kapat
07.02.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPUS
 HYDEPARK
 İNANÇ
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 DİYET
 TATLILAR
 CİNSELLİK
 PAZAR SABAH
 KİTAP
 SİNEMA
 SANAT
 RENKLER
 GURME
 TARİH
 SUNNY
 HİGH-TECH
 YAT&TEKNE
 NET YORUM
 NET GÜNDEM
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 

Adalet yerini buldu

Etibank davasında Dinç Bilgin, Cavit Çağlar ve Nail Keçili tahliye edildi. Bilgin, DGM'nin iddianamesinde yer alan bazı suçlamaların, murakıp raporları ve BDDK eski Başkanı Temizel'in zorlamalarıyla isnat edildiğini ortaya koyan belgeleri mahkeme heyetine sundu
Bu belgeleri inceleyen mahkeme heyeti, aldığı ara kararla BDDK'nın Etibank davasındaki müdahilliğini düşürdü. Böylece, Temizel'in BDDK'nın kuruluş yasası ve yönetmeliğini çiğneyerek "kasıtlı davrandığı" mahkemenin bu kararıyla da kanıtlandı

İstanbul 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde dün görülen Etibank davasında 10 aydan bu yana tutuklu bulunan Dinç Bilgin tahliye edildi. Bilgin'le birlikte işadamı Cavit Çağlar ile Nail Keçili için de tahliye kararı verildi. Bilgin, Çağlar ve Keçili işlemlerinin tamamlanmasından sonra serbest bırakıldı. 10.5 saat süren ve çok önemli gelişmelerin yaşandığı davada TSMF'ye devredilen Etibank'ın eski sahibi Bilgin'in, mahkeme heyetine sunduğu belgeler sonucunda, BDDK'nın Etibank davasındaki müdahilliği düşürüldü.

İstanbul 6 No'lu DGM'nin 20 Aralık 2001 tarihinde verdiği "görevsizlik" kararından sonra, İstanbul 5'inci Ağır Ceza Mahkemesi'ne devredilen Etibank davasına dünkü duruşmayla devam edildi. Duruşmaya, TMSF'ye devredilen Etibank'ın eski sahibi Dinç Bilgin ile, diğer tutuklu sanık Nail Keçili de katıldı. 15 tutuksuz sanığın da hazır bulunduğu duruşmaya, tutuklu sanıklardan Cavit Çağlar rahatsızlığı nedeniyle gelmedi.

DAVANIN SEYRİ BİRDEN DEĞİŞTİ
Etibank davasında dün yaşanan en önemli gelişme, Dinç Bilgin ve avukatlarının mahkeme heyetine sunduğu belgeler sonucunda, BDDK'nın davadaki müdahilliğinin kaldırılmasıydı.

Duruşmanın başlangıcında söz alan Bilgin'in avukatı Önder Öztürel, savunmalara geçilmeden önce usule ilişkin bir talebi olduğunu belirtti. BDDK'nın müdahillik talebinin usule uygun olup olmadığının incelenmesi gerektiğini ifade eden Öztürel, davanın açılmasına neden olan suç duyurusunda sadece dönemin başkanı Zekeriya Temizel'in imzasının bulunduğunu, oysa bu suç duyurusunun BDDK'nın karar organı olan Yönetim Kurulu tarafından hazırlanıp imzalanması gerektiğini kaydetti.

Talebi değerlendirmek için duruşmaya yarım saat ara veren mahkeme heyeti, Bankalar Kanunu'nda düzenlenen "zimmet suçu" yönünden BDDK'nın müdahilliğini kaldırdı.

USULSÜZLÜK VE KASIT ORTADA
Mahkeme heyetinin aldığı bu kararla, BDDK eski Başkanı Zekeriya Temizel'in Etibank davasının açılmasına ve Dinç Bilgin, Cavit Çağlar ve Nail Keçili'nin DGM tarafından tutuklanmasına yol açan suç duyurusunda hem usulsüzlük yaptığı, hem de kasıtlı davrandığı ortaya çıktı.

Özerk bir kurum olarak 2000 yılında kurulan BDDK, kuruluş kanun ve yönetmeliklerine göre 7 üyeden oluşan yönetim kurulu kararlarıyla icraat yapabiliyor. BDDK'nın, bankalara el koyma, banka sahip ve yöneticilerine yönelik suç duyuruları gibi fiillerinde yönetim kurulu kararlarıyla harekete geçilmesi gerekiyor. Dinç Bilgin'in avukatı Önder Öztürel'in talebi üzerine, mahkeme heyetinin de tespit ettiği gibi, Etibank'ın eski sahip ve yöneticilerine ilişkin suç duyurusunda, sadece dönemin eski BDDK Başkanı Zekeriya Temizel'in imzası bulunuyordu. Mahkemenin kararıyla, Temizel'in tek imzalı suç duyurusuyla, hem BDDK'nın kuruluş yasa ve yönetmeliklerini çiğnediği, hem de Etibank davasını "zorlama yoluyla" bir zimmet ve çete davası kapsamına sokmayı amaçladığı ortaya çıktı.

DİNÇ BİLGİN'DEN ÇARPICI BELGELER
Mahkemenin aldığı ara karardan sonra yapılan kimlik tespitlerinin ardından Etibank'ın eski sahibi Dinç Bilgin savunmasını yaptı. Bilgin savunmasında, Etibank davasındaki "zorlama" murakıp raporlarını, mahkeme heyetine sunduğu belgelerle tek tek ortaya çıkardı.

Savunmasına "Huzurunuzda tutuklu sanık olarak yargılanmama neden olan iddialar hakkında kısaca bazı açıklamalarda bulunmak istiyorum. 10 ayı aşkın süredir tutuklu kalmama neden olan bu raporların gerekli özen gösterilmeksizin kaleme alındığını, insaf dışı ve zorlama suçlamalarla dolu, hukuk dışı raporlar olduğunu düşünüyorum. Bunun doğal sonucu olarak da adı geçen iddianamenin bu murakıp raporlarının etkisinde kalarak hazırlandığına inanıyorum" diyerek başladı.

Bilgin murakıp raporlarındaki somut bir zorlamayı örnek göstererek sözlerine şöyle devam etti:

"Hakkımdaki suçlamaların temeli, bankayı alırken kötü niyetle hareket ederek baştan bir örgütlenme içerisine girdiğim iddiasıdır. İddianamede, kötü niyetli murakıp raporlarının etkisinde kalınarak, bankayı aldığım tarihte sahibi olduğum Yayın Grubu şirketlerinin bankalara olan borcunun 700-800 milyon doları bulduğu, bunun büyük kısmının kamu bankalarına ait olduğu ve artık borçlanamaz hale geldiğim için Etibank'a ortak olduğum, niyetimin de şirketlerimin, yine onlara göre, ayda 20 milyon doları bulan ihtiyaçlarını giderebilmek için huzurlarınızdaki 'çete'yi kurduğum iddia ediliyor. Önce iddianamenin 11'inci sayfasında yer alan şu 700-800 milyonluk borca bakalım. Ne demek 700-800 milyon dolar? 700 milyon dolar ile 800 milyon dolar arasında tam 100 milyon dolar fark var. 100 milyon dolarlık bir fark, önemsemeyecek kadar küçük müdür ki böyle kaleme alınmıştır? Hayır. Aslında mahkeme heyetini bilinçli olarak etkileme düşüncesinin açık örneğidir bu."

Dinç Bilgin, sözlerinin devamında 700-800 milyon dolar borcu olduğu yönündeki iftiralara karşın, sahibi olduğu grubun o dönemdeki yükümlülüklerini şöyle anlattı:

"Bankayı aldığımız 1998 yılından önce sahibi olduğum yayın grubu şirketlerinin kredi ilişkisinden doğan ve canlı kredi olarak işleyen toplam borcu 118 milyon dolardır. Burada bir hususu önemle belirtmek isterim ki, aynı tarihte grup şirketlerimizin aktif toplamı 438 milyon dolardır. Bu 118 milyon dolarlık banka borcunun içindeki kamu bankaları payı sadece yüzde birdir. Geriye kalanın ise yüzde 18'i özel Türk bankalarına, yüzde 81'i ise yabancı bankalaradır."

Bilgin, murakıp raporlarında ortaya atılan bu rakamın adaleti yanıltma çabası olduğuna dikkat çekerek, mahkeme heyetinin huzurunda şu soruyu sordu: "Şimdi şu soruyu sormak en doğal hakkım değil mi? Hangi bilgi ve belgelere dayanılarak, bankayı aldığım tarihte şirketlerimin 700-800 milyon dolarlık borcu olduğu iddia edilebilmekte ve buradan da benim, bankanın içini boşaltmak niyetiyle banka aldığım söylenebilmektedir. İnsanları mahkum ettirebilmek için böylesi yollara başvurmak, sonra da bu temelsiz varsayımdan hareket ederek çete kurduğumuz tezine varmak hangi adalet anlayışına sığar?"

ZİMMET İDDİASI YANITI
Savunmasında hakkındaki zimmet iddialarına da açıklık getiren Bilgin zimmet suçuna konu edilen dış kredilerin tümünün, kendi ve sahibi olduğu grubun adını taşıyan, kendi alanındaki lider şirketler tarafından kullanıldığını şu sözlerle anlattı:

"Örneğin murakıpların en çok gürültü koparttıkları New York Off Shore Bank üzerinden grup şirketlerimin kullandığı kredilere bakalım. Bir kere kredi kullanan, pardon murakıplara göre benim zimmet fiilini gerçekleştirdiğim şirketlerin isimlerine bakın. Söz konusu numaralı murakıp raporunda yer alan listeye göre bu şirketlerin hepsinin adı ya Medya ile, ya Bilgin ile ya da Sabah ile başlıyor. Gizli kapaklı bir iş çeviren, zimmet fiilini gerçekleştirmek, yani parayı yemek isteyen, bu parayı geri ödememek kastıyla hareket eden hangi insan paraları kendisiyle birlikte anılan şirketlere aktarır?"

Bilgin, daha sonra mahkeme heyetine yeni belgeler sunarak, kullanılan her off shore kredi için Hazine'den onay alındığını ortaya koydu: "Kredi kullanan şirketlerim zamanında Hazine Müsteşarlığı Kamu Finansmanı Genel Müdürlüğü'ne başvurmakta ve 'New York Bank Off Shore'dan şu kadar kredi kullandık, lütfen borç kütüğümüze kaydedin', demektedirler. Hazine Müsteşarlığı'nın cevabi yazısında görüldüğü gibi kredi kullanan şirketlerimize 'Bu rakam borç kütüğünüze kaydedilmiştir' denilmektedir."

VE CAN ALICI SORU GELDİ...
Bilgin sözlerine, 10 aydır haksız yere tutuklu kalmasına yol açan bu belgelerin mahkeme heyetine sunulmadığına dikkat çekerek şu soruyu sordu:

"Sizlere sormak istiyorum, bu eklerden haberiniz var mı? Yüce heyetinizin ve bu iddianameyi hazırlayan Sayın savcının da haberi olmadığını düşünüyorum. Bir sürü anlaşılmaz dekontu sanki bir suç deliliymiş gibi raporlarına ekleyen murakıplar, neden bu kapak yazının eklerini raporlarına koymamışlar acaba?

Lütfen kredi sözleşmelerinin altındaki SATEL (atv) ve Medya Holding mühürlerine bakın. En büyük iki şirketim de bu ve bunun gibi zimmet denilen kredilere kefil olmuşlar. Yani zimmet yaptığımız gizli kapaklı işlere bir de kefalet vermişiz. Olacak iş mi? İddiayı tümüyle çürütme kabiliyetine sahip, böylesi bir önemli belge nasıl oluyor da nihai kararı verecek olan adli mercilerden saklanıyor? Çünkü bu belgeyi dosyaya koysalar iddiaları baştan çürüyecek. Ben bu noktada, gerekirse kasıtlı bir kurgu ile benim suçlanmam için murakıplara talimat verildiği konusunda aldığımız duyumların, dedikodudan daha fazla bir şey olduğunu düşünmek zorunda kalıyorum. Böyle bir kurguyu ancak şöyle bir talimat yaratabilir:

Dinç Bilgin'in veya yakınlarının şahsi hesaplarına veya bazılarının yaptığı gibi, çaycıya, odacıya, şoföre kurdurulmuş paravan şirketlere para aktardığını tespit edemezsen bile, Etibank olayını çeteleştir, zimmet bul!"

Bana yapılan haksızlıktır
Bilgin, savunmasında Zekeriya Temizel'in başkanlığı döneminde uygulanan politikaların Türkiye ekonomisine zarar verdiğini, devletin bu politikaları artık terkettiğini, ancak Temizel döneminin "mağdurlar yarattığını" da şöyle ifade etti:

"Bugün gelinen noktada Devlet, o tarihteki BDDK yönetiminin cehalet ya da kötü niyetle yaptığı yanlışın Türkiye ekonomisine verdiği zararı anlamış ve doğru yola gelmiştir. Yüce Meclis tarafından çıkartılan ve Cumhurbaşkanı'nın onayından sonra yürürlüğe giren yeni Bankacılık Yasası'yla Devlet Etibank'tan çok daha vahim durumdaki bankalara yardım kararı almıştır.

Şimdi ortada üç tip banka patronu vardır:

1- Bankasına el konulup hapse atılanlar,

2- Bankasına el konulup hakkında hiçbir işlem yapılmayanlar,

3- Bankasına el konulma aşamasına gelip cebine para konarak kurtarılanlar.

Ben şahsen kimsenin ekonomik bir olaydan hapse girmesini istemem. Üzerinde durduğum bana yapılan haksızlıktır.

Şahsi servetim artmadı, azaldı
Bilgin savunmasında Etibank'a kişisel servetini haksız yollarla artırmak amacıyla ortak olduğu iddialarını da somut örneklerle çürüttü. Bilgin bu konuda şunları söyledi:

"Dedesi de, babası da gazete sahibi olan, 106 yıllık gazete sahipliğinden gelen benim, 1993 senesinden beri uçağım da, 1991 senesinden beri yatım da, 1992 senesinden beri şimdi oturduğum evim de vardı. Yani bunlar 1998 tarihinde bankayı satın almadan önce de vardı. Ayrıca her biri kendi alanında en önde olan yayın kuruluşlarımın, SABAH'ın da, ATV'nin ve dergilerimin de bankayı almadan önce sahibiydim. Şimdi ise ne yatım var, ne uçağım. Etibank'ı aldıktan sonra kişisel servetimde en küçük bir artış olmadığı gibi tam tersine azalma olmuştur. Kötü niyetli olduklarına inandığım ayrıca kasıtlı davrandıkları konusunda bilgi sahibi olduğum murakıplar zaten en küçük bir açık bulsalardı bunu da abartarak önünüze raporlar halinde sayfa sayfa koyarlardı."



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2002, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır