kapat
02.09.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 

Ne olacak bu memleketin hâli?


"Meraklanmayın olacağı olmuş, bu memlekette bir şey olmaz" diyenler yıllar yılı bu sorunun muhatabı oldu
Osmanlı'nın devletin teşkil tarihi olan 1299'dan itibaren sorduğu bu soru çeşitli dönemlerde yüksek sesle dile getirildi. Şair Eşref de gazetelerden halk diline kadar uzanan ve neredeyse ezberlenecek hale gelen "Ne olacak bu memleketin hali?' sorusu ile bir dost meclisinde karşılaşmıştı.

"Meraklanmayın, olacağı kadar olmuş, bu memlekete bir şey olmaz."

Oysa Osmanlı bütün duraklama ve gerileme devirlerine rağmen refah ve büyümeyi de yaşamıştı. Hatta ihtişamı da... Osmanlı o zaman çubuğunu yakıyor ve kafasını iki yana sallayıp konuşuyordu:

"Ne olacak bu dünyanın hali?"
Sonra "dünya dönüyor" ve soruya biz muhatap oluyorduk.

Edebiyatçı ve diplomat Ahmet Hikmet Bey (Müftüoğlu 1870-1927) "16. Asırda Osmanlı-İslam Toplumunun Sosyal ve Kültürel Kaynakları"na ışık tutarken "memleketin hali" hakkında dikkat çekici saptamalar yapmıştı. Asırlık kayıp dönemin kısa tarifi şöyledir?

"Bu asrın mühim kısmı çocuklarla büyük hükümdarların idaresinde yok olup gitti. I. Ahmet 14, II. Osman 13, IV. Murad 11, IV. Mehmed yedi yaşında padişah olmuşlardı.

Bazen bu çocukların ellerinde oyuncak olan vatan kırılmış, parçalanmış, bazen haremle harem ağaları yüzünden millete rahat haram olmuştu. Türk saltananını idare için zeka değil, riya lazımdır. Bu sebepten civanmerd olan Türkler devlet kapısından uzak kalıyorlar ve yalnız harp meydanlarında şehit oluyorlardı."

Yorumun sonrası "memleketin hali"nin ne olacağından çok, ne olduğunu ortaya koyacaktı:

"Memleketi idare edenler arasındaki maddi rekabet, kendi emeği ile geçinen halk tabakasını perişan ediyordu. Mülki erkan askere düşman, askerler de ulemadan nefret eder. Ulema herkese muhalif. Aydın geçinenler mutlaka ya saraya veya bir devletliye çatarak refahlarını sağlar ve irfanın faziletine dalkavukluğun süslü ve süslendirilmiş elbisesini giydirmeye mecbur olurlardı."

IV. Sultan Mehmet ile Şeyhülislam Bursalı Mehmet arasındaki konuşma ilginçtir. Altı yıl sedaretten sonra 90 yaşında vefat eden büyük devlet adamı Köprülü Mehmet Paşa'nın yerine, oğlu Fazıl Ahmet Paşa 1668'de geçmişti.

Bursalı Mehmet Efendi Fazıl Ahmet Paşa'nın genç fakat ve padişaha bağlı olduğu söyledikten sonra şu eklemeyi yapmıştı: "İnşallah millete babasının gittiği kanlı yoldan gitmez ve iyi hizmetler verir."

17 Eylül 1776'da İstanbul Kadısına hitaben "Arpa ve buğdayın fiyatını arttıranların cezalandırılması" isteğinin yanında bir de karaborsacılara karşı mücadele vardır.

Padişah emirleri sadece fahiş fiyat ya da karaborsa içermez. Eşyaya gümüş tel işlenmemesi (1781), para ihtiyacı ve savaş sebebiyle altın ve gümüşün darphaneye satılması, ekmek gramajlarının hile yoluyla düşürülüp, kalitesinin bozulması, amele ücretlerinin tanzimi, kereste demir ve kiremit satışlarının fiyatları (1792) bu "irade"ler içindedir.

KİRA SORUNU
"Memleketin hali" açısından uygluanması istenenler arasında zamanımıza gönderme yapan kararlar da vardır.

İsraf ve savurganlık bunların başında geliyor. Kadınların kılık kıyafeti, çarşı pazar alışeriş düzeni (1772) ve şimdilerin de sorunu "kira" bile karşımıza çıkıyor. Ağustos 1792 tarihli ferman "kira arttırmamayı" aksine hareket edenlerin cezalandırılmasını istemektedir.

"Ne olacak bu memleketin hali?" sorusu cevap bulunana kadar devam edecek ve inşallah bir gün eskisi gibi "Ne olacak bu dünyanın hali" diyeceğiz.

ergunhicyilmaz@superonline.com

Ergun HİÇYILMAZ

www.superbahis.com
www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır