kapat
10.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
En müthiş yazar tanışılmamış olandır

Deniz aradı. Bir iş gezisi için yurtdışındaydı, memlekete dönmüş, özlemiş, 'görüşelim', diyor. İş yemekleri sırasında yıllardır hayran oluğu Hollywood'un ünlü karakter oyuncusu J.N. ile tanışmış. "Hay tanışmaz olaydım. Adam maçonu teki. Hem kadınlara, hem erkeklere karşı saldırgan, megaloman, küfürbaz, yaşlı, aksi bir adam. O kadar!"

Çoğu zaman böyle olur. Romanları, şiirleri, resimleri, heykelleri, filmleri ya da şarkılarıyla beğendiğimiz bir sanatçının etli-kemikli kendisiyle karşılaşınca hayal kırıklığına uğrar, onu terkederiz. Örneğin, romanlarını satır satır içerek okuduğunuz, hikayelerinden damıtılmış yaşam sesleri duyduğunuz, sihirli dünyalar kurmakta usta, sözcük büyücüsü yazarınızla tanışırsınız. Hani fotoğraflarındaki o yaramaz ama duyarlı bakışını aşkın bir çeşidi olarak gönlünüzde saklamışsınızdır.

Ya da şiirleriyle kuşakları etkilemiş, mısraları dillerde dolaşan, ufak tefek, çelimsiz görüntüsüne karşın yandan çarklı gülüşüyle bütün erkek güzellerinden daha fazla yüreğinizi hoplatan şairinizle tanışırsınız.

Veyahut, paranız olduğu bir zaman, ileride bir gün orijinal bir resmini satın alıp, evinizin başköşesine asarak, saatlerce seyretmeyi deliler gibi istediğiniz o hülyalı renklerin gizemli ressamıyla ya da şahane soyut figürleriyle yaşamınıza derin estetik haz katan o ünlü karizmatik heykeltraşla tanışırsınız.

Edebiyat tarihimize daha yaşarken geçmiş, o müthiş romanların yazarı imza gününde gözlerini arkasına sımsıkı sakladığı mavi gözlükleriyle gelir, kitabevinin yöneticisiyle vıcık vıcık konuşur, fotoğrafını çeken bir gazeteciyi azarlar. Üstelik tırnaklarını mora boyamıştır. İçiniz kalkar. Kitabınızı imzalatmadan çeker, gidersiniz.

Hayallerinizin şairi aynı lokantada bitişik masada yemek yemektedir, tam heyecanla dönüp, övgü dolu bir şeyler söyleyeceksinizdir ki, şairin kızı yaşındaki çıtırlara kendini beğendirmek için yaptığı şaklabanlıkları görür, kızların onunla alay edişini içiniz sızlayarak izlersiniz.

Hülyalı renklerin ressamıysa hasta derecede bir magazin ve metafizik tutkunu çıkar. Yalnızca 'Kim kiminle nerede ne yapmış?' dedikoduları, fallar ve büyülerden oluşan bir dünyada yaşamaktadır. Tanıştığınızda konuşacak tek konu bulamazsınız. Karizmatik heykeltraş da kolej mezunu olmayanı adamdan saymayan bir züppe, had safhada megalomandır. Konuşma ilerledikçe despot, hatta faşizan bir kişiliği olduğunu hisseder, şok geçirirsiniz.

"En müthiş yazar kendisiyle tanışılmamış olandır!" diyorum Deniz'e buluştuğumuzda. Daha 'merhaba' demeden bunu söyleyince şaşırıyor. "Yani en müthiş aktör, kendisiyle tanışılmamış olandır Denizciğim!"

"Amaan boşver onu. Çok büyük hayal kırıklığı yaşattı bana ya!"

Özel yaşamlarını, özel hayat alanları olarak korumak inceliği ve kişiliğine sahip sanatçıları yalnızca eserleriyle tanırız. Ama bu arada boş durmaz, onları yarattıkları roman, şiir, resim, heykel, besteleriyle, ya da oynadıkları filmlerdeki rolleriyle özdeşleştirir, bunu ilkgençlik yıllarında mutlaka abartır, o sanatçılarının insani zaaf ve özelliklerini aklımıza bile getirmeyiz. Sonra da tanışma anlarında yüzümüze çarpan 'onların da tıpkı bizler gibi insan' olduğu gerçeğinin yarattığı düş kırıklığıyla hüsrana uğrar, bu kez de onlardan buzzz gibi soğuruz. Bu sanatçı eğer büyük hayranlık duyduğumuz biriyse, biraz öncesine kadar onun gönüllü reklamcısıyken, hayranlık aynı derecede büyük nefrete dönüşebilir ve hakkında kötü yayın yapmaya bile başlayabiliriz. Çünkü aldatılmışlık duygusu öfkeyle beraber gelir.

Oysa sanatçının kişiliğini işinden ayırt edebilmeyi öğrenmek gerekir. Bu çok çetin ve uzun bir öğretidir ve acıtır. Ama bu sıkntılara değer. Çünkü sanatçıları yarattıkları eserler, verdikleri ürünlerle değerlendirebilmek aslında kendi yaşamımızda da önemli bir gelişmeye yol açacak; bunu öğrenince arkadaşlarımızdan aşklarımıza, anne-babamızdan çocuklarımıza kendimizi ve sevdiklerimizi özgürleştirmeye başlayacağızdır. İnsanları yaptıkları işler ve yetenekleriyle değerlendirebilmek çocukluktan, yetişkinliğe geçmek; yani büyümektir. Hem Türkiye'nin, hem de birey olarak hepimizin özgür yetişkinler olmayı artık hakettiğimizi düşünüyorum. Deniz, J.N.'yi insan olarak beğenmese de onun büyük bir aktör olduğunun hakkını verebilmelidir. Zaten Gugukkuşu Yuvasından Biri Uçtu ve Postacı Kapıyı İki Kere Çalar'daki oyunculuğunu unutmak olası mı?

ÖNERİ PAKETİM

Haftanın filmi
Casablanca (inadına klasik, inadına romantik ama yeniden izlenmesi daima keyifli bir film. Humphrey Bogard ve Ingrid Bergman şaheseri olan bu film kesinlikle Fas'ta çekilmemiştir. DVD ve VCD mevcut)

Haftanın kitabı
Yenişehir'de Bir Öğle Vakti: Sevgi Soysal (Yazarlık serüvenimde çok etkili olmuş romanlardan biri. Edebi akrabam saydığım için ille de Sevgi Soysal!)

Haftanın şarkısı
Kalamış: Münir Nurettin Selçuk (İstanbul'u sevmezse gönül aşkı ne anlar? Temizlenmiş yeni kayıtla kaset ve CD'si mevcut)

Haftanın sergisi
Alev Ermiş Mavitan'ın müthiş kedilerini görmelisiniz. Kuzguncuk'ta Harmony Galeri'ye 26 Mart'a kadar gidebilir, sonra da Çınaraltı Kahve'de Boğaz'a karşı bir çay içersiniz.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır