşine düşüyorum.

Düşmeye de devam edeceğim. Böyle biline..

Türkiye- Brezilya maçınının tümünü, milli takımın tüm teknik heyeti ve meraklı köşe yazarları ile izlemeye hazırım.

Görürüz o zaman kim haklı?..

Hodri meydan!..

Eninde sonunda dört adam..
Sinan Engin'le baloda oturduk bir ara..

"Fatih Hocam telefon etti, 'Bizim talip olduklarımızla uğraşmayın.. Piyasa boşuna yükselmesin. Zararı hepimize' diye.. Temel'de haklı ama etrafta zaten dört futbolcu var, alınacak.. Nasıl uğraşmayalım.."

"Sen de haklısın" demek istedim Sinan'a ama.. Haklı değil..

Biz herkesin gördüğünü görüyoruz.. Gökdeniz'i, İbrahim Toraman'ı ilkokul çocukları da öğrendikten sonra, bizim futbol ustaları devreye giriyor.. Peki daha öncesi?..

Sporda önde giden ülkelerde "Scouting" denen bir sistem vardır.. İzcilik.. Bunlar yetenekleri, dünya tanımadan önce keşfederler ve kulüplere getirirler. Hem daha bol yetenek.. Hem de daha ucuz..

Volkan geçen yıl bedava gelecekti Galatasaray'a.. Bugün Milli Takım'ın değişmez adamı..

Tuncay, Fener'e üç otuz paraya gitti.. Bugün bütün dünyanın peşinde koştuğu bir yıldız..

Sinan kardeşim, Fatih Terim dostum..

Bu ülkede kaç Volkan, kaç Tuncay daha var, kimbilir hiç düşündünüz mü?.. Raşit Hoca bunları buluyor da siz niye bulamıyorsunuz?.

Pişen armutun ağza düşmesi kolay görünür.. Ama ağacın dibinde yığınla aç ağız olunca, sana düşmesi pek mümkün olmuyor..

Büyük takımların, geleceğin yıldızlarını keşfeden scoutları olmalı.. Tuncay için Galatasaray'a "Bundan bir şey olmaz" diye rapor yazanlar değil..

SPORUN VE YAŞAMIN ALTIN SÖZLERİ
Ben asla kaybedeceğimi düşünmedim.. Sonuncu adayı olduğum günlerde bile..

Ben hâlâ zafer konuşması hazırlıyorum.

H. Jackson Brown Jr.


Haberleri gazete sayfası görüntüsünde okumak için
SABAH e-Medya"ya tıklayın

<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
TEMA
Sarı Sayfalar


Sizinkiler
ArboMedia

Copyright © 2002, Bilgin Elektronik Yayıncılık ve İletişim A.Ş. - Tüm hakları saklıdır