kapat
13.11.2001
 SON DAKİKA
 EDİTÖR
 YAZARLAR
 HABER İNDEKS
banner
 EKONOMİ
 FİNANS
 MARKET
 TÜRKİYE
 DÜNYA
 POLİTİKA
 SPOR
 MAGAZİN
 SAĞLIK
 KAMPÜS
 HYDEPARK
 ANKETLER
 SİNEMA
 SANAT
 KİTAP
 MÜZİK
 TARİH
 GURME
 GEZİ
 OTOMOBİL
 YAT&TEKNE
 HIGH-TECH
 WEEKEND
 MELODİ
 ASTROLOJİ
 SARI SAYFA
 CANLI
 METEO
 TRAFİK
 ŞANS&OYUN
 ACİL TEL
 KÜNYE
 WEB REKLAM
 ARŞİV
 
Dayak atıp üste para istediler!

Tarih:18 Kasım 1999 Yer: Düsseldorf. Alman polisi, 5 Türk işadamını Rus mafyası sanıp yol ortasında feci şekilde dövdü, 24 saat gözaltında tuttu. İşadamlarının açtığı dava 2 yıl sonra bitti
İşte Alman adaleti: 250 bin mark (175 milyar lira ) tazminat isteyen işadamlarına 600'er mark (400 milyon lira) reva görüldü. Üstüne de avukat masraflarını yüklediler

Onlar "olağan şüpheliler"... Halil Yurtkuran, Ercüment Cengiz, Haluk Balkaya, Ali Akman ve Fahri Öner... 5 Türk işadamı... 18 Kasım 1999'da Düsseldorf'a fuara katılmak için gittiler. Yolda yürürken bir grubun saldırısına uğradılar. Saldıranların Alman polisi olduğunu kısa süre içinde anladılar. Alman polisi onları Rus mafyası sanmıştı! Sokak ortasında feci şekilde dayak yediler ve 24 saat gözaltında tutuldular. Türkiye'de 5 Alman işadamının başına böyle bir olay gelse yer yerinden oynar diye düşünüyorlardı. Bu yüzden yasal yollardan haklarını aramaya karar verdiler. Fuara katılamadıkları ve feci şekilde dayak yedikleri için açtıkları maddi ve manevi tazminat davasının üzerinden tam 2 yıl geçti. Sonunda Alman adaleti tecelli etti!: Türk işadamları kişi başına 50'şer bin marklık toplam 250 bin mark (175 milyar lira) maddi ve manevi tazminat istiyordu. Mahkeme kişi başı 600'er mark (400 milyon) vermeyi uygun buldu. Üstüne de avukatlık masraflarını karşılamak için 250 bin markın yüzde 18'ini istediler.

SEK KOMANDOLARI
İşte bu akılllara durgunluk veren adaletsizliğin öyküsü:

Ankaralı 5 Türk işadamı Marke Anonim Şirketi Yönetim Kurulu Başkanı Halil Yurtkuran, Akman Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali Akman, Kadın Hastalıkları ve Doğum uzmanı Ercüment Cengiz ve Haluk Balkaya ile Öner Uluslararası Ticaret Limited Yönetim Kurulu Başkanı Fahri Öner 17 Kasım 1999 günü Düsseldorf'a tıbbi cihazlar fuarına katılmak üzere gitmişlerdi. Fuarı gezdikten sonra Düsseldorf'un en işlek caddelerinden birinde alışverişe çıktılar. Dunhill mağazasında kravat ve ceket bakarken 20 kişilik bir grubun saldırısına uğradılar. "Help", "Hilfe" diye bağırdılar ama yanlarına kimse yanaşamadı. Yere yatırılarak sırtlarının arkasından kelepçelendiler. Sivil kıyafetli bu kişilerin SEK komandoları olduğunu daha sonra öğreneceklerdi.

'PARDON' DEDİLER
Karakolda onlara soru soran olmadı, üstlerindeki her şeyi Alman polisi aldı. Birbirleriyle haberleşme olanakları yoktu. 24 saat yemek veren olmadı. Ayrı hücrelerde neye uğradıklarını anlamadan 24 saat korkuyla beklediler. Sonra bir tercüman gelip, "özür dileriz, bir yanlışlık olmuş" dedi. İşadamları dışarı çıktıklarında Türk Konsolosluğu'na başvurdular ve oradaki görevlilerin önerisiyle bir hastaneye gidip doktor raporu aldılar. Düsseldorf Express Gazetesi'nin o günkü manşeti, Türk işadamlarının fotoğraflarıyla birlikte: "Rus Mayfası Yakalandı!" şeklindeydi. Aynı gazete bir gün sonra, "Alman polisi yine beceremedi, Alman polisinin ayıbı" diyerek, yakalananların Türk işadamı olduğunu yazıyordu. Yerel gazetelere ve Türk basınına haber olan işadamlarının Alman polisi tarafından Rus mafyasıyla karıştırıldığı ortaya çıktı. Olay uzun süre tartışıldı, Düsseldorf Emniyet Müdürü Reanier Wittman, operasyon isteğinin İsviçre'den geldiğini açıklayarak kendini savundu.

EMNİYET MÜDÜRÜ GİTTİ
5 Türk işadamları Türkiye'ye döndüklerinde Alman yasalarını bilen bir avukat arayışına girdiler. Ancak davanın açılması zaman aldı. Alman savcı Türk işadamlarını Düsseldorf'a çağırarak yüzleştirme yapmak istedi. İşadamları bir kez daha Düsseldorf'a gittiler. Bu ziyaretlerinde belediye başkanı kendilerinden özür dilerken, emniyet müdürünün de olaydan sonra görevinden alındığını öğrendiler.

Ancak yapılan yüzleştirmenin bir oyalama olduğunu düşündüler. Çünkü olayın üzerinden hem çok zaman geçmişti hem de saldırı anında karşı taraf çok kalabalık olduğu için birbirine benzeyen komandoları tanımaları mümkün değildi. Zaten daha sonra da yüzleştirildikleri kişiler arasında kendilerine saldıranların olmadığını da öğrendiler.

AVUKAT OYALADI
Uzun süren aramalar sonucunda buldukları Alman avukat Christian Rumpf, 250 bin marklık dava açmalarının uygun olacağını söyledi.

Türk işadamları ilk duruşmaya katılmak istediklerini söylediler. Ancak avukatları ilk duruşmada önemli bir gelişmenin olmayacağını söyleyip, gelmelerini istemedi. Ancak daha sonra Düsseldorf Asliye Mahkemesi işadamlarına bir yazı göndererek, davaya neden katılmadıklarını sordu. İkinci duruşmaya işadamlarından Halil Yurtkuran gitti.

Ağustos ayında dava nihayet sonuçlandı. Mahkeme, Türk işadamlarına 600 mark maddi tazminat ödenmesini uygun buldu ancak manevi tazminata gerek görmedi. Türk işadamları karara itiraz etmek istediklerini söylediler. Ancak Alman avukat onları oyalayarak zaman geçirdi ve temyiz süresini kaçırdılar. Böylece karara itiraz hakları da kalmamamıştı. Dosya kapanırken Alman mahkemesi işadamlarından dava giderleri ve avukat ücreti olarak 250 bin markın yüzde 18'ini talep etti.

Fuara katılamadıkları için maddi zarara uğrayan, üstüne dayak yiyip, gözaltı yaşayan, yetmiyormuş gibi dava için Almanya'ya gidip tonlarca yol parası döken işadamları için karar tam bir şok. Mağduriyetlerine rağmen bir de ceplerinden para ödeyeceklerine inanamıyor, isyan ediyorlar.

Kendimizi devletsiz gibi hissediyoruz
Dr. Ercüment Cengiz: Avrupa'dan sürekli insan hakları dersi alıyoruz. Biz hiç bir suçumuz olmadan dayak yedik. Ama hakkımızı alamadık. Onların da insan haklarından anladıkları bu kadarmış. Ama esas üzücü olan Dışişleri Bakanlığımızın bu konuya sahip çıkmaması. Kendimizi devletsiz gibi hissediyoruz.

Alman avukatın oyununa geldik
Ali Akman: Alman avukatın oyununa geldik. Bizi yanılttı. Zaman geçirmemize neden oldu. Biz Türkiye'de çalmadık kapı bırakmadık. Alman hukukunu bilen bir avukat aradık ama bulamadık. Türk Dışişleri Bakanlığı bize yardımcı olmadı. İsmail Cem ve Hikmet Sami Türk bize randevu bile vermediler.

Rus mafyasına neyimiz benziyordu?
Halil Yurtkuran: Almanya insan haklarını unuttu. Bizim haklılığımız ortada. Rus mafyası olduğumuzu sanarak yakalamışlar. Hepimizin cebinden Türk lirası ve Alman markı çıkıyor, hepimizin cep telefonlarının son aramaları Türkiye. Bu ne tür bir yanlışlık? Biz Türkler niye haklarımızı savunamıyoruz?

Davayı AİHM'e götürmeliyiz
Dr.Haluk Balkaya: Önemli olan kişisel özgürlüğümüze yapılan saldırı. Fuar komitesi ve Belediye Başkanı bizden özür diledi. Emniyet Müdürü bu olaydan sonra değiştirildi. Bu kadar haklı bir konumdayken para ödemek zorunda kalıyoruz. Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne gitmek hakkımız değil mi?

ELİF ERGU



<< Geri dön Yazıcıya yolla Favorilere Ekle Ana Sayfa Yap
HAFTANIN SOYLEŞİSİ
Nuriye Akman'ın bu haftaki söyleşisi için tıklayınız

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır