kapat
13.01.2002
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
banner
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 GALOP
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 NET YORUM
 HYDEPARK
 ANKETLER
 ŞAMDAN
 GOOOOL
 DİYET
 TATLILAR
 SAMANYOLU
 CİNSELLİK
 TELE ŞAMDAN
 PAZAR SABAH
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Film olayına girdik

Yemeklerin yanına yanaşıp bir 'şey'i ağzıma atayım dedim, ölüyorum zannettim. Ne olduğunu hâlâ anlayamadığım bu 'şey', üzerine çukulata bulanmış mitite köfteydi

Artık zamanı gelmişti. Aldığım tekliflerden birini değerlendirip dizi film olayına girmeliydim. Benim gibi kararsız bir şahsiyetin bile bir an önce karar vermesi gerekiyordu. Verdik netekim.

"Aşk ve Gurur" isimli senaryosunu Nuran Devres'in yazdığı özel bir televizyon kanalında yer alacak olan diziye okeyi bastık. Elbirliğiyle "Ayşegül sette" hadisesini gerçekleştirince bugünkü dersimizin konusu "Set ne demektir? Bir sette neler olur?" gibi sorulara cevap niteliği taşıyacak. Biz de bunun için n'apacağız? Bir set ortamına dikiz atacağız. Bu set kimin seti olacak? Tabii ki bizim setimiz (Gitmesek de görmesek de o set bizim setimiiizdir).

BİZİM SET TAM BİR CENNET

Efenim set ne demektir?
Ufak bir bölümünüz hariç hepiniz biliyorsunuz. Zira o ufak bölümünüz "set"i İstanbul'un Etiler semtindeki kebapçı ismi ya da Kireçburnu'ndaki bir restoran olarak bilmekte.

Şimdiii, film setinde neler ve kimler olur? Bir kere yönetmen olur. Yönetmen setin padişahıdır, kralıdır. O ne derse o olur. Bizim padişahımız Ömer Faruk Sorak'tır.

Bildiniz; "Vizontele"nin yönetmeni.

Bu Ömer Faruk Sorak diziyi çekiyor çekmesine. Hem de her açıdan çekiyor. Evire çevire çekiyor.

Daha ilk bölümdeyiz. Fakat onca görüntüden birkaç adet birinci bölüm çıkar diye düşünmekteyim. Yönetmenimiz, anamızı ağlatıyor "gık" bile diyemiyoruz. Hayır "gık" denmeyecek biri mi? Değil.

Üstelik dünyanın en tatlı, en esprili, en yakışıklı yönetmeni. Setin en önemli şahsiyeti "prodüktör" denen filmin tüm iaşesi ibadesini sağlayan ve onca kalabalığın para almak için yolunu beklediği kişidir. Bu kişi bizim filmde Beşiktaş Kültür Merkezi yani BKM isimli yurdumuzun şahane isimlerinin toplandığı (Yılmaz Erdoğan, Cem Yılmaz, Ata Demirer v.b) kültür yuvasının kurucularından Necati Akpınar.

Film setinin olmazsa olmazı, "oyuncu" denen nevi şahsına münhasır kendinden menkul kişilerdir. Bizim set bu bakımdan cennet.

Bir setin set haline kavuşması için bir mekana ihtiyaç vardır. Biz Tuzla'da koccaman bir villada çalışmaktayız. Villanın sahibinin çuval tüccarı olduğunu öğrenince hepimizin kafasında acep çuval işine mi girmeli sorusu şöyle bir dalgalandı. Sonra vazgeçtik tabii.

Bu arada dizi filmimiz sesli çekiliyor. Bu yüzden Türk'ü Türk yapan mütemmim cüzümüz cep telefonlarımız çoğunlukla kapalı. Yani bizi ararsanız not bırakmakla yetinecek, cevap alabilirseniz bunu kâr sayacaksınız. Yalnız kısa konuşun işimiz var!

Sette başka neler olur? Yönetmen yardımcıları, onların yardımcıları, asistanlar, kameraman, yönetmen, makyöz ve kuaför... Bir de ne iş yaptığını anlayamadığınız şahsiyetler mevzubahistir ki "tanımlanamayan cisim" misali ortalıkta dolaşırlar.

DOKUNULMAZA DOKUNDUK
Bir filmde yemek sahnesi varsa tüm set ahalisi ciğerci kedileri gibi bu "dokunulmaz" yemeklerin etrafında yalanarak dolaşır durur.

Bazı yemek çeşidi taklit mahiyetinde olur, köpük, plastik v.b. malzemelerden yapılır. Fakat Allah'a bin şükür bizimkilerin hepsi sahici.

Bu ve benzeri yiyeceklere yönetmenin "yiyin" komutu olmadan hayatta el sürülemez.

Bendeniz sağıma soluma bakınarak kenardan yemeklerin yanına yanaşıp bir "şey"i ağzıma atayım dedim, ölüyorum zannettim.

Ne olduğunu hâlâ anlayamadığım bu "şey" sanırım üzeri çukulata bulanmış mitite köfteydi!

Üçkağıdın ağababası, filmde kullanılan içkiler için uygulanır. Vişne suyu şarap, elma suyu viski, sulandırılmış ayransa (ööö) rakı taklidi yapar.

Bu arada yazar (yani ben) kendini kaybetmiş film hâdisesinin gizli sırlarını fâş etmektedir. Ayrıca yazının da bir an önce nihayete ermesi gerekmektedir.

Bunca bilginin ışığında parıldadığınız yeter ve artardır. Haftaya kim bilir nerdeyimdir? Şu anda bunu ben de bilmiyorumdur. Kısmet!!!

KRALIN EMRİNE AMADE
Yıldız Kenter, Can Gürzap, Başak Köklükaya, Tolga Çevik, Nejat İşler ve oyuncu olmayı kafasına koymuş güzel küçük kız Ece Erken... Kralımız Ömer Faruk Sorak'ın hizmetindeyiz. Diğer değerli oyuncuları saymadım bile...

ANNE! BU SON OLSUN
Son gazetenizi aldınız mı? Nasıl? Beğendiniz mi? Biliyorsunuz yaratıcısı Erdal Billallar.. Geçenlerde "SABAH"ı ziyaret etmiştim, cep telefonum çaldı. "Ne o senin annen de mi gazete reklamlarına çıkmaya başladı?" diye bir arkadaşım arıyor.

"Aa bir dakika duydunuz mu haberi?" şeklinde ben de naklen yayına geçtim. Çevremde editörüm, gazeteniz Pazar Sabah'ın diğer sorumluları filan var. Alayı gazeteci yani; tabii fazlasıyla ilgilendiler!

"Hayırsız evlâtlardan biri (!)" olarak magazin tarihindeki yerimin hazır olduğunu söylediler. Sen'atım ve rüküşlüğümle değil bilumum "vole"lere bu özelliğimle konu olacaktım. E salaklığıma doymasaydım. Bu haber hönk diye gazetenin ortasında canlı canlı verilirse sonucuna da katlanılırdı.

Annemi aradım telaşla. Hiçbir benzerlik yokmuş. Aksine reklamdaki kadın ta kendisiymiş. Üzerinde kürkü (yapay tabii ki) ve anadan doğma asaleti, burnundan kıl aldırmazken; sen kalk bilinmeyen bir tarihte emekli maaşı kuyruğuna gir. Ordan geçen televizyoncular da bunu filme alsınlar. Oh my good! Rezil olduk yani. Hadiseyi kendisiyle istişaremiz sırasında tam da annem gibi (!) bir fikir beyanında bulundu: Ne vardı? 'Ayşegül Aldinç'in annesi' diye sağa sola omuz atıp öne mi geçecekti! Tabii ki her sıradan vatandaş gibi kuyruğa girip namusuyla emekli maaşına kavuşacaktı. Annepes! Yerden göğe haklısın. Bilindiği üzre babam eski Hürriyet gazetesi yazarı. Görüldüğü üzre gazetecilik, reklâmında, köşesinde bucağında olsun ailecek damarlarımızdan akıyor. Ailenin kadın bireyleri ise (ben ve annem) Sabah ve gazetelerinin emrindeler. Bir zamanlar Muhabbet Kart, şimdi "Sağlık ve Cinsellik" eki reklâmları benden soruluyor. En son numaramız da annem "Son"un reklamlarında. Sonun başlangıcı denen şey bu olsa gerek! Anne, ne renkli kadınsın Allah canımı alsın. Birilerinin annesine on kafa atarsın valla. Bu hesaba göre sıra birilerinin kedilerini dövmeleri için bizim evdeki kedilere kick-box kursu aldırmaya geldi. Onu da yaparız evellallah! Bizde bu sabır (sarı sabır!), bu mukavemet, bu kararlılık olduktan sonra.



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır