kapat
22.09.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
MEHMET ALTAN(maltan@sabah.com.tr )

Tuna kıyılarında bir hafta sonu...

Yediği ani kroşe ile onuru zedelenen büyüğün irisi Amerikan Devleti on günü aşkın süredir kime karşı yönlendirdiği tam da anlaşılamayan savaş tamtamlarını çaladursun, hafta sonunu Avrupa Birliği'nin Euro'yu konu alan bir toplantısı için önce Tuna'nın kucağında sakin sakin akan Budapeşte'den sonra da, "zarafetle ihtişamı" bir yaşam biçimi haline getirmiş olan Viyana'da geçirdim. Medyanın yansıttığı, tek boyutlu yaşam resminin çok dışında kalan birkaç gündü.

Tuna, kendi tarihsel derinliklerini gecelerin karanlığında bir sır fısıldar gibi şöyle bir dolaştırıveriyordu sanki. O anlarda zamanı geriye doğru işletmek, ileriye dönük gelişmeleri yorumlamayı da kolaylaştırıyordu.

Gericiler ve ilericiler
Olup biteni ve olup biteceği daha iyi anlamanın etkili bir yöntemi, daha önce yaşanmıştan hareket etmek. Günümüze en denk düşen eski zaman dilimi ise feodal dönemden sanayi devrimine geçiş süreci. Bugün sanayi devriminden çok daha derin, çok daha etkili, çok daha kalıcı ve sonuçları itibariyle çok daha zengin bir dönemde yaşıyoruz. Dün feodaliteden sanayi dönemine geçmiştik, bugün ise binbir sancıyla sanayi döneminden, sanayi sonrası döneme geçiyoruz.

Amerika'daki saldırı hiç kuşkusuz bu geçişi geciktirmek ve zorlaştırmak isteyenlerin hain bir pususu. Sanki insanlığın yürüdüğü istikamet süreci geri çevrilebilirmiş gibi, gericiler bundan belirli bir süre için medet umacaklar.

Ama yaşamın ilerici yüzü de boş durmuyor. İlerlemeye devam ediyor. Nitekim biz Budapeşte'de, I Ocak 2002'den sonra ulusal paralarını buharlaştıracak olan 12 Avrupa ülkesinin yeni dönemdeki yüzünü konuşmak için toplandık.

Düne kadar soğuk savaş anlayışının resmi söyleminde "demir perde" ülkesi sayılan Macaristan, Türkiye'yi fersah fersah sollayarak 2006 yılında Avrupa Birliği üyesi ülke olmaya tam hızıyla hazırlanmaktaydı. Enflasyon bu yıl yüzde 7 idi, gelecek yıl yüzde 4.5'a düşecek, bir sonraki yıl ise yüzde 2 ile Maastrich Kriterleri, gelecek yıl yapılacak olan genel seçime rağmen tutturulacaktı.

Türkiye'nin şansı
Türkiye, yeryüzünün Euro aşamasına gelmesinin köklü bir analizini yapmadığı gibi, yapılanları da dinlemez görünüyor. Ulusal paraların tarihe gömüldüğü bir aşamaya gelmiş insanlığın, ilerlemesi durdurulabilir mi?

On yıl önce gördüğüm Budapeşte'yle bugünkü Budapeşte arasındaki büyük değişim yanında sevindirici bir sürpriz de Michael Lake'e rastlamaktı. Michael Lake, Karen Fogg'dan önceki Avrupa Komisyonu Türkiye Temsilcisiydi. O da tüm gücüyle Türkiye'nin yerinden kımıldaması için didinip durmuştu. Şimdi Macaristan'da görev yapıyor.

Lake, Türkiye'nin Kıbrıs Sorunu'nu acilen çözmesi halinde tam üyelik şansını güçlendireceğini düşünüyor.

Bu açıdan Türkiye'nin gerici güçleri tarafından hafif hafif bıçaklanan "Anayasa'yı değiştirme" girişimi de tüm kör ve topallığına rağmen bir umut sayılabilir.

Mozart kahvesinde
Küreselleşmenin sancılı doğumu Viyana'da neredeyse hissedilmiyordu. Amerika ve Afganistan konusunun sadece bir kez, o da Mozart Kahvesi'nde şnitzel yiyip, bira içerken, yan masada konuşulduğunu duydum. Sokaktaki yaşam kendi dinamizmini dünya dinamizminin önüne koymuştu ve bu inadından pek de vazgeçmez duruyordu.

Viyana'da Schonbrunn Sarayı'nı gezmemek, hacca gidip de Kâbe'yi ziyaret etmemek gibi birşeydi. Ama beni asıl heyecanlandıran Gustav Klimt'in özelikle kadınlarının ve "öpüşme" adlı inanılmaz ve unutulmaz tablosunun bulunduğu Belvedere Şatosu'ydu. Klimt'in kadınlarına doya doya baktım. Özellikle de Judith'e.

Beş duyu ile sanata akmanın verdiği mutluluk ile, uzun uzun şatonun bahçelerinde gezindim, güneş ile oynaştım. Yaşamı bir kâbusa dönüştürerek, tarihsel zembereği bozmak isteyenlere inat yapar gibiydim.

Çabalama kaptan
Yeryüzünü insanlığın ortak bir cenneti haline getirecek yeni bir çağın hiçbir şekilde engellenemeyeceğine olan inancı, geçmiş pekiştirmekte. Geçmişte de zamanı durdurmak isteyenler başarıya ulaşmadı ama zaman zaman yeryüzünü zindana çevirmeyi becerdi.

Türkiye'nin de önündeki en acil iş, güncel karmaşaya rağmen, Avrupa Birliği tam üyeliğini ıskalamamak, bunun önemini unutmamak. İleriyi, yeni çağı bu hedef simgeliyor çünkü.

Geceleyin Tuna kıyılarını adımlarken, kentin tarihsel derinliğini yansıtan kısmı olan Buda'ya hiçbir zaman ulaşamadığımızı düşünüyor insan ister istemez. Hiç olmazsa bugün, topla tüfekle değil, çağı algılayarak oraların dostluğu ile sarmaş dolaş olalım. Bizden önce AB üyesi olacak olan Macaristan'ı bir sonraki durakta yakalayabilelim.

www.superbahis.com


www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır