kapat
11.09.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.ekdilamerica.com
Dünyadan
Spor
banner
Magazin
Kampüs
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

GREENCARD
Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 


Samsun'daki bubi tuzakları

Mahallede memeli, yani içlastikli futbol topuyla çok maç yaptık. İç lastiği meşin yuvarlağın içinde şişirir, memeyi ikiye katlar, iple bağlardık. Sonra meşin yuvarlağın kenarından içine sokardık. Daha sonra da meşin yuvarlağın çaprazlama ipini ayakkabı bağı gibi gererek sıkar, onu da kenardan içine iterdik. Özellikle ıslak havada topun o kısmı alnının ortasına gelirse, izi 15 gün çıkmazdı.

Ayakkabılarımız kösele ızgaralı Dinyakoz'du. Bu ayakkabıları kuyruk yağıyla yağlar maçlara öyle çıkardık. Bu 1968'lere kadar sürdü. O zaman sahalar topraktı. Alsancak Stadı gibi kömür zeminli olanlar da vardı. Maç bittikten sonra bir hafta tükürüklerimizi siyah atardık. Çünkü gırtlağımızın içine kadar giderdi kömür tozları.

Sonra çim sahalara geçildi. Ama nasıl çim sahalar? Çim tohumunu ekerlerdi, 5 maç sonra, hele yağmurlar başlayınca buralar pirinç tarlası gibi olurdu. Bölge müdürleri baş edemezlerdi. Sokarlardı hafta arası kum kamyonlarını, en az 8-10 kamyon kum atıldıktan sonra sahanın üzerinden silindir geçirirlerdi. Düşünebiliyor musunuz, yerde çim karışımı bir kum var. Yağmur arttı mı, tünelden santraya gelene kadar yorulurduk. 10. dakikadan sonra yere basınca bu çim-toprak-kum karışımı madde Dinyakoz'ların üstüne kadar çıkar, bağcıklarını örterdi.

Yağmur olmadığında da bu Dinyakoz ayakkabıların altındaki çiviler en az 8-10 yerden ayak tabanını deler, haftaymda bu ayakkabıları bir futbolcu arkadaşın yardımıyla çıkarır, malzemecinin taşıdığı örse takar, çivilerin başlarını çekiçle ezerdik.

1974'lerden sonra bu görüntü değişmeye başladı. Çünkü liglerde oynayan takımların % 00'ü toprak sahada antrenman yapar, % 5-20'si çimde maç yapardı. Yani o zamanlar hiçbir futbolcumuz yatarak müdahale şeklini bilmezdi. Mecbur olup yapan, 250 gram baldır etini sahada bırakır, sonra da yatağa pijamayla giremezdi. Çünkü et, giydiğimiz pijamaya, pantalona yapışırdı. Deriden yağ sızardı.

O günlerden bugünlere geldik. Metin Tokat, Samsun'da maçı haklı olarak 13. dakikada yarıda bıraktı. Bu olayın şekli çok farklıydı. Hani kadını süslersin, pudra, ruj, rimelle; ama kadın henüz hastadır. Canlı canlı görürsün, ama koluna takıp baloya götürürsen yolda düşüp bayılır. Samsun sahası da onun gibi bir şeydi. Resmen 10. dakikadan sonra bubi tuzakları oluşmaya başlamıştı. Kontrolsuz bir hareket bilek kırılmasına, diz dönmesine, hatta ayak kırılmasına kadar gidebilirdi.

Saha yalnız toprak olsaydı veya çamur olsaydı veyahut da beton zeminde iki takım futbolcuları oynamaya razı olsalardı, yine önemli değildi. Ama Samsun'daki zemin resmen bir cinayet aleti gibiydi. Sorumluları da Gençlik Spor Genel Müdürlüğü ve sahayı yapan mütehhittir. İki taraf da TV'da birbirlerine salladılar. Ama ortada inanılmaz bir ihmal vardı ve boşa giden tonla para.

Çok merak ediyorum, bu devlet bu ihmalin sebebini bulacak mı? Ben olsam, bu konuyu da Devlet Güvenlik Mahkemesi'ne gönderirim. Hiç olmazsa onlar daha ciddi çalışıyorlar.

www.superbahis.com
www.sigortam.net

Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır