kapat
Sabah Gazetesi 09.11.2002

MEHMET ALTAN

Prizma

Çekirge kaç kere sıçrar?

AK Parti gürültülü bir şekilde sahneye girerken, 57. hükümet de sessizce veda toplantısını yaparak sahneden ayrıldı.

Türkiye'nin yakın tarihini inceleyenler, herhalde 2001 yılını kerteriz alacaklar. Son ekonomik kriz, dibe vuran Türkiye'nin soğuk bir şekilde de olsa "ekonomik akıl" ile tanışmasına neden oldu.

Tarımı aşamamış, mesleksiz yığınların ağırlığından sancılı, piyasanın yerini siyasal nüfuzun aldığı bir ülkede, herkes kendi çıkarını "akıl dışı" bir sistemde görüyordu. Hak etmediğini elde etmeye yönelme bunun temelini oluşturdu. Siyasetçi de vergi veren bir avuç insanın parasıyla, vergi vermeyenlerin oyunu satın almayı "iktidar oyunu" haline getirmişti.

Kendine sığınak arayan becerisi kıt kitleler ile devlet hazinesini oy avcılığı için kullanan anlayış son çöküşe kadar birbiriyle sarmaş dolaştı. Kriz, bir toplumun ortak mutabakat noktasının sonsuza kadar "akıl dışılık" olamayacağını gösterdi.

Derin bir çöküşün sinyali, akılcı kararları da siyaset gündemine soktu.

***

57. hükümetin macerasını izleyince, o hükümetin "yeryüzünün aklını" kullanmak zorunda kaldığını ve siyaseten zor olan akılcı kararları aldığını görürsünüz. Oy avcılığından mustarip bir siyaset kurumunun o kararları, bir de kriz nedeniyle gelen yüzde 10'luk daralma ile birleşince, siyasal hezimeti doğurdu. Akılcılık, kitlelerin öfkesini iyice azdırdı. Bu öfkenin izlerini futbol maçlarındaki vahşette bile görebiliyoruz.

Tütün yasası, şeker yasası azımsanmayacak sayıdaki üreticiyi ihale yasası ise tüm servetini kamu ihalelerinden kazanan beleşçileri kızdırdı. Sistemin akıl dışılığı rehber alması nedeniyle müzmin hale gelen işsizlik, pahalılık, yoksulluk kriz nedeniyle iyice arttı. Akıl dışı bir sistemden akılcılığa doğru viraj alırken yaşam zorluğu biraz daha arttı.

Seçmen, yığınlar halinde AK Parti'ye sığındı. Ondan eski alışkanlıklarını bozmadan, alıştığı babadan kalma usulü zorlamadan kendi refahını artırmasını bekliyor.

Ancak, Türkiye akıl dışılığın sonuna geldi. Eski yapıyı koruyarak refah artmıyor, tersine sefalet azmanlaşıyor. Türkiye'nin ekonomik durumu bıçak sırtında. Geçen hafta da belirttiğimiz gibi, 205 milyar dolar borç var. Devlet borçları her gün 125 milyon dolar artıyor. Ayda 4 milyar dolarlık faiz borcu sırtımıza yüklenmekte...

Siyasi çıkarlara göre para dağıtarak bu derdin üstesinden gelmek mümkün değil. Kim gelirse gelsin, yeryüzünün önerdiği akılcılık herkesin rehberi olacak. Tabii ki AKP de buna dahil.

***

Yaşam çilesini hergün iliklerine kadar hisseden büyük kalabalıklar, devlet kapısından geçinilemeyeceğini, nitelikleri yükseltmeden ayakta durmanın zorluğunu AK Parti iktidarında da anlamaya devam edecek.

AK Parti'nin ister istemez uygulayacağı reçeteler, Türkiye'yi ekonomik kriz nedeniyle isteksiz bir şekilde tokalaştığı akılcılık ile iyice tanışmaya itecek. Tek kurtuluş reçetesinin ekonomik akla itaat etmek olduğu tartışmasız kabul görecek. Siyaseten "dayı, amca" aramak yerine, herkes kendini geliştirmenin en emin yol olduğunu kavrayacak.

Osmanlı'dan beri gelen "akıl dışılık ülkenin en akılcı ortak paydasıdır" geleneği, son sığınak AK Parti ile bitiyor. Yeni ve uzun bir dönem başlıyor.

***

Her siyasal refleksin kökeninde ekonomik bir neden var. Sistemin zenginlik yaratmaması nedeniyle artan nüfusuna paralel bir şekilde yoksullaşan kitleler, en az çaba ile en çoğunu elde etme anlayışını sürdürmek istiyor. Ancak bizi zaten bu anlayış batırdı. Şimdi toplumsal yetersizlikleri gidererek paylaşımı piyasada gerçekleştirecek, akılcı bir istikamete doğru yol alacağız. Bunun tek yol olduğunu da kitleler en iyi son sığınakları AK Parti iktidarında anlayacak. Belki bu dönemdeki en büyük şansımız, yapay sorunların kenara itilmesi, gereksiz gerginliklerin dinmesi ve asıl sorunun ortaya çıkması olacak.