kapat
Sabah Gazetesi 12.11.2002

EMREAKÖZ

TÜRK'ÜN AKLI

Özal'ın mirasçısı AKP mi?

AKP'yi değerlendirme konusunda iki farklı, hatta taban tabana zıt bakış açısı var.

İlki şöyle diyor: "Bu kadrolar Milli Görüş hareketi içinde yetişmiştir. Hepsi Erbakan'ın öğrencileri. Böyle bir takım o çizginin dışına çıkamaz. Değiştim filan dediklerine bakmayın, bunların hedefi laikliği yok edip, şeriat düzeni getirmek." Bu yaklaşım 'ideoloji'ye vurgu yapıyor.

İkinci yaklaşım çok farklı: "O hareketin içinden geldiler ama Batı'dan kopmanın Türkiye'yi yalnızlığa ve yoksulluğa götüreceğini gördüler. Nasıl Avrupa'da, Hıristiyan Demokrat partiler varsa, bunlar da Müslüman Demokrat olacaktır." Bu kez 'ekonomi'yi önde görüyoruz.

Seçimden hemen sonra daha çok 'temsil', 'demokrasi', 'meşruiyet' gibi kavramlara ağırlık verilerek analizler yapıldı. Şimdi ise ibre ekonomiden yana. İki örnek vereyim:

Bu ikinci yaklaşımı benimseyenlerden Milliyet yazarı Osman Ulagay özetle şöyle demiş dünkü yazısında: "Serbest piyasadan AB'ye, yabancı sermayeden laik düzenle çatışmaktan kaçınmaya; AKP'nin hedef ve yönelişleri Erbakan'ın devletçi, dışa kapalı, Türkiye'nin geleceğini İslam ortak pazarında arayan anlayışının değil, Özal'ın 1980'lerde ortaya koyduğu anlayışın devamı."

Benzeri bir yorumu GS Üniversitesi siyaset sosyolojisi öğretim üyesi Hülya Uğur Tanrıöver de yapıyor: "AKP ile Özal döneminin ANAP'ı geri geldi. Siyaseten ve ahlaki değerlere bakışıyla muhafazakar; ekonomik yönden liberal olan AKP'nin Özal döneminden çok farklı olduğunu düşünmüyorum."

Biliyorsunuz AKP'ye basın ve iş çevresi büyük kredi açtı. Eleştiri yerine anlama ön plana çıkıyor. Bizden Hıncal abi, Hürriyet'ten Emin Çölaşan ve Bekir Coşkun gibi yazarlar ise 'kafadan' bu takımla bu işin yürümeyeceğini, önünde sonunda 'şeriatçı ruhun' ortaya çıkacağını belirttiler.

Öte yandan Tansu Çiller'in, "Özal'ın asıl mirasçısı benim" deyip destekçilerini hüsrana uğratması ve kendisinin de uğraması da hâlâ belleğimizde.

Kimin haklı olduğunu herhalde yaklaşık bir yıl sonra göreceğiz.

Bilete yansıyan Türkiye

Burada sık sık küçük, gözden kaçan, tali şeylerden de bahsediyoruz. İşte bunlardan biri daha: Efemera (ephemera). Bu da nedir, diyeceksiniz...

Klassis Golf & Country Club, 'Open' adlı bir 'yaşam kültürü' dergisi çıkarıyor. Yeni sayısında efemera koleksiyonu yapan Tunca Varış ile konuşmuşlar. Bakalım neymiş efemera:

* Efemera günlük yaşamda çok kısa kullanım süresi olan, genelde kağıt esaslı malzemelerdir. Örneğin faturalar, çeşitli evrak, etiketler, ambalaj malzemeleri, biletler, tanıtıcı yayınlar, dergi ve kitap dışında kalan broşürler, kartpostallar bu çerçevede sayılabilir.

* Eski bir otobüs bileti efemera kapsamına girer. Çünkü 40 yıl önceki bir otobüs bileti, Türkiye'nin ekonomik, toplumsal, kültürel seviyesini, sanatsal durumunu, beğenilerini yansıtır.

* Piyango biletlerinin ilk yıllarında 'vatan, millet, Sakarya' edebiyatının bir yansıması olarak bayrak, koşan delikanlılar görüyoruz. 1950-60 arasında kalkınan Türkiye imajını verebilmek için çekirdek aile görüntüleri vardır. Daha sonra, örneğin 1980'lerde neredeyse her biletin üzerinde Atatürk resmi vardır. 90'larda ise dışarıya açılan Türkiye'nin yansımaları görülür. Son yıllarda ise kültürel yön ağır basmaya başladı.

* Eskiden bir tam bilet, 5 liraymış, büyük ikramiye ise 15 bin lira. Yani kazanırsan hayatında belli bir düzelme oluyor. Şimdi ise para kazanma hırsı ön planda. Kazanırsan bütün hayatın değişiyor.

(Not 1: Eskiden tam biletle, büyük ikramiye arasında 3 bin kat varmış. Bugüne uygularsak, 8 milyonluk tam biletin büyük ikramiyesinin 24 milyar lira olması gerekiyor!

Not 2: Neden Milli Piyango'nun internet sitesinde, örneğin 'tarihçe' bölümünde eski biletlerden örnekler yok?)

KOLTUK ÖYKÜLERİ

Seçimle birlikte Ankara'da bir koltuk savaşı bitti, bir yenisi şimdilerde başlıyor. Bakın bir Rus karikatürist iktidarı ve ikbali simgeleyen koltuğu nasıl anlatmış...

Analiz özürlü

bir antrenör

Artık apaçık görünüyor: Lorant efendi sadece G.Saray'ı analiz ediyor, diğer takımların karşısına hazırlıksız çıkıyor. Şuradan belli:

F.Bahçe, Samsun deplasmanında. Normal olarak evsahibi takımın atak oynamasını beklersiniz. O nedenle de siz kontratak oynayacak şekilde maça çıkarsınız. Halbuki Samsun'un özelliği gömülü savunma yapması ve hızla hücuma çıkması. O halde Fener'in rakip ceza sahası içinde vücudunu kullanacak, kafaya çıkacak oyunculara ihtiyacı var.

Ancak Lorant, rakibini analiz etmediği için, tersini yapıyor. Sonuç: İlk 45 dakika Fener topa hakim ama bir tane dahi pozisyonu yok. Ceyhun kişisel çabasıyla taa 73'üncü dakikada gol atıp durumu 1-1 yapmasa koca Fener 3 puanı bırakıp dönecek. Ama golü yiyen Samsun açılınca, durum 3-1 oluveriyor.

Acil tedbir önerisi: Yönetim bu adamı koltuğa bağlayıp zayıf rakiplerin video kasetlerini izlettirsin.

RUH YOLCULARI

'Yolcular' grubu tam Ramazan'a uygun bir albümle karşımızda: Seçkin İlahiler 1. (Arma Müzik) Konservatuarlı 3 solist, Ender Doğan, Seçil Akın ve Özdem Çevik, kendilerine eşlik eden geniş bir orkestrayla, 'Usul ve adabını' bozmadan, Yunus Emreleri, Pir Sultan Abdalları ve tasavvuf müziğini yorumluyor: Niçin ağlarsın, Demedim mi, Dağlar ile taşlar ile, Erler demine, Uyan ey gözlerim, Ay doğdu üzerimize... 'Yolcular' dini müziğin 'Kardeş Türküler'i gibi. İlginiz varsa sakın kaçırmayın: Bazı parçalar 'vereceksen huzur ver' tadında!

Faks: (0212) 354 36 19

emreakoz@sabah.com.tr