İZDER'in ödül törenindeydik. İZDER bir "sivil toplum örgütü."

"Milletvekillerinin, Belediye Başkanlarının ve Kamu Kurumlarının Faaliyetlerini İzleme Derneği."

Derneğin hedefi "Temiz Toplum, Temiz Yönetici."

İZDER, bir yıl boyunca "herkesi" izlemiş.

Ve sonunda bazı kişi, kurum ve projeleri "ödüllendirme" kararı almış.

SABİH KANADOĞLU
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu da "ödül alanlardan."

Kanadoğlu, ödülü alınca, "teşekkür konuşması olarak" tek cümle söyledi:

- Temiz toplum ve temiz yönetici hedefinde size başarılar diliyorum.

Bu tek cümle "o kadar çok alkış aldı ki..."

Anlatılır gibi değil. Alkışın temposu, "temiz topluma duyulan özlemin" ölçüsü olsa gerek.

MELİH GÖKÇEK
Ödül töreninde, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'ten bir ricada bulunduk:

- Ne olur otobüs ve metroda, özürlülerden para almayın... Eğer mutlaka almak zorundaysanız... Çok az alın... Özürlüleri incitmeyin.

Gökçek dedi ki:

- Bu dediğinizi yapma yetkim yok... Ama Hükümet'e başvurdum... Onlardan karar almalarını istiyorum.

Bizim Hükümetin bazı işlerine "akıl sır ermiyor."

Hükümet "kamuda tasarruf" diye sesini yükseltince...

Hükümet "özürlünün ya da öğretmenin sırtına binmeyi" tasarruf sanıyor.

PROF. RIZA AYHAN
Törende, Gazi Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Rıza Ayhan da vardı.

Gökçek'le konuşmamıza "kulak misafiri" oldu.

Ve bize bir "haber" verdi.

Prof. Ayhan, Milli Eğitim Bakanlığı'na başvurmuş:

- Ülkemizde her dalda öğretmen yetiştiren okul var... Ama "özürlüler için öğretmen yetiştireni" yok... İzin verin... Biz, üniversite bünyesinde böyle bir bölüm açalım.

Prof. Ayhan'ı kucakladık.

Kutladık.

Zaten böyle bir konuda öncülük de "ülkemizdeki her dört öğretmenden birini yetiştiren Gazi Üniversitesi'ne" düşerdi.

DENİZ BAYKAL
Deniz Baykal "şahsen böyle bir ödülü almaktan duyduğu memnuniyeti" dile getirdi ve...

"Ancak" diye devam etti:

- Keşke bu ödülü, bir bütün olarak, siyaset kurumu alabilseydi.

Baykal'ın "bu sözleri" alkış aldı.

Deniz Bey söylemini sürdürdü:

- Türkiye'nin aydınlık geleceği için saygın, etkin, düzeyli siyaset kurumuna ihtiyaç var... Siyasetin almak için değil, vermek için yapılmasına ihtiyaç var.

Yine "alkış geldi."

Hem de "yüksek perdeden."

FİKRET ÖZTÜRK
Teşekkür konuşmalarının en kısalarından birini OPET Yönetim Kurulu Başkanı Fikret Öztürk yaptı.

"Yılın en başarılı işadamı" seçilen Fikret Bey "ben bir şey yapmadım" ki dedi:

- Sadece... Devleti hortumlamadım... Ve kazancımın bir bölümünü eğitime, sağlığa, spora harcadım.

Söylem "mütevazıydı" ama...

Fikret Öztürk'e "büyük alkış getirdi."

HULKİ CEVİZOĞLU
Ödül törenine Hulki Cevizoğlu ile birlikte gidecektik.

Geçen hafta öyle kararlaştırmıştık. Ama Hulki "törene gelemedi."

Zira cumartesi akşamı kaza geçirdi. Kullandığı otomobil, buzda kaydı.

"Sağa, sola" çarptı.

"Karşı yola" geçti.

Yine "çarpmaya" devam etti.

Ve sonunda...

Tıpkı Pirelli reklamındaki otomobil gibi "uçurumun kenarında durdu."

Açıkçası Hulki'yi bize "Allah bağışladı."

Hâlâ "kendine tam gelemediği için" törende de bulunamadı.

Şimdi "şunu" sorabilirsiniz:

- İyi de, Cevizoğlu, cumartesi gecesi "Cevizkabuğu'nda... Ekranda" değil miydi?

İşte bu da "Hulki sorumluluğu."

Kazadan sonra, "önce hastaneye" değil de "önce TV'ye" koşma sorumluluğu.

TEŞEKKÜRLER
İZDER "herkesi gözetliyor."

Ahmet Mete Işıkara'yı...

Hayrettin Karaca'yı...

Seçilmişi, atanmışı, serbest meslek mensubunu, gazeteciyi, sivil toplum örgütünü.

Sonra da "teşhir ediyor... Cezalandırıyor."

Veya tören düzenleyip "ödüllendiriyor." Ödül bir "plaket."

Ve bir de "İçel kadınının el emeği, göz nuru" kilim.

Teşekkürler İZDER.