Devlet önce teşvik verip sonra bu teşviği geriye dönük olarak kaldırdığını ilan ederse, sizce bir sanayici gidip de Güneydoğu illerinde yatırım yapar mı? Yabancı sermayeyi düşünemiyorum bile. "Teşviği geriye dönük iptal ettim" dendiğinde onlar büyük olasıklıkla, sebebi izah edilse dahi anlamakta güçlük çekiyorlardır.

Bu konudaki son örneği Transtürk Holding'in patronu ve Galatasaray eski Başkanı Faruk Süren anlattı. Güneydoğu'ya yatırım yapanları takip edenler hatırlar. Transtürk Holding ve Profilo bir araya gelmiş yanlarına da iki yabancı ortak alarak Urfa'ya iplik fabrikası kurmaya gitmişlerdi. İki yabancı ortağı da es geçmeyelim. Biri Franzoni, İtalya'nın tekstil devi. Cirosu 300 milyon doları buluyor. Diğeri de İsviçre'nin büyük firmalarından Cofib. Güney Anadolu Tekstil Sanayi (GATEKS) hazırlıkların tamamlanmasının ardından geçen yılın son aylarında iplik üretmeye başlamış. Buraya kadar herşey yolunda.

25 milyon dolarlık ihracat
Süren'in anlattıklarına bakılırsa, fabrikada çalışan 320 Urfalı işçiden aldıkları performans da çok iyi. Zaten GAP pamuğunun kalitesine diyecek yok. İşin güzel tarafı da fabrika ilk ihracatını bu ay gerçekleştirmiş ve Süren'den öğrendiğime göre yıl sonuna kadar 25 milyon dolarlık ihracat hedefleniyor. Hal böyle iken sorun ne diye sorabilirsiniz? Onu da Süren anlatıyor. "Ankara verdiği teşvikleri geri alıyor. Elektrik kullanımında yüzde 50 iskonto yapılıyordu. Şimdi bunu iptal ediyor. Üstelik geriye dönük olarak."

Urfa'da bir İsviçreli
Yeri gelmişken, GATEKS'in bölgeye yaptığı faydalardan da bahsedelim. Çırçır fabrikası olup da sonradan modern iplik tesisleri kuran, ancak pazarlama konusunu bilmediklerinden üretimi ihracata döndüremeyen küçük sanayiciye de GATEKS'in faydası dokunmuş. Yabancı ortaklar sayesinde, başka fabrikaların ipliklerine de ihracat yolu görünmüş. Fabrikanın başında Gürcü asıllı İsviçreli Miko Çikvaşvili duruyormuş. Çikvaşvili, ayın 10 gününü Urfa'da geçiriyor ve Urfa'da yaşamaktan memnun görünüyormuş. Faruk Süren ve ortaklarının ne yapacağını merak edenlere söyleyelim. Dava açacaklarmış. Süren, haksız uygulamaya karşı mücadele edeceklerini söylüyor. Bir de Türkiye'ye yatırım yapan yabancıya konuyu izah etmekte güçlük çektiklerinden yakınıyor: Anlatıyoruz ama anlayamıyorlar!

Bir bebek sadece Garanti reklamıyla yemek yerse ne olur?
Anekdotu önceki akşam Fransız Bankası Credit Lyonnais'nin eski çalışanlarının bir araya geldiği yemeğe katılan gazetemizin ekonomi yazarlarından Nadin Taşcıoğlu aktardı. İnsana verilen değeri öyle güzel anlatıyordu ki bahsetmeden geçemeyeceğim.

Eski bir Credit Lyonnais'li olan Nadin'in bir arkadaşının başından geçenler özetle şöyle: Annesi bir farketmiş ki, yemek yememek için her türlü muzipliği yapan küçük oğlu, ne zaman Mazhar Alanson'un rol aldığı "Alo alo orası neresi, alo alo burası Garanti..." repliklerinin geçtiği Garanti Bankası'nın reklamı yayınlansa hapur hupur yemeğini yiyor. Ancak bu durumdan çok memnun olan annenin sevinci kısa sürmüş. Çünkü Garanti reklam kampanyasında değişiklik yapıp yayına başka bir reklamı sokmuş. Ne yapacağını şaşıran anne hemen telefona sarılmış ve durumu Garanti'nin yetkililerine anlatmış. Sonra ne mi olmuş? İki gün sonra anneye bir paket gelmiş. Hem de Garanti'den. Adresini dahi bırakmayan anneyi hemen bulan Garanti, reklam filminin bulunduğu bir kaset hazırlayarak anneye göndermiş ve sorunu çözmüş. İnsan (müşteri) odaklı bankacılık bu olsa gerek.