kapat
22.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
ALİ BAYRAMOĞLU(abayramoglu@sabah.com.tr )

Hukuk ve siyaset

"Hukuk, adalet ve yargı hiçbir şekilde hikmet-i hükümete kurban edilmemelidir. Uzun yıllardan beri siyasi sorumluluğum döneminde hikmet-i hükümet diye hiçbir şeye rastlamadım. Ne zaman ondan söz edilmişse, bilmelisiniz ki o, başka bir şeyi saklamak için uydurulmuş bahanedir..."

Fırsatı geldikçe, aslında sıkça zikrettiğim bu sözler Fransa cumhurbaşkanlarından François Mitterrand'a ait.

Bu yazının kaleme alındığı saatlerde "FP davası"nın sonucunun açıklanıp açıklanmayacağı belli olmamıştı.

Ancak açıklama ne gün yapılırsa yapılsın, sonuç süpriz olmayacak ve FP büyük ihtimalle kapatılacak. Ve yine büyük ihtimalle Türkiye, bu "davanın niteliği"ni, kendi içinde simgelediği "hukuki ve siyasi tortuları" değil, kapatılma sonrası siyasi yelpaze ve dengelerin alacağı durumu tartışacak. Sonuç, parti kapatmaların kamuoyu nezdinde iyice "normalleşmesi"nin farkedilmeyen vahim bir kanıtı olacak. Oysa bu ülkede parti kapatmalar büyük bir çoğunlukla hikmet-i hükümet mantığının sonucu olmuştur. FP davası bu mantığın tam orta yerinde durmaktadır.

Bu mantık sadece attığı adımlarla değil, aldığı sonuçlarla, yol açtığı tahribatlarla da ülke hayatına onlarca yıldır egemen olmayı sürdürmektedir.

FP davasının sonuçları da siyasi yelpazeyi hallaç pamuğu gibi atıp, yeni bölümlere, yeni tepkisel davranışlara yol açacak, siyasi partilerin "kan kokusu almış kurt" misali siyasi rekabeti iç itişmelere sıkıştırmasına yol açacaktır.

Evet, "yargının bağımsızlığı"na, "hukukun üstünlüğü"ne sınır getiren; her alanda, her tür gayrimeşru tedbiri doğallaştıran, bu çerçevede rant mekanizmalarını besleyen ve doğrulayan hikmet-i hükümet mantığı ve uygulamaları, ne yazık ki bu ülkenin siyasi ruhunun temel taşıdır¥ Ancak parti kapatmalarını, kapatma girişimlerinin ardında yatan hikmet-i hükümet anlayışını sadece devletle, devlete egemen olanlarla ilişkilendirmek, olup biteni kavramak açısından yeterli olmaz. Zira hikmet-i hükümet mantığının ardında yaygın bir toplumsal destek, hatta "toplumsal meşruiyet" vardır.

Nitekim FP'nin kapatılması tartışması, kapatılma yönünde milyonlarca yandaş ya da duyarsız bulabilmektedir.

28 Şubat da böyle yaşanmıştı. İrtica tehlikesi gerekçesiyle, "siyasi savaş" ve "demokratik kurumların militerleşmesi", demokrasi adına alkışlanmış, buna karşılık bir süre sonra yapılan askeri müdahalenin sürekliliğinin ve kalıcılığının faturası tüm topluma çıkmıştı.

Ülkenin bugün içinde bulunduğu "yönetim krizi"nin, hükümet sorununun temelinde bu müdahale yatmaktadır. Bu müdahalenin yarattığı "otoriter meşruluk" Türkiye'nin AB hattında ilerlemesine en büyük engeli oluşturmuş, ülkenin içe kapanması yönünde bazı güçlere psikolojik, politik ve idari üstünlük vermiştir.

Ne var ki, soluduğumuz kültür, içinde yaşadığımız sistem "ataerkil bir toplum modeli"ne dayanmaktadır ve bu model her ataerkil toplum modelinin ürettiği siyasi düzeni üretmektedir: Kendisini modern bürokratik devlet maskesinin ardına gizleyen otoriter bir yönetim anlayışı¥ Ne zaman gerçekleşir bilinmez ama, bilin ki, "beka ve rant ideolojisi"nden hukuka geçiş, "steril siyaset"ten "toplumsal siyaset"e dönüş, yani parti kapatmalarının, hikmet-i hükümet mantığının rafa kaldırılması, ülkedeki huzur ve refahın olmazsa olmaz koşullarıdır.

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır