kapat
30.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi


Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
MURAT BİRSEL(mbirsel@sabah.com.tr )

Nereden nereye!..

Rahmetli Özal 1982 yılında Başbakan Yardımcılığı'ndan istifa etti, Amerika'ya gitti (kilo verdi) sonra döndü, ANAP'ı kurdu ve Başbakan oldu diye yazıya başlayacak...

Derviş gitmiyor, iyi de ediyor, çünkü gidecek olursa dönüşte düzeltilebilecek bir ekonomi bile kalmaz diye devam edecektim...

Bu karşılaştırma için malzeme toplarken...

Turgut Özal'ın 30 Ekim 1989'da yaptığı konuşmaya takıldım kaldım...

Nereden nereye...

Virgülüne dokunmadan, yorumsuz (yorum sayılacaksa siyahlar bana ait) veriyorum!

***

"Anavatan Partisi Genel Başkanı olarak bugün MKYK' na başkanlık ettim. Belki bu sona başkanlığım olabilecek. O da yarınki seçimin durumuna bağlıdır. Tabiatıyla böyle bir ihtimal olduğu takdirde bir daha böyle bir toplantı yapmak mümkün olmadığı için, burada arkadaşlarıma netice ne olursa olsun, veda etme durumundayım. O veda konuşmasını burada yaptım.

Benim bu konuda söylediğimin özeti şudur: Anavatan Partisi yepyeni bir partidir. Eski siyasi partilere benzememektedir. Biz, eski siyasi partilere veyahutta onların devamı olduklarını iddia eden siyasi oluşumları, bir nevi statükoyu muhafaza etmek isteyen partiler olarak gördük. Anavatan Partisi, yenilikçi, modern, ileriye bakan, 2000'li yıllara bakan, Türkiye'ye çağ atlatan, çağ değiştiren ve Batı ile yarışa sokan bir parti hüviyetindedir. Biz, aynı zamanda örf, adet, ananelerimize bağlı, bu değerleri güçlendirmek isteyen de bir partiyiz. Son 6 yılda hakikaten çok büyük hizmetler yaptık. Önümüzdeki yıllarda da ben inanıyorum ki, Anavatan Partisi aynı hizmetleri yapmaya devam edecektir. Ve, büyük milletimiz de ileride bu hizmetleri yapan bu partiye teveccühünü inşallah gösterecektir.

Konuşmamda, bu partinin üç önemli prensibinin devam ettirilmesini tavsiye ettim. Bunlardan bir tanesi, hür düşünce. Hür düşünceyi batı standartlarına doğru yükseltmeyen, düşünemeyen ve düşündüğünü söyleyemeyen, düşündüğünü tabularla kilitleyen bir ülkenin gelişmesinin fevkalâde zor olacağıdır veya mümkün olmayacağıdır. İkincisi, çok daha evrensel bir hürriyet. O da, din ve vicdan hürriyetidir. Bunu da, kemal manasında, yani, diğer batılı ülkelerde olduğu gibi, o manada Türkiye'deki demokratik, laik Cumhuriyet ilkelerini de nazarı itibara alarak ve onu o şekilde anlayarak, yerleştirmenin, değiştirmenin bu memleket insanlarını mutlu edeceği ve bizi başka tehlikelerden koruyacağı kanaatindeyim. Bunu da muhtelif vesilelerle vatandaşlarıma dedim.

Burada da bilhassa partililere bunu söylemek istiyorum. Üçüncü tavsiyem, serbest teşebbüs hürriyetine büyük önem verilmesi. Çünkü, değişen dünya 2000'li yıllara doğru giderken, ferdin çok daha önemli rol oynayacağını, büyük teşebbüsler yerine ufak teşebbüslerin önem kazanacağını, bir insanın sahip olabileceği bilginin çok muazzam bir bilgi olacağını, bilhassa bu elektronik çağında, bilgi enformasyon çağında çok önem kazanacağını, hatta bu yüzden komünist sistemlerin birer birer düştüğünü, bu bakımdan teşebbüs hürriyetinin, fevkalâde önemli olduğunu, bir ülkeyi geliştiren, büyüten hürriyetlerden birinin bu olduğunu söyledim.

Üç hürriyeti bir arada düşündüğümüz zaman da şöyle bir şey söylemek mümkün. Yaradan insanlara bu üç hürriyeti vermiştir. Bu üç hürriyeti yaradan vermiş ama, insanlar kendi koydukları kaidelerle, bu üç hürriyeti kısıtlamışlardır. Bu üç hürriyet kısıtlanmadığı takdirde, yaradanın özene bezene yarattığı insanoğlu, kabiliyetinin en azamisine varacaktır. Bunu bilhassa söylemek istedim.

Önümüzdeki yıllarda bu üç hürriyetle beraber özellikle siyasette kavgasız biçimde, memleketi mümkün olduğu kadar uzlaşmacı bir yola götürmenin önemine işaret ettim. 1980 öncesinin kavgalarına bir daha bu ülkenin dönmemesini ve bunda tabiatıyla en önemli rolü yine iktidar partisinin oynaması gerektiğini arkadaşlarıma bilhassa ifade ettim.

Biz, memleketimizin insanlarının çok değişik köklerden geldiğini, Anadolu'nun, göç yolları üzerinde bulunduğunu; bu ülkenin insanlarının Osmanlı İmparatorluğu'nun bakiyesi olarak meydana geldiğini ama, biz birarada bir millet olduğumuzu, bu bilince vararak memlekette ayrım yapmamayı esas almamız gerektiğini, bu manada insanlar arasında "sen şu taraftansın, sen bu taraftansın" diyerek bir ayrım yapmamayı, bunun en önemli tarafının insanlarımıza birlik beraberlik içinde yaşadığımız takdirde, en mükemmel bir refah seviyesiyle birlikte erişeceğimiz inancının yerleşmesi gerektiğini, bunun anlatılması gerektiğini söyledim.

Ve, önümüzdeki yıllarda bilhassa dikkat edeceğimiz noktalardan bir tanesi de, gelişen dünya şartları içerisinde daima yeniliğe, güzele, iyiye, doğru gidilmesi ve muhtemelen çevre konusunda gelişmelerle çok yakından alakadar olunması, bu manada bir kanunu bugün veya yarın Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne sevkediyoruz. Çevrenin korunması, tabii ve turistik değerlerin, arkeolojik servetlerin, tarihi servetlerin, göllerimizin, denizlerimizin kirlenmemesi, yeşilin muhafazası konusunda ileri ülkelerin tecrübelerinden de istifade ederek ve bazen o ülkelerin yapamadığı şeyleri bizim yapmamız gerektiğini, çünkü onlar bir kere kirlettikten sonra temizlenme fevkalâde zor oluyor, bu bakımdan da avantajlı bir durumda olduğumuzu, bu tedbirleri bir an evvel alırsak, memleketimizi gelecek nesillere çok daha güzel bırakabileceğimizi ifade ettim.

Ve önemli olarak, son olarak söylediğim içimizdeki ezikliğin, yani belki asırlar sürmüş, 200 seneye yakın Osmanlı ezikliğinin, "biz adam olamayız" Tanzimat lafının artık ortadan kalktığını, biz dünyanın her ülkesiyle yarış ederiz" imajının bizim içimize yerleştiğini, genç insanlarımıza bu duygunun geldiğini bilhassa belirttim ve en önemli tarafın da bunun devam etmesi, eğer bu devam ederse, bu söylediğim prensiplerin ışığı altında 2000'li yıllara doğru giden Türkiye'nin, 2000'li yıllara eriştiği zaman belki, iki elimin on parmağı kadar sayılacak ülke arasına girebileceğini tekrar ettim.

Zannediyorum, bu konuşmam Anavatan Partisi'nin şimdiye kadar yaptığı icraatın, bir nevi özetidir. Aynı zamanda geleceğe, önemli bir ışık tutmaktadır. Arkadaşlarımın, bilhassa kimsenin endişe etmeyecek tarzda birlik ve beraberlik içerisinde Türkiye'yi kendilerine verilen yetkiler içerisinde götüreceklerine inancım da tamdır. Bu hususları belirttim. Söyleyeceklerim bu kadar. Teşekkür ederim."

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır