kapat
22.06.2001
Haber İndeksi
Yazarlar
Günün İçinden
Politika
Ekonomi

banner
Dünyadan
Spor

Magazin
Astroloji

Para Durumu
Hava Durumu

Bizim City
Sizinkiler

Sarı Sayfalar
İstanbul

Cumartesi Eki
Pazar Eki

Künye
E-Posta
Reklam
Arşiv

A T V

Win-Türkçe
ASCII

Finansbank

 
METİN MÜNİR(mmunir@sabah.com.tr )

Şikâyetçiyi buldum!

Esrar perdesi biraz aralandı. Ankara İkinci Asliye Ceza Mahkemesi'nden hakkımda gıyabi tutuklama kararını kimin çıkarttığını artık biliyorum: Necmettin Erbakan.

Hapse girmekten af yasası ile kıl payı kurtulan Erbakan, kendinden münhal kalan hücrenin benim ikametime tahsis edilmesi için mahkemeye dilekçe vermiş. Ama neden? Avukatım şikâyet konusunun ne olduğunuf öğrenemedi.

Erbakan'ın başvurusuyla dava, bana haber verilmeden açılınca, mahkemeye gitmediğim için hakkımda tutuklama kararı çıktı. Mahkeme davayı bana tebliğ edemedi çünkü bütçesinde tebligat zarfının üzerine yapıştırılmak üzere pul satın alacak para yok, anladığım kadarıyla. "Zarfı veya tebligatı üzerine daktilo ettireceği kağıdı bile olmayabilir" diyor avukatım.

Adalet Bakanlığı'nın üst düzey bürokratlarından bir tanıdığım, benim başıma gelenin sık sık birçok insanın başına geldiğini söylüyor. Mahkemeler, imkânsızlıklar dolayısıyla çoğu zaman davalılara aleyhlerinde dava açıldığını haber veremiyor. Haklarında tutuklama kararı çıkartıp zabıta marifetiyle mahkemeye celp edilmelerini sağlıyor. Bundan zabıta da şikâyetçi çünkü gereksiz yere iş yükü artıyor ve vatandaşa zulmeder duruma düşüyorlar. Vatandaş da şikâyetçi çünkü, belki de hiç suçu olmadığı halde mahkeme önüne çıkarılıncaya kadar içeride yatıyor.

Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk bu durumun sona erdirilmesi için 10 gün kadar önce savcılıklara bir genelge yolladı. Ama eğer benim başıma gelen tipik bir vaka ise, genelgenin pek etkin olmadığı anlaşılıyor. Pul parası olmadığı için genelge de Adalet Bakanlığı'nın kaleminde bekliyordur, Allah bilir.

Türk'e göre 1961 yılına kadar bütçe harcamalarının %'ü Adalet Bakanlığı'na ayrılıyordu. Daha sonraki yıllarda bu %'e indi. Son beş yıl içerisinde ise %'in altına düştü. 1961'den bu yana meydana gelen nüfus, şehirleşme ve suç artış oranlarını göz önüne alacak olursak mahkemelerin neden pul parası bulamadığı kolayca anlaşılır. Hükümetlerin adalet anlayışının ne olduğu da.

Avukatla saat dün saat 11.00'de buluşmak üzere sözleştik. Plan şöyle: Karakola gidip adliye evrak memurunu alacak, hep birlikte mahkemeye gideceğiz. Aleyhimdeki davanın ne olduğunu öğreneceğim. İfade vereceğim. Tutukluluk hali kalkacak. Buna dair mühürlü bir kağıt alıp karakola gideceğim. Ve serbest kalacağım.

Saat 11'de, avukat yazıhanesinde yok. Karakolda. Adliye evrak memurunu bulamamış. Zavallı adam tabana kuvvet İstanbul'da celpname dağıtıyormuş.

"Peki şimdi ne olacak?" diye soruyorum. "Ben oraya mı geleyim? Evrakları alıp mahkemeye gideriz."

"Sakın ha," diyor dehşet içerisinde." Sana vermezler. Hemen nezarethaneye alırlar seni. Mahkemeye çıkıncaya kadar beklersin. Ben onlarla görüştüm. Anlayış gösteriyorlar. Gelecek hafta, adli sicil memurunun boş olduğu bir saatte buluşup mahkemeye gideceğiz."

Peki bu arada ben ne yapacağım? Ya polisler bu akşam evi basarsa! Acaba takma sakal ve güneş gözlüğü edinip bir otelde mi gizlensem?

"Bu arada sakın bir otele gitmeye kalkışma," diyor avukat. "Ellerinde liste var. Havaalanına da gitme. Hemen gözaltına alınırsın."

Tam, başımı ellerimin arasına alıp yüzümü duvara mı çevireyim, yoksa tırnaklarımı mı kemirmeye başlayayım diye düşünürken, telefon çalıyor: Neşe Düzel. Radikal gazetesinde her hafta muhteşem bir söyleşisi yayınlanıyor. Şuh bir kahkaha atıp "geçmiş olsun," diyor. O da çarşamba günü İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin önüne çıkacak.

Bu arada, Genel Yayın Yönetmeninden ses çıkmadı. Beni sevmediğini biliyorum. Benden kurtulmak için Erbakan'la bir olup beni hapse attırmaya çalışıyor olmasın?!

Abartıyor muyum?

www.sigortam.net


Copyright © 2001, MERKEZ GAZETE DERGİ BASIM YAYINCILIK SANAYİ VE TİCARET A.Ş. - Tüm hakları saklıdır