Halk et yiyemiyor.

Hayvancılık yapan yurttaş bile et yiyemiyor.

İşçiler, memurlar et yiyemiyor.

Ama yöneticimiz hâlâ uyuyor.

İlkbahardan öteye ekonomiyi götüremeyeceğini Başbakan da görüyor.

Nutuk atarak, vatandaşı çocuk yerine koyup, aldatacağınızı mı sanıyorsunuz?

Tıpkı hükümet gibi birer anayasal organ olan diğer kuruluşlarla, insanca, uygarca bir ilişki kurması gerek.

Siyaset sadece politikacıların işiyse, o ülkede demokrasi yok demektir.

Bir yandan da işçiden ücret artışı talebinde bulunmamasını isteyeceksiniz.

Siz önce kafanızdaki çelişkiden kurtulun da, sonra işçiden anlayış bekleyin.

Biri yer, biri bakar, kıyamet ondan kopar.

Bu bir doğa yasasıdır.

Doğa yasalarının işlemesine fırsat vermeyin.

Türkiye mecburdur bir ulusal güvenlik kavramı oluşturmaya.

Bunu askerlerle birlikte Hükümet oluşturur.

Dış politika geçerli değil, tutarlı değil, hareketli değil.

İnşallah, rejim bunalımına dönüşmez.

Sağlıklı demokraside partiler yalnız sayısal zorunlulukla değil, siyasal zorunlulukla da hükümeti bırakırlar.

Bir defa geldim mi gitmem diyenler, ülkeyi bunalıma sürüklerler.

Hükümetin Türkiye'yi nasıl çıkmaza sürüklediğini, resmi evrak tahrifatı bile gözden saklayamaz.

Ülkeyi de, rejimi de, Başbakan'ı da kurtarmanın tek yolu var:

Bu Hükümet'ten kurtulmak.

Parti ayrılıkları ne olursa olsun, Meclis'te yeterli bir çoğunluk, bu sorumluluğun gereğini yerine getirecektir.

Millet, kendi Meclisinden bunu bekliyor.