Buradan bir başka konuya geçmek istiyorum...
Yazılara, karşı görüş de yazılabilir elbette...
Lakin....
Bir fikrin cevabı karşı fikir olabilir de, asla küfür olmamalı.
Fikir özgürlüğü, belli kurallar çerçevesinde kaldığında ve herkes bu kurallara uyduğunda yaşanabilen bir mutluluk.
Adam/kadın fikrini yazıyor...
Diğeri -cevaben- sövüp sayıyor.
Buradan hareketle...
Ya bir gün parkta, limon sandığı üzerinde biri fikrini söylüyorken, beriki gelip onu döverse...
İşte işin bütün tılsımı gitti!
O zaman terör başlıyor, terörizm başlıyor.
Karşındakinin fikrini dinleme ve beğenmediğinde, aklına yatmadığında, kafasına taş atmama, bir terbiye meselesi.
İşin bu tarafı neden aklıma geliyor?
Sadece internette rastladığım -misal- "Ahmet Bey Başbakan olsa Türkiye için iyi olur" savına cevap olarak "Sen salaksın oğlum salak" türü cevaplar gördüğümden değil...
Futbol maçlarından önce stadyum önlerinde bavulda cep telefonu satan "zekâ"dan, bunu yaratan ortamdan ve buna göz yuman sistemden çekiniyorum.
Adam kurmuş stadyum girişinde tezgâhı, cep telefonu satıyor...
- Kaça?
- Bir buçukluk var, iki milyonluk var!
- Yahu ne kadar ucuz, sahi mi diyorsun?
- Abi bunlar konuşmalık değil atmalık!
Ve fındık fıstık gibi satılıyor...
Aramada cep telefonu görüntüsü verecek...
Sonra hakemin, karşı takımın oyuncusunun kafasına atılacak.
Zaten satın alan, onu bir vesileyle nasılsa atacak!
Bu nasıl sapık bir zekâdır...
Bu nasıl bir sistem delmedir...
Bizde var ve işin fenası, biz bunu zekice buluyoruz.
Sistemi deldiği için bir tebessüm yaratıyor dudaklarımızda...
Milletçe sistem delmeyi seviyoruz.
Başka yerde sistemi deleni...
"Affetmiyorlar" diyelim, kestirme olsun.
Milli sporumuz, 'sistemi atlatmak'ta bir başka örnek karşınıza geliyor...
Sıkı durun!
Halil Bey evli, karısı Zeynep'le de gül gibi geçiniyor.
Halil Bey'in babası Asım Bey gelmiş seksen beş yaşına...
Asım Bey'in karısı (Halil Bey'in annesi) Süheyla Hanım 10 yıl önce sizlere ömür, kaybetmişler.
Ailecek şöyle bir tezgâh kuruyorlar.
Halil Bey babasına diyor ki...
- Babacığım geldin 85 yaşına, Allah'ın verdiği ömre gün biçmek kulun haddi değil ama -olur ya- üç gün sonra sabahı edemezsin... Şimdi ben Zeynep'i boşayayım, onunla sen evlen. Senin vefatından sonra dul karına bağlanacak olan emeklilik maaşı böylece bize ek gelir olur.
Asım Bey diyor...
- Çok güzel düşünmüşsün evladım, böylece gözüm arkada kalmaz. Siz de bir ömür boyu mutlu yaşarsınız, hayırlısıyla aynı numarayı sizin çocuklarla da bu devlete yaparsınız!
İyi mi?
Hikâye gerçek, sadece isimleri uydurdum.
Böyle kaç vaka var dersiniz?
On?
Yirmi?
Elli?
Yüz?
Binlerce!
Bu ve buna benzer sistem delmeceleri yan yana getirince yüz binlerce...
İnanmayan araştırsın, Çalışma Bakanlığı İstatistik Araştırmalar Dairesi'ne sorsun...
Bakan Yaşar Okuyan'a sorsun.
Özgürlük sistemi içinde bu sistem tanımazlık...
Özgürlüğü yokediyor.
Virüs gibi!
Bu virüs davranışlar...
Korkutuyor.
Salt korkmakla kalırsak...
Özgürlük elden gider...
Mücadele etmek gerek...
Özgürlüğü salt kendine yontmak ve karşındakine öyle zarar vermek...
Çok eski bir terör taktiği...
"Hür dünyanın terörle mücadelesi" söylemini -belki de- Batı demokrasileri bu nedenle bizden biraz daha duyarlı bir şekilde algılıyor.