Elinde kitabın dosyası, kitapçı kitapçı dolaşmış önce.. Editörler "Bu satmaz" demişler.. Hiçbiri basmaya yanaşmamış.. Genç adam inançlı ve ısrarlı..

"Ben kitabı kendi imkanlarımla bastırırsam, siz sadece dağıtır mısınız" demiş.. "Bak o olur" demişler.. "Kaç bastırayım ilk olarak" diye sormuş bu kez.. "Biz genelde baskıları ikişer bin yaparız. Ama senin durum ümitsiz, fazla masraf etme, bin bas yeter" demiş, dost editörler..

Salih Memecan, odama geldi.. Son yapıtını bıraktı.

Üzerinde "11. Kitap" yazıyor.. Bir şey daha yazıyor:

"300 bin Sizinkiler kitabı satıldı.."

Dedim ki, "Köşeyi döndün.."

Salih Amerika'yı benden iyi bilir. Orada çok yaşadı. Hatta New York Times 15 Mayıs 2000 tarihinde onunla ilgili çok ilginç bir röportaj da yayınladı.. İsteyen internetten gazete arşivine girip bulur, okur..

Gazete, New York'ta yaşayan bir karikatüristin, her sabah internet aracılığı ile ülkesine ait yedi sekiz gazeteyi okuyup, güncel hicivler çizmesini çok ilginç bulmuştu.

Memecan, gerçekten ilginç bir sanatçı.. Sizinkiler, onun aile bandı.. Ama Limon, Zeytin, Babişko ve ötekileri en çok çocuklar sevdiler. atv'de her gece haber sonrası yayınlanan Bizim City'yi de.. Bu çizgi bölümü izlemeden yatağa gitmeyen çocuklar biliyorum. Oradaki üç kurşunlu açılışa itiraz etmiştim, çocukları düşünerek. Hemen katıldı eleştirime Salih.. Şimdi açılış, çocukların oyuncak tabancasından çıkan, ucu plastik oklarla yapılıyor.

Demem, o değil.. 300 bin kitabı Amerika'da satsaydı Salih, köşeyi dönmüştü, yeşil yeşil dolarlarla.. Bizde mahalle bakkalına gidemiyor.. Neden?..

Zaten kitaba pek meraklı olmayan bir milletiz. Kitap maliyetleri zaten pahalı.. Bir de önemli kar koyarsan üstüne, kimse almaz..

"Vallahi masraflar çıkıyor işte" dedi..

Bizde kitap yapmak, "Şan olsun" için..

Salih, Sizinkiler'i Amerika'da pazarlamak istedi. Onu yaparsa işte köşeyi dönecek.. Çok önemli adımlar attı. Hani o ünlü Peanuts çizeri, toprağı bol olsun, Charles Schultz'un dikkatini bile çekti, bir fuarda.. Schultz davet etti, Memecan'ı..

"Çizgilerin harika.. Ama bu Sizinkiler bir aile bandı.. Bu alan bizim ülkede dolu" dedi.. "Yer bulman zor olur.."

Dolu dediği alanda en başta kendi bandları var.. İster mi rekabet.. "Sen başka bir alan bul" diye öğüt de verdi.. "Mesela eşcinsel toplumu çiz.."

Salih savaşa, Sizinkiler'le devama kararlı.. Doğuşunu bir polise borçlu olan Sizinkiler'e..

Bu da ilginç bir anektod..

Yıllar önce bir polis kontrolünde durmuş. Polis kimlik kontrolü sırasında onun Sabah karikatüristi olduğunu görmüş ve hemen iç sayfada yayınlanan Boncuk'u sormuş.. "Siz mi çiziyorsunuz" diye..

Hayatımızda böylesi binlerce soru sorulmuştur. "Hayır" der geçeriz.. Salih'in farkı burda işte.. "Hayır" demiş, ama geçmemiş.. Düşünmüş..

"Bu polis Sabah okuru.. Ama benim her gün birinci sayfada çizdiklerimin farkında değil.. Karikatür deyince aklına, çizgi band Boncuk geliyor. Demek siyasal karikatürler belli bir çevrede sıkışıp kalıyor, geniş kitleler, aile bandları ile ilgileniyor. O zaman benim bu kitleye ulaşmam, bir band yaratmamla mümkün.."

Bir yıl dünyanın en ünlü bandlarını incelemiş, "Tutma" sırlarını keşfetmek için. Bu konuda yazılmış kitapları, hatta ansiklopedi maddelerini devirmiş. Yüzlerce tip çizmiş, boyamış..

Sonra birden kafasına dank etmiş..

"Yahu en ilginç tip benim. En ilginç aile benim ailem. En ilginç yaşam benim yaşamım.."

Ve çok iyi bildiğiniz o Tavuk Ailesi'ni yaratmış.. Orada gördüğünüz kahramanlar aslında Memecan'lar.. Eşi Nursuna, çocukları Mehmet ve Zeynep..

Feylesof Salih, aile sorunlarını, aile çözümlerini, aile üzüntü, aile keyiflerini, aile anlarını, anılarını çizmiş, çizmiş, çizmiş..

Hala da çiziyor..

10 yıldır her gün Sabah'a çiziyor.. 11 kitap, 300 bin satışla çiziyor..

Koçum Benim'i izlediniz mi?..
Televizyonlarda, maçlar, haberler ve filmler dışında bir şey izlemem.. Pardon bir de o yeni adet, konusal kanallar var, coğrafya, hayvanlar, insanlar üzerine belgeseller yayınlayan, onlara bakarım.. Bir Tarih Kanalı başladı, Digitürk 45'te.. Resmen hapı yuttum. Üç gündür tüm okuma alışkanlığım ertelendi. Evde gazeteler dağ gibi birikti. Tutku böyle oluyormuş demek. Eve gelir gelmez açıyorum, açıp kalıyorum.. Dün öğleden sonra gece yayınladıklarını tekrar ettiler de, hiç değilse gazetelere bakabildim.. Müthiş meraklı olayları, müthiş meraklı görüntülerle anlatıyorlar.. Benden size öğüt.. Uzak durun, kaptırmayın, kapılmayın.. O kadar tehlikeli bu Tarih Kanalı..

Neyse..

Hele dizilerden o kadar uzağım ki, yeri yerinden oynatmış dizilerden ve bunların hem de nasıl ünlü oyuncularından haberim yoktur. Tanımam.. Gerçekten tanımam ve bu yüzden ne ayıplar ettim, ne potlar kırdım bilmeden..

Yoldan geçen herkesin tanıdığı genç kız, delikanlı, benim tanımadığıma inanır mı?.. "Hıncal Efendi hava basıyor, tanımazdan geliyor" diye düşünse haksız mı?..

Bu kadar dizi cahili bendeniz, son haftalardır, bir de diziye takıldım.. Koçum Benim..

Günahı Nehir Erdoğan'da.. Bizim Telepazar'ın şirin sunucusu Nehir, bu diziye de oyuncu olmuş..

"Bakalım bizim kızımız neler yapıyor" diye ekran başına oturdum. Fena halde sardı beni..

Bir defa ben ezelden beri "Okul" filmlerini severim.. TRT zamanındaki okul dizilerini de.. Beyaz Gölge tiryakisi olmamın sebebi, basketbol değil, okuldu.

Bu da açık, Beyaz Gölge ilhamlı bir okul ve basketbol dizisi.. Koç Tarık Akan.. Türk sinemasının en iyi oyuncularından.. En sevilenlerin de başında geliyor.. Basketbol da oynamış. Boyu da inandırıcı uzunlukta.. Doğru seçim.. Zihni Göktay, tiyatromuzun en önde gelen komedyenlerinden. Lüks Hayat'ta kaç kez izledim onu, yirmi falan mı?.. Olağanüstü.. Burada da ayni sıcaklıkta.. Ama asıl müthiş, asıl rol çalan Sevil Üstekin.. Harika.. Harika..

Daha da harika olanlar, öğrenciler.. İçlerinde profesyonel biri var. Balalayka'nın başarılı oyuncusu Ozan Güven.. Burada da müthiş bir tipleme yapıyor..

Bizim kız Nehir üniversite sonda.. Ama nasıl bir liseli olmuş, inanmazsınız.. Bir baktım, bizden biri daha var.. Barış Aksavaş.. Telepazar'ın skeçlerinde Umut'la oynayan Barış.. Bir harika tip de o çiziyor. Öteki öğrenciler de öyle.. Adlarını bilemiyorum, kusura bakmasınlar.. Ama tüm genç kızlar ve delikanlılar çok ama çok iyi oynuyorlar. Yönetmen Serdar Akar'ın yarısı bunca profesyonel dev, yarısı bunca amatör genç oyuncuyu bir arada bu başarı ile götürmesi alkışa layık..

Tek eleştirim senaryoya.. Bu tür dizilerde her bölüm kendi içinde bir hikaye başlatır ve bitirir. Kural budur. Bu sayede devamlı olmayan, gecelik seyirci de yakalanır, ki bunların sayısı çok fazladır. Bizde tam tersi yapılıyor. Mesela ilk bölüm sonunda Koç Tarık gençlerin o çok tehlikeli cadde yarışını haber alıyor. Gazcılara engel olmak üzere yola çıkıyor. Tam yarış başlayacak, Tarık orda ve bölüm bitiyor.. Niye?.. Öykünün sonunu getirecek topu topu iki dakika sürecek sahne, ikinci bölümün başına bırakılıyor. Sözde uyanıklık. Millet merak edecek, ikinci bölümü bekleyecek..

Yahu dostlar, olayı ayni bölümde başlayıp bitiren Amerikalı enayi mi?. Bir bildikleri olmasa bunu yaparlar mı?..

Sizin sistemde ipin ucunu kaçıran bir daha diziyi izlemez, böylece giderek seyirci kaybedersiniz. Ama her bölümde bir "Bütün" hikaye olur ve seyirci bunu bilirse, her hafta yeni seyirciler kazanırsınız. Bu kadar basit.

Dizinin genel akışını, koçun devamlı öyküsü sağlarken, her bölümde bir öğrencinin o bölümlük kısa öyküsü başlatılır ve bitirilirse, Koçum Benim, vazgeçilmez bir dizi olur..

Meraklısına.. Bu gece TRT1'de üçüncü bölüm var..

Esquire 100!..
Eloğlu "Koleksiyoncu parçası" der böyle şeylere.. Esquire'ın 100. sayısından söz ediyorum. Hala almadı iseniz alın, bir kenarda bulunsun.. Özellikle erkek okurlara sesleniyorum.. Okumasanız bile "Bakacak" çok şey bulacaksınız..

Nice 100 sayılara çocuklar.. Ellerinize sağlık..

Bu arada.. Esquire, Türkiye'nin En Seksi kadınını seçiyor. Bunu Erkekçe'de biz yapardık bir zamanlar.. Durmadan Müjde Ar kazanınca, tadı kaçmıştı, yani..

Esquire okurları, üç aydır oyları ile 8 çeyrek finalist belirlemişler..

Sıkı durun:

Deniz Akkaya (1.78/ 87-62-90)

Şebnem Schaeffer (1.80/ 89-64-95)

Petek Dinçöz (1.74/ 87-62-91)

Selin Toktay (1.77/ 85-59-89)

Ayşe Hatun Önal (1.80/ 92-62-92)

Hande Ataizi (1.70/ 89-59-90)

Tuğba Özay (1.82/ 91-61-90)

Güzide Duran (1.83/ 88-60-91)

En uzun Güzide.. En kısa Hande.. En büyük yukarı Tuğba.. En geniş aşağı, Şebnem..

Demet Şener, çatla.. Gözden ırak, gönülden ırak..

Hülya Avşar sen de çatla.. Filmde öpüşmeyen, seksi olur mu?.

Oy mu vermek istiyorsunuz..

Bu iş internetle yapılıyor:

http://esquire.birnumara.com.tr'yi tıklayın, oylayın.

Lucescu!..
"Bu takımla bu kadar!.." Galatasaray Teknik Direktörü'nün söylediği lafa bakın ve bu adamı iyi tanıyın.. Kendini sıyırmak için, Dünyanın En Büyük Takımlarından biri Galatasaray'ı bu kadar kolay harcıyor..

İspanyol basını üç gündür "Zafer" naraları atar, Galatasaray'ı 1-0 yenmenin adını "Mucize" diye koyarken, bizim adam "Bu takımla bu kadar" diyebiliyor..

Sonra da utanmadan, sıkılmadan ekliyor:

"Kalan tüm maçları kazanıp şampiyon olacağız.."

Adama "Bu takımla mı" diye sormazlar mı, Luce Efendi?.

Bu takım, bu futbolcular inanır mı artık sana..

Galatasaray'ı bu kadar aşağılayan, bu kadar küçümseyen adam, kariyersiz, karizmasız bir Romen garibanı olunca, insan daha çok deliriyor..

İşte Galatasaray Kongresi'nin Mehmet Cansun'dan, bu adamla devam için çırpınan Mehmet Cansun'dan kurtulma kararı vermesi için çok önemli bir sebep daha..

TEBESSÜM
Fıkra Yıldırım Tuna'dan.

Ayda yeni açılan restorana gittin mi?

Hayır.. Nasıl?

Yemekler fena değil.. Ama atmosfer sıfır..!

SEVDİĞİM LAFLAR
Arının evini yıkan, balın tatlılığıdır. Genceli Nizami