
YAVUZ DONAT VİTRİNAdana "belirsizlikten" yakınıyor Adanalı'nın kafası birşeye bozulmuş. Birine fena halde kızmış.
Ve silahı belinden çıkarıp, adamın karnına dayamış.
Ama ateş etmemiş.
Karşısındaki korkudan tir tir titremeye başlamış.
Beş dakika, on dakika, yarım saat böyle geçince...
Karnına silah dayanan adam isyan etmiş:
- Yeter be... Ya tetiği çek, ya da silahı karnımdan çek.
***
"Hikayeyi" Adana Ticaret Odası Yönetim Kurulu Başkanı Şaban Baş anlattı.
"Haftalardır savaş konuşuluyor" dedi:
- Belirsizlik tırmandıkça, tırmanıyor... Belirsizlik tırmandıkça, işler kötüye gidiyor... Yeter be... Savaş çıkacaksa çıksın... Çıkmayacaksa, çıkmayacağı açıklansın.
***
Başkan'la Adana'yı dolaştık.
Adanalı diyor ki:
- Aralık sonu, Ocak başı işler kıpırdar gibi olmuştu... Ama uçaklar İncirlik'e inip, kalkmaya başlayınca... Herşey durdu.
***
Adana'ya yatırım yapmak için Yunanlılar gelmişler.
İtalyanlar, Suriyeliler, Hintliler gelmişler.
Fakat "İncirlik'ten yükselen uçak gürültüsünü" duyunca...
Geri dönmüşler.
***
Halkla konuşurken tabii "hükümeti de" sorduk.
Halk ne "iyi" diyor.
Ne de "kötü"
Halk "bekliyor."
"Neyi bekliyorsunuz" dedik.
Yanıt Başkan Şaban Baş'tan geldi:
- Tayyip Bey Başbakan olamadı... Abdullah Bey ise kalıcı değil... Böyle olunca, halk, hükümeti tanıyamadı... Hükümetin sanki eli, kolu bağlı... Koalisyon hükümeti gibi... Bir iş yapmak için, Tayyip Bey'e soruyorlar... Anlaşılıyor ki, Haziran'a kadar işler tam oturmayacak... Halk da Haziran'ı bekleyecek.
- Ya sonra?
- Hükümet eğer güven uyandırırsa, bütün kapılar açılır. Üç nesil kebapçı Mesut Biz "dedelerini" tanırdık: Meşhur "Kebapçı Mesut'u." 25 yıl kadar önceydi.
Birgün Zafer Mutlu'yu, rahmetli Teoman Erel'i, Güneri Civaoğlu'nu, Yalçın Doğan'ı ve daha birkaç gazeteci arkadaşımızı götürmüştük.
"Salaş" bir yer.
"Eski Adana"da.
"Karavezir Mahallesi"nde.
"Eski pazaryeri"nde.
Ne zaman görsek Zafer Mutlu hala "tadı damağımda kaldı... Beni oraya yine götür" der.
Adana'ya gidince...
Ticaret Odası Başkanı Şaban Baş'la buluştuk.
Ve...
Ver elini "Kebapçı Mesut."
***
Mesut Silindir, seneler önce öldü.
Altı oğlu vardı.
Muhsin Silindir.
Kebapçı oldu.
"Babasının lokantasını" işletiyor.
"Bizim gittiğimiz yeri."
Salih Silindir.
Kebapçı oldu.
Sami Silindir.
Kebapçı oldu.
Mehmet Silindir.
Kebapçı oldu.
Metin Silindir.
Kebapçı oldu.
Cengiz Silindir.
Kebapçı oldu.
***
"Kebapçı Mesut"un iki de kızı vardı.
Serap Hanım bir kuyumcu ile (Ahmet Kayalar) evlendi.
Ama kocası kuyumculuğu bıraktı "kebapçı oldu."
Diğer kızı Serpil Hanım, bir tüccarla (Mehmet Sevindik) evli.
***
Ailenin büyük oğlu Muhsin "baba dükkanını" işletiyor.
Muhsin'in de "dört oğlu" var.
Yıldırım Silindir.
Petrolcü.
Nusret Silindir.
Bankacı.
Şenol Silindir.
Kebapçı.
Ve "dedesinin adını" taşıyan, ailenin küçük oğlu Mesut Silindir.
İktisat okudu.
Ama o da kebapçı.
Onlar "aile boyu kebapçı... Kebapçı oğlu kebapçı."
***
Lokantada "şipşak" hemen resmimizi çekiverdiler... Duvara asmak için.
"Duvarlar" resim oldu.
Burada kebap yiyenler.
Mehmet Ali Erbil, Kadir İnanır, Mustafa Topaloğlu, İzzet Yıldızhan, Mustafa Denizli, Bayram Meral, Rıdvan Budak, Müslüm Gürses, Sibel Can, Sakıp Sabancı, Fahri Korutürk, Mehmet Keçeciler.Aklınıza kim gelirse.
***
Kebapçı Mesut'un torunu kebapçı Mesut ocağın başına geçti.
Kıyma makinesi ile değil "elle çekilen kıymayla" bize bir güzel kebap pişirdi.
"Mesut" dedik:
- Sizin eski ustalar şimdi nerede?
- Biri Amerika'da kebapçı oldu... Diğeri Avustralya'da... Öteki İngiltere'de.
***
Hakim Yenigün senelerdir bu lokantada garson.
Zaten personel "30 yıllık... 40 yıllık."
Hakim, servis yaparken dedi ki:
- Buraya birlikte geldiğiniz gazeteci abiler vardı ya... Güneri abi... Zafer abi... Yalçın abi... Teoman Erel abi... Necip Kapanlı abi... Hepsinin adı, defterde yazılı... Selamımı söyleyin.
"Hakim... Söylemesine söyleriz de... Teoman abin trafik kazasında öldü" dedik.
Hakim Yenigün "bir üzüldü, bir üzüldü, bir üzüldü ki..." Sabancılar Adana'yı
terk (mi) ediyor? Adana'da "bu" konuşuluyor. Sabancılar'ın, Adana'daki "mülklerini teker teker sattığı."
Adana'yı "tamamen terke hazırlandığı."
Hatta...
Adanalı "daha da ileri" gidiyor:
"İstanbul'da kendilerine mezar yeri bile almışlar" diyor.
***
Adana'da, ABD Başkonsolosluğu'nun bulunduğu bina Sabancılar'ın.
Şimdi orası "satılık."
Ve "kiracı" olan Amerikalılar da çıkıyorlar.
Ayrıca...
Sabancılar Adana'daki "ufak tefek işlerini" tasfiye ediyorlar.
Ayrıca...
Atatürk Caddesi'ndeki mülkleri, Tuzla mevkiindeki onbin dönüm araziyi satıyorlar.
Ayrıca...
Ceyhan'daki tarlaları altı ay önce satmışlar.
***
Adanalı diyor ki:
- Birşeye mi kızdılar?.. Birşeye mi alındılar?..
Hemşehrilerimiz neden bizi bırakıp, gidiyorlar.
Şevket Sabancı'yı aramışlar.
"Yurt dışında... 16 Şubat'ta dönecek" yanıtını almışlar. Adana şimdi bir "heyet" hazırlıyor.
Heyette "Ticaret Odası, Sanayi Odası, Borsa" yöneticileri olacak. Bayramdan sonra Sakıp Sabancı'nın kapısını çalacaklar:
- Ağam... Bizi bırakıp nereye gidiyorsun? Ustamın adı
Hıdır, elimden gelen budur Adana'da metro inşaatı başlamış. İyi ki de başlamış.
Ve hayli mesafe alınmış.
Ama birgün inşaat "duruvermiş."
Kiminle konuşsak aynı şeyi söylüyor:
- Metro, Adana'nın onur projesidir... Neden tamamlanmıyor?
Adanalı'nın sorusunu, Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak'a sorduk:
- Neden Aytaç Bey?
Aytaç Durak'ın yanıtı bir "isyanı" andırıyor:
- Sayın Donat... Ustamın adı Hıdır, elimden gelen budur... İşte başladık... Projenin yüzde 64'ünü tamamladık... Ek kredi gerekiyordu... Kemal Derviş bizi altı ay bekletti... Sonra o hükümet gitti, bu hükümet geldi... Hükümetimizden ilgi bekliyoruz. İncirlik'te
işler kesat İncirlik Belediyesi'nin "hoşgeldiniz" yazısını görünce..
"Hoşbulduk" dedik ve...
İncirlik Üssü'ne giden yola girdik.
Yolun sağı, solu işyeri.
İncik, boncuk, hediyelik eşya...
Renk renk, çeşit çeşit halı...
Tesbih, nargile, sigara ağızlığı...
Lokantalar...
Ama esnaf "sinek avlıyor."
Kiminle konuşsak "işler kesat" diyor.
- Ne zamandan beri?
- Şu savaş konusu konuşulduğundan beri.
- Neden?
- Amerikalılar bütün gün İncirlik üssünde... Çıkıp, buraya gelmiyorlar ki... Ara, sıra akşamları geliyorlar... Ama hemen geri dönüyorlar.
Irak savaşı başlamadı ama...
Sanki başlamış gibi "İncirlik çarşısını" vurmuş.
Hem de "çok kötü vurmuş." Ali
Antepüzümü Hafiften yağmur çiseliyordu. İncirlik'e doğru ilerliyorduk.
Bu sırada bir "tabela" gözümüze ilişti:
"Ali Antepüzümü İş Merkezi."
Ali Bey'i çok iyi tanırız.
Babası İbrahim Bey "Demokrat Parti'deydi."
Ağabeyleri Halil Bey ile Hamit Bey de "Adalet Partisi'nde."
Ali Bey, Adana'da DYP'nin kurucularındandı.
1999'da Milletvekilliğine adaylığını koydu.
Partideki "eğilim yoklamasında" birinci oldu.
Ama Genel Merkez "üç kontenjan kullanınca..."
Antepüzümü "dördüncü sıraya" düştü.
Kırıldı.
"Partim doğru yoldan uzaklaşıyor" diyerek, istifa etti.
"Antepüzümü" dedik:
- Şimdi DYP ne durumda?
- Mehmet Ağar DYP'ye dönünce... Ben de döndüm... Ağar'la eski günlere koşar adım gideceğiz.
Biz Ali Antepüzümü ile konuşurken...
Üstümüzden uçaklar geçiyordu.
İncirlik'e askeri malzeme taşıyan uçaklar.
Antepüzümü dedi ki:
- Eğer savaş olursa bundan en çok Türkiye etkilenecek... Ve Türkiye'de de en çok Adana... O yüzden halk çok tedirgin. YARIN: GAZİANTEP |