kapat
06.07.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.sahibinden.com
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
OKAY GÖNENSİN(ogonensin@sabah.com.tr )

Dümensiz gemi

Geminin dümenini, çekiştirip duranlar kırdılar. Gemi nereye sürüklendiğini bilmeden gidiyor. Sis içinde ilerliyor. İçindekiler her gün, her an yürekleri ağızlarında, 'şimdi hangi kayalığa bindireceğiz' diye bekliyor.

Manzara budur ve iyimser olmayı sağlayacak hiçbir belirti görünmemektedir.

IMF ve Dünya Bankası'nın, Telekom ve Emlakbank gerekçeleriyle ertelediği toplam 3.2 milyar dolarlık kredi diliminin durumu, bu yazı basıldığı sıralarda belli olacaktı. Kemal Derviş'in yaptığı görüşmelerin sonunda bir "uzlaşma" daha sağlanmış olması mümkündür.

Türkiye'de kamuoyu geniş biçimde bu kredi trafiği ile meşguldür. Bu kaynakların gelmesinin Türk ekonomisinin en dar döneminde soluk alması için mutlaka gerekli olduğu bilinmektedir.

Ancak bilinmesi gereken bir gerçek daha vardır: Bu krediler ancak ve ancak "suni teneffüs" yaptırmaktadır. Hasta, bunlarla hayatta tutulacaktır; ama gerçekten hayata dönmesi ve gelişebilmesi, bunların ötesinde "ameliyat" ve "bakım" gerektirmektedir. Bu ameliyatlara ve ağır bakıma geçebilmek için önce hayatta tutmak zorunluluğu vardır.

Borç aynasında Türkiye
IMF ve Dünya Bankası'ndan sağlanan kredilerin toplamı 15.7 milyar dolardır. Bunlar kredidir, hibe değildir, yani geri ödenecektir.

Türkiye'nin bugünkü borç yükünün toplamı ise 200 milyar dolar kadardır. Bunun 120 milyar doları dış, 80 milyar doları iç borçtur. Dış borçlar belli vadelere yayılmıştır, ama iç borçlar hep kısa vadelidir ve sürekli yeni borçlar alınmak yoluyla döndürülmektedir.

Hastalığın ağırlığını gösteren, 200 milyar dolar rakamıdır. Hastaya 15.7 milyar dolarlık "suni teneffüs" yaptırılmaya çalışılmaktadır.

Bu duruma nasıl gelindi? Bu sorunun cevabını vermeye çalışan ekonomistler, bilim adamları televizyon ekranlarında binlerce saattir tartışıyor, binlerce sayfa yazı yazıyor.

Son haftanın iki güncel örneği, bu duruma geliş sürecinin en somut örnekleridir.

Ziraat Bankası, Emlakbank ve Halk Bankası'nın toplam görev zararları 1995 yılında 3 milyar doların altındaydı, 1998'de ise 13 milyar dolar oldu.

Ve 1999 yılı sonunda 21.5 milyar dolara, 2000 yılı sonunda da 23.5 milyar dolara ulaşıldı.

Türkiye nasıl bu hale geldi, sorusunun cevabını ararken kamu bankalarının rakamları en açıklayıcı örnektir.

Türkiye elindeki kaynakları nasıl değerlendiremedi? Bu sorunun cevabını ararken yine en somut örnek, en güncel örnektir. Yani Türk Telekom'dur.

Ancak gerçek siyasi liderlikle...
Türk Telekom, "tekel" olarak 1998 yılını 2 milyar dolar kârla kapatmıştı. Kâr 1999'da 1 milyar dolara, 2000 yılında ise 700 milyon dolara düşmüştür.

Elimizdeki ekonomik değerlerin nasıl değerlendirilemediğinin ya da ülke ekonomisi için değil, "birilerinin çıkarına" değerlendirildiğinin en açık örneğidir Türk Telekom.

Hastaya kuşkusuz "suni teneffüs" yaptırılacaktır. Çünkü bazılarının sandığının aksine Batı, bu hastanın ölüm döşeğinde kalmasını istememektedir. Ama gerçekten "dirilmek" için de "suni teneffüs" yeterli değildir.

Gerçekten dirilebilmek için, gerçek bir "ulusal program" yapılmak zorundadır. Bu programın gerçekten "ulusal" olabilmesi için de sadece adı "ulusal" olan siyasi-tüccar kesimin tümüyle susturulması ve bütün "ulusal" kurumların katılarak programı sahiplenmeleri şarttır. Bu da gerçek bir siyasi liderlik, sağlam ve ehil bir yönetici kadro tarafından gerçekleştirilebilir.


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır