kapat
07.10.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
SELAHATTİN DUMAN(sduman@sabah.com.tr )

Kışın ayazı bir de gazetecinin beyazı..

İnsanoğlunun gönlünü işte bu iki nesne harap eder.. Kışın ayazı neyse de gazetecinin beyazı daha büyük derttir.. Çünkü ayaz geçici, beyazlık ise kalıcıdır.. Üstelik beyazlık ciltte durduğu gibi durmaz..

Aylak bakkal gözlüğünü tartarmış.. Bizim de yapacak işimiz yok, başımıza etkinlik çıkarmak için aranıp duruyoruz.. Birileri 5 Ekim'i "Dünya Hayvanlar Günü" ilan etmiş.. O'nun caddeye asılı kocaman bez ilanını gördüm.. Kendi kendime "Haydi iş başına.." dedim, "Bu bir fırsat.. Eşini dostunu ara.. Hem hayvanlar gününü kutlarsın hem de bu vesile ile gönül alırsın.."

İlk olarak gazeteden yakın bir arkadaşıma telefon açtım.. Burada isim verip alınganlığının üzerine tüy dikmek istemiyorum ama "Dünya Hayvanlar Günü'nü onun şahsında kutlamak istememe.." nedense çok kızdı..

Telefonun öbür ucundan o da benim "hayvanlar günümü" kutladı.. Hırsını alamadı, aileden kim varsa onların günlerini kutlamaya geçti.. Tetik davranıp telefonu kapatmasam gazeteye geçip, oradaki büyüklerimizin de gününü kutlayacaktı..

***
Kriz milletin sinirini bozmuş..

Bakın mesela Ankara gazetecileri böyle değildir.. Onlar sinirlerini çok iyi kontrol ederler.. Kan kussalar dahi "Biraz evvel kızılcık şerbeti içtik.." diye inkardan gelip, renk vermezler..

Ankaralı gazetecilere "ekonomik krizi" kabul ettirememiz bundandır..

Onlar devlet büyüklerimizin ağzına bakarlar.. Temsil karşılarında bir bakanlık binası cayır cayır yansa gördüklerine inanıp haber yapmazlar.. İlla ki o yanan bakanlık binasında görev yapan bakanı veya müsteşarını bulur; onların ağzından teyit almaya çalışırlar..

Ankara gazetecisi

İstanbul'un gazetecisi ise kuru fasulye yiyip, üzerine sigara yaksa kendi gazından alev alır..

Devlet büyüğü filan tanımazlar.. İstanbul yakasında oturanlar valiyi, Kadıköy yakasında oturanlar ise kaymakamı bilir.. İstanbullu gazeteci devleti valinin yönettiğini zanneder..

Doğal olarak da validen sonra gelen kişi de kendisidir.. O yüzden dünyanın yarı merkezi sayılır.. Durduk yerde gaza gelmesi, gölgesi ile kavga etmesi bundandır..

İstanbul gazetecisi ile Ankara gazetecisini farklı coğrafi ortamlarda da kolayca ayırt edersiniz.. İstanbul gazetecisinin teni güneş yanığından dolayı koyuya çalar.. Bu bakımdan eti palamut etine benzer, koyudur..

Ankara gazetecisi ise beyazdır.. Bunlar ebe teknesinden beri açık havada yıkanmadıkları için tenleri güneşle temas etmemiş olup, levrek eti gibi beyazdır..

Bunun istisnaları vardır tabii..

Misal, bizim Kemal Yıldırım bir İstanbul gazetecisi olduğu halde beyaz etlidir.. Güneşte saatlerce kalsa yine beyaz kalır.. Çünkü vücudu kıl dediğimiz post kıvamındaki bir örtüyle kaplı olduğundan güneş ışığı derisine temas edip yakamaz..

Gerçi yaz başında biraz tüy döker ama o vakit de denize karpuz kabuğu düşmediğinden yazlığına gidip güneşlenmez..

***
Bunları bir belgesel dili kesinliğinde yazdığıma bakıp "Nasıl bu kadar kesin konuşuyor?" diye kendinize soru sormayın.. Konuşuyorum çünkü buna dair gözlemlerim var..

For example önceki gün Ankara Temsilcimiz Bilal Çetin buraya misafir olarak geldi.. Çocukcağız iki gün tatil fırsatı bulmuş.. Biraz deniz yapıp dinlenecek..

Sabah kahvaltısından sonra birlikte plaja indik..

İskelede kim varsa bakışlarını bize dikti.. Tabii yukarıda saydığım sebeplerden.. Bilal Çetin, belki de yıllardır ilk kez kamuoyu önüne mayoyla çıkıyor..

Vücudu güneşe hiç temas etmediğinden teni Tikveşli'nin kaymaklı yoğurdu kıvamına gelmiş.. Bilal Çetin'i al, Tikveşli'nin son reklamında oynayan Gazanfer Özcan'ın yanına koy..

Tanıyalım, sevelim..

Gazanfer ağabey hem reklamın repliklerini söylesin hem de Bilal Çetin'i kaşıklasın.. Kimse yadırgamaz..

Eh durum böyle olunca bütün yaz yana yana marsığa dönen pilaj ahalisi bakışlarını bize doladı.. Yanında da beni görünce gülüşmeler başladı.. Gülmeleri de benim havluma..

Plaja inerken dolaptan rastgele bir havlu çekip çantaya tıkmışım.. Ancak orada açtığımda nasıl birşey getirdiğimi gördüm.. Benim havlunun üzeri resimli roman gibi..

Gibisi fazla aslında..

Karikatürist Salih Memecan'ın Zeytin ve Limon tiplemesi var ya! Havlunun üzeri onların resimleri ile dolu.. Salih vaktiyle kitaplarının tanıtımı için bu havlulardan yaptırıp dağıtmıştı..

Bize de bir tane yollamış "ganimettir.." deyip saklamışız.. Milletin gülmesi buna..

***
Eh gülerler tabii..

Ankara'dan bir gazeteci gelmiş.. Sırtında bir Ralph Lauren havlu, altında şık bir mayo ve ayağında siyah bağcıklı ayakkabılar.. Cumhuriyet bayramını plajda kutlayan bir kaymakam ciddiyeti ile denize bakıyor..

Üstelik vücudu bembeyaz..

O kadar beyaz ki bacaklarındaki bütün damarlar, hatta kılcalları çıplak gözle görülebiliyor.. Allah muhafaza bir hastalığı olsa röntgen çekmeden teşhis konabilir..

Yanında da İstanbul medyasından kapkara bir adam.. Sırtına Salih'in çizgileriyle süslü bir havlu dolamış, ayağında Eyüpspor'un mor şortu; boş gözlerle bakınıyor..

Buranın yazlıkçı ahalisini biraz gazeteci milletine alıştırmak lazım..

Geçen yıl Temmuz'un ortasında Yavuz Donat tatile gelmişti.. Millet sahilde don paça gezinirken o açık mavi takım elbisesini giyip, boynuna sarı kravatını itinayla doladıktan sonra Türkbükü kumsalında gezintiye çıkmıştı..

Buranın ahalisi hiç böyle turist görmediğinden Yavuz Donat'ı yadırgamıştı.. Hatta esnaf onu maliyenin adamı sanıp, biraz panik olmuştu..

Türkbükü'nün hiçbir şeye aldırmayan köpekleri bile Yavuz yürüyüşe çıktığında huylanıyor;

- "Lan bu adam veteriner neyim olmasın!" diye ortadan kayboluyorlardı..

"Ahaliyi, gazeteci milletinin sivil haline alıştırmak şart.." diyorsam işte bundandır.. Bunu yapmadığımız sürece vatandaş-gazeteci kaynaşması olmaz..

O zaman da işler şey olmaz..

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır