kapat
06.03.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HIGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir sıkıntı...

-İnanamıyorum, her zaman severek yaptığın şeyden sıkıldığını söylüyorsun...
-Evet! Ben de inanamıyorum, ama sıkılıyorum.

-En sevdiğin şarkıcının albümünü de geçen gün diskçalardan çıkartıp bir köşeye fırlatmıştın. Ne oluyor kuzum sana?

-Ne var yani? Ölünceye kadar aynı yemeği, aynı müziği, aynı işi, aynı şeyleri sevmek zorunda mıyım? Sıkıldım işte!

-Devam et! Devam et!..

-Neye devam edeyim?

-Devam et saymaya ve aynı kadını sevmek zorunda mıyım, de... Haydi! (Ey okur, istersen ve duruma göre burayı "Aynı adamı sevmek zorunda mıyım?" diye de okuyabilirsin!)

-Yok canım. Saçmalama!

-Nasıl yok canım! Bunlardan sıkıldıysan, lafının arkasını getir, asıl söylemek istediğini söyle. Bak bir şey diyeyim mi sana şekerim? Sen aslında ne o müzikten, ne bu yemekten, ne o işten, ne bu mahalleden sıkıldın. Sen benden sıkıldın. Kendini aldatma!

-Saçmaaaaa!

Çocuklar koskoca bir dünyanın ortasında var olmaktan sıkılırlar.

Geceden, karanlıktan, şimşekten, yıldırımdan korkar çocuklar; kendilerinden ise canları sıkılır.

Gençler ise çocukluğun sorumsuz dünyasından yetişkinliğin sorumlu dünyasına uzanan sırat köprüsündeki yürüyüşlerinden sıkılırlar...

Yetişkinler canlarının sıkılmasına fırsat bulamadan hayatın sıkıntılarıyla baş etmeye çalışırlar çoğu zaman.

Ama sevgililer...

Sevgililer öyle değildir.

Uzun süren bir aşk, sıkıntıyla meydan muharebeleri yapmış ve onu alt edebilecek stratejiler üretmiş bir aşk demektir...

Çünkü sevgililer bir gün mutlaka ve belki birçok gün sıkıntıyla tanışırlar.

Sevgili olmaktan sıkılmak değildir bu düpedüz anlamıyla. Ama sevgililere özgüdür. Ancak sevgili olunduğunda yaşanan bir sıkıntıdır...

Bu öyle bir sıkıntıdır ki, onun terli elleriyle tokalaşmak, umutsuz gözlerine bakmak ne zordur!

Önce birbirlerine açmaz sevgililer sıkıntılarını.

Erkekler dünyaya kusmaya çalışırlar çoğu zaman. Mümkünse bu sıkıntıdan öfke çıkarmaya ve öfkelerini ya sevgilinin üzerine ya da ilgisiz kişilere dökmeye çalışırlar. Sonra sıkıntılarıyla yüzleşme anı gelir. Sonra kıvırma, evirme, çevirme anı. Sürekli med-cezir...

Kadınlar ise en yakın arkadaşlarını ararlar içlerini (sıkıntılarını) açığa vurmak için; o olmazsa hatıra defterleri gibi şeyler imdada yetişebilir. ("Hiç inanamayacağım bir şey oldu; esprilerinden, bazen evdeki varlığından ve hep soru sormasından sıkıldığımı fark ettim. Tanrım, ben ne yapacağım!") Veya günümüzün yeni iletişim araçlarını kullanarak da duygularıyla hesaplaşırlar. ("Bu kadın ne abuk sabuk e-mailler gönderiyor, diyeceksin biliyorum. Ama canım sıkılıyor. Anlıyor musun?")

Nedir bu?

Sıkıntı sevmemekle aynı şey değil.

Daha iddialı söylemeye kalkarsam; sıkıntı ortada açık bir sevgi sorunu olduğunu göstermiyor.

Fakat...

Bir açıdan baktığımızda belki daha berbat bir şeyi gösteriyor: İlişkide bir sorun var.

Psikanaliz tarihinin ilginç adlarından Otto Fenichel sıkılan insanı, bir adı unutan insana benzetirmiş...

"Neydi adı ya? Dilimin ucunda!"

Ama hep dilin ucundadır. Yani bir türlü ulaşılamaz o ada. Dilin ucundadır ve orası ulaşılmaz yerdir...

Sıkılan sevgililer de, dillerinin ucundaki adı bir türlü bulamayan o kişiye benziyorlar!

Çünkü sevgileri yetmemektedir. Neye mi? İlişkilerinde ulaşmaya çalıştıkları şeye ulaşmalarına yetmemektedir.

Peki o şey nedir?

Ah! O adı unutan adam gibi, sıkılan aşıklar da ilişkilerinin hedefini unutmuşlardır sanki...

Hiç dikkat ettik mi?

Canı sıkılan insan, neyi istemediğini çok güzel tarif eder. Hatta bunu sürekli tekrar eder.

Onu istemiyorum... Bunu istemiyorum...

İyi de, neyi istediğini anlatamaz sıkılan insan.

O yüzden sıkılan sevgililer belki birbirlerini istemeyecek noktaya kadar gitmemişlerdir.

Ama birbirlerini istediklerinden emin değillerdir.

Sevgililerin en soğuk anlarında içlerin yakan ateş bundan kaynaklanır.

"Sıkılıyoruz..." (Bu kutup soğuğudur.)

"Oysa hala sevgiliyiz..." (Bu da çöl sıcağı.)



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap


Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır