kapat
17.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 SABAH
 FOTOMAÇ
 ŞAMDAN
 CİNSELLİK
 EMİNE BEDER
 SABAH PAZAR
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Topspor ile Tıpspor

Yaşar Okuyan ile Osman Durmuş, Bakanlar Kurulu'nda "yetki maçı" yaparlarken...

İstanbul'da da "bir başka maç" yapıldı:

"Hastaneler arası futbol turnuvasının final maçı."

Finale SSK'nın Samatya Hastanesi ile, Sağlık Bakanlığı'nın Haseki Hastanesi kaldı.

Finalin "14 Mart günü" oynanması kararlaştırıldı.

"Tıp Bayramı"nda.

Maç yapıldı.

Skor:

SSK Samatya Hastanesi 6.

Haseki Hastanesi 5.

***
Maçtan sonra Yaşar Okuyan, Osman Durmuş'u aradı:

- Sayın Durmuş, herhalde beni tebrik etmeyi düşünüyorsunuz... Sizin aramanızı beklemeden, ben aradım... Beni tebrik edebilirsiniz. Size, Tıp Bayramı'nda tam altı gol attık.

- Sayın Okuyan... Gerçekten tebrik ediyorum... topta siz, tıpta da biz şampiyonuz.

***
- Sayın Durmuş, bükemediğiniz bileği öpün.

- Yaşar Bey, topta şampiyonsunuz... Buna itirazım yok... Tıpta da biz öndeyiz.

- Osman Bey, size bağlı kaç hastane var?

- Yaşar Bey, Sağlık Bakanlığı'na bağlı 768 hastane var.

- Osman Bey, sizin hastanelerin sadece 8'i "İSO Kalite Belgesi" aldı.

- Yaşar Bey, bunu söylemendeki maksat ne?

- Osman Bey, bizim SSK'nın 138 hastanesi var... 21'i "İSO Kalite Belgesi" sahibi... Yani... Sadece topta değil, tıpta da size gol atıyoruz.

- Hayır... Atamazsınız.

- Atarız... 14 Mart'ta attığımız gibi.

- İtiraz ediyorum Yaşar Bey.

- UEFA'ya kadar... AB'ye kadar gidebilirsiniz. Maçın sonucu tescil edildi bile.

***
Görülen o ki...

"Osman Durmuş - Yaşar Okuyan maçları" devam edecek.

O BİR KRİZ ŞEHİDİ
Hafta içinde "krizden... Krizin devam ettiğinden" bahsederken...

"Kriz şehitleri bile var" demiştik.

Ve Mersin'de, ekonomik kriz nedeniyle "genç yaşta kalpten ölen", Ticaret ve Sanayi Odası meclis üyesi Ercüment Mis'i örnek göstermiştik.

Ercüment'in babası "Nuri amca" aradı:

- Oğlum 43 yaşında öldü... Acısını hâlâ içimizden atamadık... Eşim hastanede... Şekeri 720'ye çıktı... Karaciğer, safra, böbrek... Yandık Yavuz Bey, yandık.

NURİ AMCA
Nuri amca 78 yaşında.

Avrupa'da "mühendislik" okudu. (Mainz Üniversitesi-1956)

Makine Yüksek Mühendisi.

Mersin, Karayolları 5. Bölge, Müdür Muavinliği'nden emekli.

Mersin'in "sayılan... Sevilen" isimlerinden.

Ercüment, "baba sen serbest çalışacağım" dedi.

Nuri amca itiraz etmedi.

VE KRİZ
Ercüment "kasa işine" girdi:

"Kamyon kasası... Açık kasa... Kapalı kasa... Frigorifik kasa."

İşini "yavaş, yavaş" büyüttü.

"Organize Sanayi"de bir fabrika kurdu.

Yanında "35 işçi" çalıştırmaya başladı.

"İşler" iyi gidiyordu.

İç piyasada "talep yüksekti."

"Dış piyasaya da" açılmıştı.

Romanya'ya "ihracata" başlamıştı.

Almanya ve Avusturya ile "görüşmeler" yapıyordu.

Ve kriz patladı.

O BİR ŞEHİT
Kriz patlayınca Ercüment "işçi çıkarsaydı" mesele kalmayacaktı.

Ama o, "işçimi sokağa atamam" dedi.

Hem iş "sıfır" olacak.

Ve hem de Ercüment "35 kişiye maaş verecek."

"Değirmenin suyu" kısa sürede tükendi.

Ercüment dedi ki "baba imdat."

Nuri amcanın "üç beş kuruşu" vardı.

Verdi.

O da "eridi gitti."

Ve Ercüment "Et Balık Kurumu ile 67 milyarlık bir iş görüşmesi yaparken..."

Kalpten ölüverdi.

O bir "kriz şehidi."

KRİZ YETİMLERİ
Ercüment geride "iki kriz yetimi" bıraktı.

Lise 1'deki Begüm ile...

Orta 2'deki Melih.

Fabrikayı ise...

Ercüment'in "kriz dulu" olan eşi çalıştırıyor.

Ama "sadece altı işçiyle."

Eğer kriz aşılmış olsaydı...

Bugün, bu fabrikada altı işçi mi çalışıyor olurdu.

- Nuri amca... Allah size sabır versin... Ölenle ölünmüyor.

UYARI
- Yavuz Bey, her gün eşimi ziyarete hastaneye gidiyorum... Ve görüyorum ki, memleketin durumu iyi değil.

- Neler görüyorsunuz?

- Hastaneye girmek için, her gün, tek sıra oluyoruz... Ve bir görevli yüksek sesle uyarıda bulunuyor: Paranıza, çantanıza, cep telefonunuza dikkat edin... Yavuz Bey, bu durum hayra alamet değil.

EY ANKARA!
Ey Ankara...

"Bunlardan... Krizin sürdüğünden" haberin var mı?

Ercüment'in öldüğünden...

Fabrikasındaki işçi sayısının altıya düştüğünden...

78 yaşındaki ihtiyar yüksek mühendisin "tek sıra kuyrukta beklediğinden..."

Nur içinde yat sevgili Ercüment kardeşim.

Sayıştay Başkanlığı
Sayıştay Başkanlığı 16 Haziran 2001'de, Kamil Mutluer'in "yaş haddinden emekli olmasıyla" boşaldı.

Aradan "tam dokuz ay" geçti.

Dokuz ayda "çocuk bile doğar" ama.

"Sistemimiz" bir Sayıştay Başkanı doğuramadı.

"Böyle şey olur mu" diyeceksiniz.

"Burası Türkiye, her şey olur."

***
Sayıştay Başkanı "nasıl" seçilir?

Şöyle seçilir:

Kim Sayıştay Başkanı olmak istiyorsa...

Tabii "ben olmak istiyorum" demek yetmez...

"Aday olmanın gerektiği koşullara da" sahipse...

"Başvurur."

Başvuru makamı:

- TBMM, Plan Bütçe Komisyonu.

Komisyon, başvuran adaylardan "ikisini" seçer.

TBMM Genel Kurulu'na sunar.

TBMM Genel Kurulu da "bu iki adaydan birini" Sayıştay başkanlığına seçer.

***
TBMM Plan Bütçe Komisyonu'na "son başvuru tarihi" 3 Temmuz 2001'di. "30 başvuru" oldu.

Sonra biri "adaylığını geri aldı."

Kaldı, 19'u Sayıştay içinden olmak üzere "29 aday."

Ama ne hikmetse...

Yüce Meclis "görevini yapmıyor."

Bütçe Plan Komisyonu "bu konuyu gündemine alıp, aday sayısını ikiye indirip, konuyu Genel Kurul'a göndermiyor."

Tabii Genel Kurul da "önüne gelmeyen bir seçimi" yapamıyor.

İşte "TBMM'nin zaafı."

"Sistemin" zaafı.

***
Şimdi denilebilir ki:

- Efendim, TBMM'nin kusuru, suçu, günahı yok. Kimin Sayıştay Başkanı olacağı konusunda koalisyon liderleri uzlaşamadığı için... Veya koalisyon içindeki, dışındaki liderler uzlaşamadığı için... Komisyon bu işi bekletmek zorunda kalıyor.

Eğer "durum" böyleyse...

"Ki" gerçekten böyle.

O zaman da "şunu" sormak gerekir:

- Bu demokrasinin adı "parlamenter demokrasi" mi, yoksa "liderler demokrasisi" mi?

Ve yine sormak gerekir:

- Yüce parlamento, parti liderlerinin "emir ve hizmetlerinde" görev yapan "Kavaklıdere noteri" mi?

***
Eğer bir sistem, "devletin hesabını kitabını denetleyen en üst kurumun başkanını" dokuz ayda seçemiyorsa... Hiç uzatmadan bu sistemde "değişiklik" yapmak gerekir.


<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır