kapat
07.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
İLKER SARIER(isarier@sabah.com.tr )

DGM'ler - MGM'ler

Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nin görev yasası, hukuk uzmanları tarafından eleştirildi.

"Kanun koyucu" kapasitesindeki otoritelerin, DGM yasasını eleştirmesi ilginç ama "anlaşılmaz" değil...

Bakın neden?

Hukuk otoriteleri, DGM yasasını, uluslararası hukuk normlarına ve demokratik anayasalardaki kişi hak ve özgürlüklerine aykırı bulurken...

Gelin aynı tezi, yani DGM'lerin, demokratik anayasalar karşısındaki dayanaksızlığını (ki Meclis'in yaptığı son değişikliklerle artık bizim anayasaya da ters düşmüştür) başka bir yöntemle izah edelim.

DGM, neyin güvenlik mahkemesidir? Devletin!..

Peki devletin güvenliği, nedir?

Devlet organizasyonunun "uluslararası" güvenliğidir.

Daha doğrusu mesele, "ülkenin güvenliği" meselesidir.

Konu "devletin ulusal güvenliği" olamaz. Çünkü devletin, "bireye yahut bireylere karşı" güvenliğinden söz edilemez.

Tam tersi modern çağda, "birey"in "devlet"e karşı güvenliği önemlidir.

"Devlet"e karşı "birey"in korunması esastır.

Her ne kadar bizim Ceza Yasası, "birey"e karşı "devleti koruma" üzerine inşa edilmiş ise de...

Modern yaklaşım devleti değil, bireyi koruyor.

Bizim DGM'lerin usul, görev ve yetkilerini belirleyen yasa işte böyle bir zihniyetin ürünü olmadığı içindir ki, otoriteler tarafından eleştiriliyor.

Çünkü bu yasa bireyi korumuyor.

Bu yasa, "devleti korumayı" hedefliyor.

DGM'leri de "devlete dokunulmazlığın simgeleri" haline getiriyor.

Bu yasa, Ankara'da hakim "devlete tapınan zihniyetin" eseridir.

O yüzden, bu yasada ve uygulamada, "birey" yoktur.

Hukuk hocaları, yasayı, "hukuk teknolojisi" açısından eleştirip, hukukun "demokratik ruhu"na işaret ediyorlar, haklı olarak...

Biz ise, birey haklarından giriyoruz meseleye ve "devlete tapınma zihniyetinden" yaklaştığımızda, hocalarla aynı yola çıkıyoruz.

Somut bir örnek:

Tutun ki, bir soygun çetesi, ille da bir bankayı "dolandırmak" için enayi gibi milyonlarca dolar ödeyip satın almadı da, gece vakti bankaya girdi ve kasasında ne varsa boşalttı.

Bu suç, DGM'de mi yargılanmalı?

DGM ile ne ilgisi var ki suçun?

Bir banka soygununun "Devlet'in güvenliği" ile ne ilgisi var?

Hiç bir ilgisi yok!

Devletin, hatta esasta milletin güvenliği ili ilgili suç, farzımisal Başbakanlık'ta saklı kriptoların çalınmasıdır.

Stratejik ve taktik anlamda "ulusal güvenlikle" ilgili faaliyet ve suçlardır.

"Devlet karşı" suç diye bir suç olmaz! Neden olamaz?

Çünkü "Devlet" soyut bir kavramdır.

Devlet yoktur, millet ve ülke vardır.

O açıdan, ille de gerekiyorsa, sahiden milletin güvenliği ile önemli tehditler sözkonusu ise, anayasaya tamamen uygun yasalarla ihdas edilecek mahkemelerin adı DGM değil, MGM olsa gerektir.

Millet Güvenlik Mahkemeleri...

"Millet" ile "devlet" söylemleri arasındaki büyük farkı netleştirelim:

Kendilerini "devlet" olarak tanıtanlar, büyük bir otorite, zenginlik ve güç içinde gezerken, millet sıkıntı çekiyorsa, bu olgu, "devletin varlığına" değil, devlet adına birilerinin milleti kandırdığına delalet eder.

Üstelik bu; millet üzerinde derin bir baskının sürdüğüne delalet eder.

Devletin bu baskısı yetmezmiş gibi bir de DGM yasası ile "devlete tapınma zihniyetini" yaygınlaştırmanın anlamı ne olabilir ki?

Şimdi, hepinize samimi bir soru:

DGM'ler vardı da, "devletin güvenliği" için çalışıyorlardı da, "Susurluk Davası" ne ile sonuçlandı?

Ne oldu, bir şey anladınız mı?

Silahlar, külahlar, örtülüler, çeteler, ideologlar, siyasiler ve bürokratlar kombinasyonunun, cumhuriyet tarihindeki şahikası olarak patlayan Susurluk Hadisesi'nden geriye ne kaldı?

Kamuoyuna ne açıklandı?

"Birey"lere ne söylendi?

Kocaman bir sıfır!

Demek ki mesele ne "devlet"in ne de "millet"in güvenliği ile ilgili...

Hadise, askeri ihtilallerden kalma el alışkanlığı ve el yordamıyla çıkartılmış, anayasayal kişi hak ve özgürlüklerine aykırı bir yasanın üzerinde yükselen bir "devlet tapınma zihniyetinden" başka bir şey değildir.

Kullandıkları kredileri zamanında ödemediler diye saygın yatırımcıların DGM'lerde yargılanması, anayasal bir ülke için, kanun koyucular ve uygulayıcılar için de utanç vericidir.

Öyle değil mi Hikmet Sami Bey?

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır