kapat
27.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
Limasollu
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Bu hakim, farklı hakim

Meclis'te tam "124 dokunulmazlık dosyası" var. "80'i" Anayasa-Adalet Karma Komisyonu'nda.

44'ü de "TBMM Genel Kurulu'nda."

Bunların içinde "çok ciddi olanlar" da mevcut.

Argo deyimle "kıytırıklar" da.

Örneğin...

Antalya Milletvekili Sancar Sayın (DSP), Ankara'dan Antalya'ya giderken...

Afyon yakınlarında otomobilinin lastiği patlar.

Otomobil, yol kenarındaki "beton su borusuna çarparak" durabilir.

Sancar Bey, patlayan lastiği değiştirir.

Yoluna devam eder.

Ancak...

Su borusunda "yirmi milyonluk bir hasara" yol açmıştır.

Hemen "dosya" düzenlenir.

Kamu malına zarar verdiği için "dokunulmazlığının kalkması ve yargılanması" istenmektedir.

Sancar der ki:

- Yargılanacaksam, yargılanayım... Yirmi milyonu, faizi ile birlikte ödeyeyim... Yeter ki TBMM'de "dokunulmazlık dosyası bulunan bir milletvekili" olarak görünmeyeyim... Yüce Meclis böyle bir konuyla oyalanmasın.

GÜNEŞ DAVASI
"Böyle dosya" hayli çok.

Örneğin...

"Güneş battıktan sonra konuştuğu için" dokunulmazlığının kaldırılması istenenler ile ilgili dosyalar.

AF YASASI
Oysa, TBMM'nin çıkardığı 4616 sayılı "bazı cezaları erteleyen yasa" ile Meclis'teki "dokunulmazlık dosyalarının" çoğu, otomatik olarak düşüyor.

Ancak...

"Adı geçenler" milletvekili oldukları için...

Yargı "hiçbir işlem yapamıyor."

"Milletvekilliğinin bitmesini" bekliyor.

Bu nedenle de...

Hem "hem Meclis meşgul edilmiş oluyor."

Hem de "adalet mekanizması."

"SANIK" PAKDEMİRLİ
Beyazıt Boran "Yargıtay'da savcıydı."

"Ankara Hakimliğine" atandı. (Ankara, Birinci Ağır Ceza'ya)

Ancak bu arada "Ankara, Onuncu Asliye Ceza Hakimi" emekli oldu.

Beyazıt Boran "bir haftalığına" Onuncu Asliye Ceza'ya baktı.

Ve bu bir hafta içinde...

Önüne bir dosya geldi:

-.....Müsteşar Ekrem Pakdemirli, Milletvekili Cüneyt Canver'e hakaret ettiğinden dolayı... Canver'in şikâyeti üzerine Pakdemirli'nin yargılanmasına... Ancak... Pakdemirli şu anda milletvekili olduğu için... Dokunulmazlığının kaldırılmasına... Bunun için TBMM'nin kararının beklenmesine...

KOMEDİ
Bu dava da "bir başka komedi."

Sene 1986...

Başbakan Özal ile Hazine Müsteşarı Pakdemirli Meclis'e girerken...

Bazı ANAP'lıları, "CHP'li Cüneyt Canver'le sohbet ederken" görürler.

Merhum Özal "insanları kapıştırmayı... Tartıştırmayı" severdi.

"Oracıkta" Pakdemirli ile Canver'i kapıştırır.

Pakdemirli, Canver'e "dangalak" der.

Canver de Pakdemirli'ye "hıyar."

Ve mahkemelik olurlar.

HIYAR DAVASI
Olaydan bir yıl sonra "Pakdemirli, milletvekili seçilir."

Milletvekili Canver de, daha sonra "Meclis'in dışında kalır."

Pakdemirli'nin açtığı dava görülür.

Cüneyt Bey "beraat eder."

Ancak, Canver'in, Pakdemirli aleyhine açtığı dava "görülemez."

Zira Pakdemirli'nin "dokunulmazlığı vardır."

DANGALAK DAVASI
İşte 1986'dan beri süren ve hem Meclis'i, hem de yargıyı meşgul eden "dangalak ve hıyar davası" geçen ay, Hakim Beyazıt Boran'ın önüne gelir.

Herkes der ki:

- Hakim Bey, bu davaya bakamazsın.

Hakim de der ki:

- Ben Pakdemirli'yi mahkum edecek değilim... Beraat de ettirmeyeceğim... Sadece... Bu dava "erteleme yasası kapsamına girdiği için... "Erteleyip, rafa kaldıracağım... Dosyayı kapatacağım... Artık Meclis de, yargı da bu işle uğraşmayacak.

KARAR
Esas No: 1986/731.

Karar No: 2002/12

Sanık: Ekrem Pakdemirli.

Suçu: Görevli memura hakaret.

Suç Tarihi: 03.09.1986.

Karar Tarihi: 17.01.2002.

Karar:

-.....Gereği düşünüldü... Davanın ertelenmesine... Pakdemirli beş yıl içinde başka bir suç işlerse, davaya devam olunmasına... Karar verilmiştir.

SIRADIŞI
Bu hakim "farklı bir hakim."

Bu hakim "Meclis boş yere böyle lüzumsuz dokunulmazlık dosyaları ile uğraşmasın... Daha önemli konulara baksın" diyen bir hakim.

Mardin'in Savur ilçesinde doğan "sıradışı bir hakim."

dAmca vasİyetİ

AmcasI (Kamil Boran) Mardin Milletvekiliydi. (CHP. 1948-1960)

"Amca" Boran bir konuya kafayı takmıştı:

- Zina, yasaya göre kadın için suç... Ama erkek için suç değil... Neden?.. Ya erkek için de suç olsun... Veya... Kadın için de suç olmaktan çıksın.

Kamil Boran bu konuda Meclis'e "kanun değişikliği önergeleri" verdi.

Ama "sonuç alamadı."

Aradan yıllar geçti.

"Yeğeni" hukuk okudu.

Hakim oldu.

Ve üç yıl önce konuyu "Anayasa Mahkemesi'ne" taşıdı:

- Evlilik birliğinin tarafları olarak, karı ile aynı hukuksal konumda olması gereken koca için zina suç sayılmamasına karşın, karı için suç kabul edilmesi, Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırıdır... İlgili yasa maddesinin iptali gerekir.

Anayasa Mahkemesi "konuyu" inceledi.

Ve "ikiye karşı dokuz oyla" Hakim Beyazıt Boran'ı "haklı buldu."

Zina, kadın için de "suç olmaktan çıktı."

Anayasa Mahkemesi'nin kararı açıklandığı gün, Beyazıt Boran "merhum amcası için" dua etti:

- Amca... Nur içinde yat... Vasiyetini yerine getirdim... Huzur içinde ol... Allah senden şefaatini esirgemesin.

Vicdan ve Cüzdan
Hatırlayacaksınız.

Birkaç yıl önceydi.

Yargıtay Başkanı "hakim, cüzdanı ile vicdanı arasına sıkışıp kaldı" demişti.

Ve kıyamet kopmuştu.

Başkan'ın söylemini "destekleyenler" de olmuştu, "eleştirenler" de.

Beyazıt Boran o tarihte "Torbalı Asliye Ceza Mahkemesi Hakimiydi."

Düşüncelerini "yüksek sesle açıklamaktan" çekinmedi.

"Medyaya konuşmaktan" korkmadı.

Fatih Altaylı'ya dedi ki:

- Başkanımızın söylemine katılmıyorum... Hakim için önce vicdan gelir... Cüzdan, ikinci plandadır... Adaleti tecelli ettirmenin bize verdiği manevi haz, hiçbir cüzdan tarafından sağlanamaz... Yargıcın ahlaki direncine fiyat biçilemez.

Bu söylem "Altaylı'nın hoşuna gitti."

"Köşesinde" yayınladı.

"Daha sonrasını" ise...

Fatih Altaylı da bilmez.

"Yazının yayınladığı gün" Torbalı Hakimi Beyazıt Boran'ın telefonu çaldı.

Arayan "Yargıtay Başkanıydı."

Başkan, söze şöyle başladı:

- Ey genç meslektaşım!.. Sen bana vicdan dersi mi vereceksin?

- Sayın Başkanım... Ben de ekonomik sıkıntı içindeyim... Ama vicdanım ile cüzdanım arasına sıkışmıyorum... Adil karar vermenin vicdani huzuru, karnımı doyuruyor.

- Ey genç hakim... Bana vicdan ne demek, onu mu öğreteceksin?

Beyazıt Boran "hayli ürktü... Çekindi... Korktu."

Öyle ya...

Gençti.

Geleceği vardı.

Ya başına "bir iş açılırsa... Ne olacaktı?"

"Sonra" dedik:

- Bir şey oldu mu?

- Hayır Yavuz Bey... Sayın Başkanımız kızdı... Ama ardından hiçbir şey olmadı... Huzur içinde görevimi sürdürdüm.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap