Sabah Gazetesi 26.10.2002 |
ERDAL ŞAFAK SABAH diyor ki... Son viraj sürprizi Seçim kampanyasının son haftasının, AKP'ye oy verme eğilimindeki seçmeni etkilemeye yönelik psikolojik savaş havasında geçeceği anlaşılıyor. Bunun ilk işaretleri görülmeye başlandı. Cumhurbaşkanı Sezer'in dün bir gazetede yayınlanan ve Çankaya Köşkü tarafından yalanlanmayan sözleri, AKP'nin tırmanışını en azından frenlemek için "Bir şeyler yapılmak istendiği" mesajını veriyor. Habere göre, Sezer üç gün önce kendisini ziyaret eden arkadaşlarına AKP'yi kastederek demiş ki, "Rejimle çatışan bir partinin iktidara gelmesinden endişe duyuyorum..." Haberi besleyen yorumda bir de Gazi Orduevi'ndeki 30 Ağustos resepsiyonunda, "Devletin güvenliğiyle birinci dereceden ilgili sivil" diye tanımlanan bir kişinin (tarife MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun uyuyor) sözleri aktarılıyor: "Ortada çok ciddi bir güven sorunu var. Tayyip Erdoğan ve arkadaşlarının faaliyetleri, niyetleri ve hedefleri bizce sabittir. Bu yüzden kendisinin başbakanlığını nasıl kabul edebiliriz?" O tarihte daha Erdoğan'a yasak gelmemişti. Sonrasını hatırlatmaya gerek var mı; Erdoğan'ın önü kaşla göz arasında kesiliverdi. Ve o kadar hızlı işledi ki bu süreç, AKP'nin başbakan adayı olarak Erdoğan'ın adının yer aldığı oy pusulalarını bastırıp dağıtmış olan Yüksek Seçim Kurulu bile şaşıp kaldı. 30 Ağustos resepsiyonu sohbetindeki değerlendirme ile Sezer'in 3 gün önce dost sohbetinde yaptığı değerlendirmede varılan sonuç aynı: Erdoğan'lı da olsa, Erdoğan'sız da olsa, AKP iktidarı kaygı verici. Yani denilmek isteniyor ki, "Erdoğan sorunu aşıldı, şimdi sıra AKP'de..." Başbakan Yardımcısı Şükrü Sina Gürel'in sözleri de bunu bir şekilde doğruluyor: "Her devletin, her rejimin, siyasal sistemin temel dayanaklarını korumak için savunma mekanizmaları oluşturma hakkı vardır." Seçim beyannamesinde "Temel hak ve özgürlükleri Kopenhag Kriterleri'nde belirtilen seviyeye yükselteceği" sözünü veren, meydanlarda "Devletin kurumlarıyla çatışma değil işbirliği içinde olacağını" taahhüt eden bir parti, içtenliğini kanıtlamak için daha başka ne yapmalı ki? Anlaşılan AKP ağzıyla kuş tutsa inandıramayacak. En azından ateş çemberinden, yani bir iktidar sınavından geçinceye kadar... Yanlış beklenti "AB liderlerinin Brüksel zirvesinde Türkiye'ye tarih verilmedi" yorumları, kamuoyunda hiç de haklı nedenlere dayanmayan bir burukluk yarattı. Daha önce de birkaç kez yazdığımız gibi, AB liderlerinin Brüksel buluşması sadece bir ara zirve. Türkiye'ye tam üyelik görüşmelerine başlamak için tarih verilip verilmemesi kararı, Aralık ayı ortasında Kopenhag'da yapılacak zirvede alınacak. Bu karar alınırken de iki nokta gözönünde bulundurulacak: 3 Kasım'da sandıktan çıkan tablo ve AB'ye uyum paketinin ne ölçüde hayata geçirildiği. Başta Tayyip Erdoğan olmak üzere bazı adaylara getirilen yasak, AKP hakkında kapatma davası açılması, sansür yetkisinin meslektaş kollamaya dönüşmesi (Savcı Nuh Mete Yüksel'in aşk kaseti haberlerine konan yayın yasağını kastediyoruz) gibi AB'nin canını sıkan gelişmeler olsa da, biz Kopenhag'da Türkiye'ye tarih verileceğine inanıyoruz. Çünkü AB, Türkiye'nin umutlarını kıracak bir kararın yol açacağı depremin şiddetine dayanamaz, böyle bir şeyi göze alamaz... Mesajlarınız için: esafak@sabah.com.tr |