kapat
07.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
ERDAL BİLALLAR(ebilallar@sabah.com.tr )

Dürüst davranın

Dolar neden durmuyor da zıplıyor? Neden bütün dünyada değer yitirirken bizde fırlıyor? Anlamak mümkün değil!

Çok bilmişleri dinlerseniz; hükümete güven yok... Güvensizlik içindeki vatandaş "N'olur, n'olmaz" diyerek döviz büfeleri önündeki sıraya girip elindeki avucundakini dolara yatırıyor...

Yazılanlara, söylenenlere bakılırsa; sanki açlık sınırında yaşam sürmeye çabalayan işçi, emekli, memur, mutfak masrafından artıran ev kadını, her akşam hasılatı toplayan esnaf soluğu döviz büfelerinde alıyor... Türk Lirası'ndan kurtulup kendini Amerikan parasının kollarına atanlar "Ohh!" diyerek huzur buluyor... Onlar huzur buldukça da dolar kuduruyor!

Yani, doları 600 bin liradan 1 milyon 600 bin liraya çıkaran;

* 150 milyon lira maaş alan emekli..

* Mesai sonrası taksicilik yapan memur..

* Hacizden kurtulmaya çabalayan esnaf..

* Aile bütçesine 3 kuruş katkısı olsun diye köşebaşındaki pastaneye poğaça yapan eve kadını öyle mi?

Gidin işinize be!
Utanmadan TV ekranlarında, gazete köşelerinde bu yalanlara sarılıyorsunuz... Dolarla kimlerin oynadığını, sabahtan öğleye kadar kimlerin trilyonlar kazandığını, Türk Lirası'nı kimlerin yerin dibine batırdığını açıklayamıyorsunuz; suçu yine vatandaşa çıkarıyorsunuz...

*

SON SÖZ: Eğer yüreğiniz varsa; cuma günü doları 1 milyon 700 bin liraya vurduran iki bankanın isimlerini açıklasanıza... Onları "Piyasalar" kelimesinin arkasına saklamasanıza...

3-4 Ekim tarihli Muhtar haberlerinden seçmeler!

* İsa isimli büyücü tacizci çıktı...

* Bisiklet cambazları.. (Cüce Jim Yılmaz'ın haberi)

* Türkücü Mustafa Topaloğlu sevgilisine imam nikahı kıymış...

* Şarkıcı Ayhan Aşan evli olmasına rağmen yasak aşkına düğün yaptı...

* Manken Aysun Kayacı "Benim babam yok" dedi...

* Ebru Şimşek "Göbeği açık" diyen avukatı dava etti...

* Ekonomik kriz fuhuşu vurmadı...

* İbrahim Tatlıses izdiham içinde okul açtı...

* Özcan Deniz'in babası hastaneye kaldırıldı...

Haber ve haberci(!)
Yandaki başlıklar, Reha Muhtar'ın yayınladığı haberlere(!) ait... Toplumu aydınlatmayı, haksızlıkları kamu adına sorgulamayı amaç ve ilke edinmiş bir TV habercisinin halka aktardıkları...

Bu haberlerde; Amerika'nın Afganistan'ı vurmak üzere olması, 3.5 milyon emeklinin maaşının ödenmeme tehlikesinin gündemde bulunması, binlerce işyerinin kapanması, Türkiye ekonomisinin yüzde 8.5 daralması, üretimin yüzde 60'ını elinde tutan patronların bağırması, bir sınıfta 100 öğrencinin okuması birer ayrıntı...

Önemli olan manken Aysun Kayacı'nın babası, Ebru Şimşek'in göbeği, Mustafa Topaloğlu'nun imam nikahlı eşi, İsa isimli bir büyücünün genç kızları tacizi!..

Üstelik bu haberler verilirken, aynı görüntüler 15-20 kez tekrar edilecek... Ebru Şimşek'in göbeği yakın plan verilecek...

Mustafa Topaloğlu'na nasihat edilecek...

Muhtar'ın medya dünyasına kazandırdığı cüce Jim Yılmaz'ın perende atışları, koşarken yuvarlanışları art arda ekrana getirilecek...

Otoyolda fuhuş yapan bir kadınla, tacizci bir sapık gizli kameraya çekilecek...

Ve bütün bunları habercilik adına topluma sunanlar da, gazetecilik mesleğini "İki basın şehidi Abdi İpekçi ile Çetin Emeç"in yanında öğrendiklerini söyleyebilecek...

Pes!

LEVENT KIRCA'YA ELEŞTİRİ

Ölçü biraz kaçtı!
Levent Kırca izlemekten zevk aldığım bir sanatçı... Taklit ettiği tipler, yarattığı karakterler, kaleme aldığı parodiler eminim ki 65 milyon tarafından zevkle, keyifle izleniyor... Amma...

Önceki akşam Başbakan Ecevit'i ele alışında ölçü biraz kaçtı... Bana göre olay mizah boyutunu aşıp "Uyuyan, sayıklayan, çayını bile başkasının yardımı ile yudumlayan" tiplemesiyle bir ölçüde alay etmeye vardı... Sevmenin ötesinde saygı duyduğum Levent Kırca'yı bir izleyicisi olarak sadece eleştirmek istedim...

Aranan kan!
Hiç yaşamla ölüm arasında olan biri için kan aradınız mı? Gece yarısı telefona sarıldınız mı? Ya da kapı kapı dolaştınız mı? Ben o çaresizliği Ankara'da yaşadım. Çaldığım kapılardan "Maalesef" cevabını aldıkça yıkıldım. Tıpkı mide kanaması geçiren Hasan Öztürk'e kan arayan yakınları gibi.

Hasan Bey'in kanı "B grubu negatif..." Yani zor bulunan kan grubundan... Yakınları önceki gece yarısı Kartal Kızılay'dan, Koşuyolu Hastanesi'ne kadar Anadolu yakasındaki tüm sağlık merkezlerini dolaşıyorlar... Çaldıkları her kapıdan aynı cevabı alıyorlar: "Maalesef yok... İsterseniz bir de falanca hastaneye başvurun..."

Düşünün; kanamalı bir hasta yaşamla ölüm arasında gidip geliyor, yakınları onu kurtaracak kanı bulmak için gece yarısı Tuzla ile Üsküdar arasındaki kan bankaları arasında gidip geliyor... Sonuçta; kan bulunuyor, Mehmet Öztürk kurtuluyor... Ya kurtulamayanlar?

Peki çözüm?
Gayet basit! Büyük kentlerdeki kan bankaları arasında birbiri ile bağlantılı ortak bir bilgisayar sistemi kurulacak... Böylece herhangi bir kan bankasına başvuranlar, istedikleri gruptaki kanın nerede olduğunu öğrenip dolaşmaktan kurtulacak... Sağlık Bakanı Durmuş'un takdirine...

DOĞRU SÖZ:
Her cesur, tehlikeyi görecek kadar akıllı olmayabilir... Tıpkı tehlikeyi sezip korkan akıllılar gibi.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır