kapat
06.07.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

www.sahibinden.com
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

 
RUHAT MENGİ(rmengi@sabah.com.tr )

Demirel pek haksız sayılmaz!

Matematikçi kafasıyla konuları sadeleştirmezsek işin içinden çıkamayız diyorum ya, yine sadeleştireceğim.. Hepimiz adına.

Ekonomist değilim, uzuun ekonomik tahliller yapmayacağım. Gerek de yok. Ekonomi ve siyaset konusunde ne kadar yeteneksiz, beceriksiz, inatçı, çıkarcı, dürüstlükten nasibini almamış ve almayacak, başına gelenlerden de dersini almamış ve almayacak insanlar tarafından yönetildiğimizi, mevcut kafaları ve yasaları değiştirmediğimiz takdirde 2000'li yılları da ıskalayacağımızı söylemeye de gerek yok, aklı olan herkes görüyor zaten.

Yine günlerdir IMF'ye kafa tutan veya akıllı uslu durum tahlili yapmaya çalışan yazıları okuyup, programları dinleyip duruyoruz. Halimiz, vurulup yere düştükten sonra, ölmeden önce son bir gayretle doğrulup karşısındakine kurşun sıkmaya çalışan adamı hatırlatıyor.

IMF'ye kafa tutmaya çalışmışız neye yarar? IMF, işini bilmeyenlerin (daha doğrusu işini sadece kendisinin ve partisinin paçasını kurtarmak için acımasızca, korkusuzca kullananların) hataları yüzünden yere düşmüş olduğumuzu ve sürünmekte olduğumuzu görmüyor mu? Kimi aldatıyoruz?

Telekom yönetim kurulunun belirlenmesiyle IMF'nin ve daha da acısı ekonomik kararlarda, uluslararası yatırımlarda, yorumları büyük önem taşıyan dünya çapında finans kuruluşlarının Türkiye'deki son durum için söyledikleri acaba gerçeği mi yansıtıyor, yoksa bize haksızlık mı yapıyorlar?

Haydi, sadeleştirerek bakalım;
Bizi dev bir krizin pençesine düşürüp yine IMF'lere, Dünya Banka'larına yalvarır duruma getirdiler. Artık millete acımaları, pür dikkat "doğru"yu yapmaya çalışmaları gerekir değil mi? Ama, hayır. Onlar halâ yönetim kuruluna kendi partilerinden daha çok adam sokmanın kavgasını yapıyorlar. Bu MHP.. Diğer iki parti de, ya halâ aynı kafayı paylaştığı veya "Hükümeti bozarız" tehdidiyle karşılaştığı için onlara arka çıkıyor. Bunlar da DSP ve ANAP.. Öte yandan hiçbir tasarruf önlemi alınmadı. "Eski tas, eski hamam" devama mecbur ediyorlar bizi.. Ve hattâ KİT'lere ilave binlerce memur doldurarak, zarar edenleri kapatmamakta direnerek daha da kötüye götürüyorlar. Peki, aynı hataların devam ettiğini gören IMF ve diğerlerinin buna itiraz hakkı yok mu?

Yani "Kardeşim, bu kadar felaket geçirdin, ders almadın. Yine vereceğimiz parayı kumarda yemeye kararlı görünüyorsun. Ben bu durumda neden paramı riske atayım" demeye hakkı yok mu?

Olup bitenlerin, söylenenlerin ne milliyetçilikle, ne akılcılıkla uzaktan yakından ilgisi yok. Tekrar ediyorum; Sade vatandaş da hükümetin tutumunu onaylamıyor. Herkes şikayetçi..

Bu durumda Demirel de haksız sayılmaz, çünkü gidiş o gidiş. Bu kafayla bizi yeni bir seçime sürükleyecekler..

Demirel'in sözlerinde yalnız bir eksik var; "Derhal seçim ve Partiler Yasaları değişmeli, sonra da en kısa zamanda seçime gidilmeli" dese daha doğru olurdu.

Evet, ülke yeni bir seçimi kaldıracak durumda değil, iyice batabiliriz.

Ama.. Bu gidişle batmayacağımızı hangi sağduyu sahibi iddia edebiliyor?

Eleştirilmeyi öğreneceksiniz beyler!
Radikal'deki köşesinden tüm yazarların Türkçe hatalarını bulup çıkaran Hakkı Devrim, kendisinin TV programında yaptığı Türkçe hatalarından söz ettik diye esmiş, savurmuş.. Bu kadar eleştiren ve ayrıca (buna da bozuluyor, kıdemli yerine hangi kelimeyi kullanabiliriz keşke onu da belirtse..) bu kadar kıdemli bir yazarda azıcık espri anlayışı olsa "Eh, ava giden avlanabilir de.. Biz de hata yapabiliriz. Yapmışız ve çıkarmışlar" diyebilir ve konuyu espriyle geçiştirebilirdi.

Onun yerine öyle bir yazı döşenmiş ki her satırı ayrı bir yazı konusu.. Her cümlesi ayrı bir kusur içeriyor. Bu da ayrıca "Akıl yaşta değil baştadır" atasözünün haklılığını vurguluyor.

Medya mensupları herkesi eleştirirken, eleştirileri de olgunlukla karşılamayı bilmeliler. Bilmiyorlarsa öğrenmeliler.

Öğrenmenin yaşı yoktur.. Ayrıca eleştirilmeye tahammülü öğrenirken, mesleki bir tartışmayı mesleki zeminde tutmayı da öğrenmeliler. Birine saldıracaklarsa veya bir eleştiriye cevap vereceklerse bunu karşılarındakinin eşiyle, kadın ya da erkek oluşuyla bağlantı kurarak değil, eleştirildikleri konuda cevap vererek yapmalılar.

Oldukça önemli, üzerinde durulması gereken ve sık sık tekrarlanan bir basın yanlışından söz ediyoruz.

Ve Pazartesi'ye sözlerimize devam edeceğiz..

Peynirleri kim yedi?
Haksızlık, yolsuzluk, yanlış uygulama tepeden başladı mı, çorap söküğü gibi gider.

Sevim Atalı isimli okurumuz da bir nakliye şirketinin yaptığı haksızlığı anlatıyor;

Mayıs ayında Van'dan kendisine ARAS KARGO ile toplam 20 kg., iki teneke peynir gönderilmiş. Paketler geldiğinde bir de ne görsün, kutular açılmış, içinde yenmiş kiraz çekirdekleri ve kutuların birinde 2, diğerinde 6,5 kg. peynir..

Birileri uzun süre kahvaltı etmişler anlaşılan, kirazı da katık yaparak..

Tabii Sevim Hanım hemen şirketi aramış. Aras Kargo'nun Teşvikiye Müdürü Sevda Hanım kalkmış iş yerine gelmiş, fatura ve evrakları alıp, bu hatayı tamir edeceklerini söyleyerek gitmiş.

Tamir (!) işini birkaç gün sonra "Mal sigortalı değildi, hiçbir şey yapamayız" savunmasıyla halletmişler. Komediye bakar mısınız?

Sevim Atalı haklı olarak "Bize sigorta yaptırmanız lâzım diye birşey söylenmedi. Ayrıca, sigorta yapılmayan malın başına bu mu gelmeli?" diyor. Evrakları aldıkları için şikayetçi de olamıyor.

Bu memlekette mağdurun, tüketicinin hakkı nasıl korunacak, kim hesap soracak merak ediyorum. Okurlarımı da uyarıyorum; nakliye şirketleriyle iş yaparken dikkatli olun!


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır